İsviçre Basel'de Birleşik Devrimci Mücadele, İsviçre Demokratik Güçbirliği Basel ve Bir- Kar Maraş, 19 Aralık ve Roboski katliamlarını anmak için ortak bir eylem yaptı.
Almanca “Maraş, 19 Aralık ve Roboski Katliamlarını Unutmadık Unutturmayacağız” pankartının açıldığı eyleme polis izin vermeyeceğini söyledi. Ancak kitle eylemde ısrarcı oldu ve eylemi sürdürdü.
ClaraPlatz'da sloganlarla süren eylemde basın açıklaması okundu ve “Türkiye ve Kürdistan topraklarında akan kan hiç durmadı. Osmanlıdan bugüne hep baskı, zulüm; hep kan, katliam” denildi.
Ulusal renklerin, kültürel çok sesliliğin, dinsel çeşitliliğin daha cumhuriyetin en başından itibaren zorbalıkla, kıyıcılıkla bastırıldığı söylendi, “Anadolunun dağı taşı ağıt dolu. Acılı ezgiler dolu. Şeyh Said, Koçgiri, Ağrı, Dersim, Zilan... Saymakla bitmez ki” denildi.
“19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında bizzat Özel Harp Dairesi tarafından planlanan ve MHPli faşistler tarafından gerçekleştirilen Maraş Katliamı, tarihin gördüğü en vahşi katliamlardan biridir” denildi ve bir hafta süren planlı bir vahşet olduğu söylendi. IŞİD vahşeti olarak gördüğümüz kıyıcılığın 42 yıl önce Maraş sokaklarında başıboş dolaşıp durduğu söylendi. Katliama uğrayanların bir çoğu öldü, kalanlar sürgüne düştü. Bu katliamın eli kanlı katilleri, yıllar sonra saygın insanlar olarak Meclis e girdiler.
“19 Aralık 2000 tarihinde faşist devletin 20 den fazla zindanda devrimci tutsaklara karşı giriştiği katliam saldırısının da Maraş Katliamından hiç aşağı kalır yanı yoktur” denilerek katliamın sinyallerinin günler öncesinde verildiği hatırlatıldı. “Adına utanmadan Hayata Dönüş Operasyonu denilen katliam saldırısına karşı direnişe geçen devrimci tutsaklar, makineli silahlarla tarandı, gaz bombalarıyla kavruldu, alev bombalarıyla ve kimyasallarla yakıldılar. 28 devrimci tutsak katledildi; yüzlercesi ağır yaralandı ve zemheri soğuğunda işkence edilerek F Tipi Hücrelere götürüldüler. Burada en ağır tecrit sistemi altında tutulan tutsaklar, yıllarca süren Ölüm Orucu Eylemi sonrası ağır kayıplar verdiler; 19 Aralık Katliamı ve Ölüm Orucu Eylemi sonrası 122 devrimci tutsak ölümsüzleşti, yüzlercesi sakat kaldı” denildi.
“28 Aralık 2011 tarihinde bir başka vahşet, akıl almaz bir katliam yaşandı Şırnak'ın Roboski bölgesinde. Şairin deyimiyle bilmezlikten değil, fukaralıktan pasaporta ısınmamış içimiz dediği, tüm ömürleri kaçakçılıkta geçen, ekmeğini kaçak sınır ticaretinden devşiren yoksul köylüler, jandarmalar tarafından durdurulup farklı bir yöne gönderildiler. Orada beklemeleri istendi, beklediler. F-16 lar havalandı bu yoksul köylüler üzerine. Bir değil, iki defa bombalandılar. Ve çoğu çocuk yaşta 34 yoksul Kürt köylüsü, bu ağır bombardıman altında can verdi. Paramparça oldu bedenleri. Emri verenler, sorumlular, sorumluluk mevkinde olanlar hep belliydi. Bu dava da adliyelerin karanlık koridorlarında kaybolup gitti” denilerek Roboski anlatıldı.
Bu katliamların hiçbirinde devletin sorumluluk kabul etmediği, faillerin yargılanması konusunda hiçbir somut adım atmadığı, göstermelik de olsa ceza verilmediği söylendi, aksine bu vahşetlerde ölmeyip de sağ kalanların mahkemelerde süründüğü, zindan zindan sürüldüğü söylendi. “Mücadele sürüyor. Mutlaka kazanacağız. Maraş, 19 Aralık Ve Roboski Katliamlarını Unutmadık, Unutturmayacağız!” diye sona eren basın açıklaması Almanca olarak okundu.
Mumlar yakılan meydanda semah dönüldü ve Meydandaki kilisenin duvarına sinevizyonla yansıtılan, katliamları anlatan bir video izlendi.
Polis yürüyüşe izin vermeyeceğini söylemiş olsa da, eylem herhangi bir sorun yaşanmadan sona erdi. Bu sırada, aynı bileşenin Zürih'te yapmak istediği anmaya polisin izin vermediği öğrenildi. "İzin almadıkları için" eyleme izin vermeyen polis kimlik kontrolü yaparak ses cihazına el koydu.