Başlıktaki sözler, bir Fransız gazetesine ait. Les Dernieres Nouvelles d’Alsace, “Türkiye, dünyanın geri kalanını karşısına alıyor; bu şu anda Türkiye’nin tek programı” diyor. The Guardian da “savaş tehditkârlığı”ndan bahsediyor...
Türkiye’deki dinci faşist iktidar ise, bu söylenenleri, yazılanları vb hiçbir şekilde dikkate almayarak deyim yerindeyse bildiğini okumaya devam ediyor. Ve özellikle şu mesajı vermeye çalışıyor: FETÖ’cü ayakbağlarından kurtulan ordu, şanlı Osmanlı’nın şanlı torunları olarak 5 kıtada zaferden zafere( onlar buna fetih diyorlar) koşuyor!
Aslında olup biten 3. Dünya Savaşı’nın başladığı ve sürdüğü koşullarda “zücccaciye dükkanına dalan fil” gibi, kırılan dökülene bakmadan “sahada olma” çabasıdır. Ancak bu “kurtlarla dans”ın sonucunun ne olabileceğini kestirmek zor değil! Askeri anlamda sahip olduğu belirli bir güçle, çoğu silahını ve yedek parçalarını aldığı emperyalistlere kafa tutuyormuş gibi gösterip, askeri anlamda daha zayıf bir ülkeyi hedef tahtasına oturtma, “yapabileceğim şeylerin haddi hesabı yok” diyerek ortamı kızıştırma maceralarının nerede son bulacağını hep beraber yaşayarak göreceğiz. Bu konuda Türkiye’nin “zayıf karnı”nı ekonomik kriz oluşturuyor ve dinci faşizm adeta “yok denilince yok olur” kafasıyla kriz yokmuş gibi davranıyor. Ancak attığı her adımda dönüp aynı çıkurun önüne gelmekten başka bir şey yapamıyor. Krizden kurtulmak, daha doğrusu “kurtulduk” algısı yaratmak için öne sürülen palyatif çözümlerin foyası da kısa sürede ortaya çıkıyor.
Gelişmeler, algı operasyonlarının sonuna gelindiğini gösteriyor. Ufukta gözüken ışığın tünelin çıkışından gelen ışık olmaktan çok hızla üzerlerine gelen trenin ışığı olduğu netleşiyor.