Kıbrıs’ta Devrimci Komünist Birlik (DKB) 18 Temmuz günü, TC’nin elçiliği gibi işleyen valilik binası önünde, 1974'te NATO planları doğrultusunda önce 15 Temmuz'da gerçekleştirilen Yunan darbesi ardından 20 Temmuz'da başlayan ve hala devam eden Türk işgalini kınamak; TC’nin yoğunlaşan ilhak politikalarını ve iktidar temsilcilerinin Kuzey Kıbrıs’a gelerek şovenizmi tırmandırma çabalarını protesto etmek için bir eylem gerçekleştirdi.
“Sömürgeci işgale ve ilhaka karşı örgütlü halk mücadelesi!” denilerek yapılan açıklamada “1974 Temmuz’u Anglo-Amerikan emperyalizminin ülkemiz Kıbrıs üzerinde kurduğu kanlı ve insanlık düşmanı planlarını hayata geçirdiği, ülke halklarını birbirinin canına kıydırdığı ve birbirinden zoraki bir şekilde sınırlarla ayrarak böldüğü ve her bir parçasının işgalci ve sömürgeciler tarafından fiilen işgal edilerek sömürgeleştirildiği bir aydır.
NATO planları çerçevesinde 15 Temmuz 1974 günü önce Faşist Yunanistan Cuntası’nın Kıbrıs'taki Yunanlı Subayların komutasındaki Milli Muhafız ordusuyla gerçekleştirdiği darbe ve ardından aynı plana bağlı TC devletinin bu darbeyi gerekçe göstererek 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş anlaşmalarının ekindeki İttifak ve Garanti Anlaşmaları’na dayanarak Kıbrıs'a çıkarma yapıp adayı etnik temelde ikiye böldüğü işgal gerçekleştirilmiştir” diye yaşanan tarihi süreç özetlendi öncelikle.
“Kıbrıs'ın kuzey yarısında işgalci TC'nin kontrolünde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, TC devletinin bir alt yönetimidir ve kontrgerilla düzeninin bir parçası olarak işlem görmektedir.
Öyle ki, Türkiye tarafından ilhak edilen Kuzey Kürdistan'la özelde farklı, ancak genelde aynı şekilde yönetilmekte, islami faşist bir kontrgerilla devletine dönüştürülmüş olan TC'nin tüm uygulamalarını, topluma yönelik psikolojik savaşını silahlı ve silahsız olarak yukarıdan aşağıya ve yatay bir şekilde sürdürmektedir” denilerek politik süreç yorumlandı.
Bu uygulamalardan birisinin 7 Temmuz 2000’de Avrupa (Afrika) Gazetesi çalışanlarına, Güney Kıbrıs lehine casusluk yaptıkları gerekçesiyle suçlama getirilerek komplo düzenlenmesi ve tutuklanmaları olduğu söylenerek, “Bu komploya karşı gelişen tepkiler bundan tam 21 yıl önce işgal rejimine karşı bir baş kaldırıya dönüşmüş ve tam da bu saatlerde, az ilerideki İnönü Meydanı’nda toplanan binlerce kişi Kıbrıs özgürlük mücadelesi tarihinde her zaman hatırlanacak olan şanlı bir eylem gerçekleştirmiştir” denildi ve son dönemde de bu psikolojik savaşa bağlı olarak yeni bir saldırı başlatılıldığı söylendi.
Bugün (19 Temmuz) Kuzey Kıbrıs’a gelecek olan TC iktidarı temsilcilerinin bu savaşın bir parçası olarak yeni “açılımlar” yapmaya hazırlanmakta olduğu, bunun öncesinde de Kıbrıslı Türk ilerici, demokrat çevreler üzerinde baskı kurarak muhalif kesimlerin sindirilmeye, susturulmaya çalışılmakta olduğu söylendi ve “Devrimci Komünist Birlik olarak bugün gerçekleştirdiğimiz bu protesto, bu ülke devrimcilerinin sindirilemeyeceğini göstermek için gerçekleştirdiğimiz sembolik bir eylemdir. Bilinsin ki; bu ülkenin devrimci komünistleri her türlü baskıya rağmen boyun eğmeyecek ve işgale, ilhaka karşı tüm demokrat kesimlerle güçlerini birleştirerek demokratik bir halk iktidarını kuracaktır!
Ülkemiz Kıbrıs, emperyalist İngiltere'nin sömürge yönetiminden Kıbrıs Cumhuriyeti'ne geçerken bağımsızlığını değil, bizzat ülkenin bir kısmını ve bağımsızlığını da emperyalist İngiltere ve ABD emperyalizminin hizmetindeki Türkiye ve Yunanistan’a teslim etmiştir.
Ülkemizin coğrafik yapısı ve bulunduğu coğrafya dikkate alındığı zaman Ortadoğu ve Akdeniz’de egemenlik kurmak isteyen emperyalist kapitalist devletlerin çeşitli projelerini gerçekleştirmek için stratejik öneme sahip olmaya devam etmektedir.
Bir yanda emperyalist İngiltere, bölgede güç olmak isteyen ABD emperyalistlerinin işbirlikçisi ve onun desteğinde AB'ye girmeye çalışan Türkiye ve işgalindeki bölge ve AB'nin içindeki Yunanistan'la onun işgalindeki bölge; diğer yanda birbirine kırdırılan, düşmanlaştırılan ezilen Kıbrıs halkları ve egemen ülkelerin halklarıyla, Ortadoğu halkları” denildi.
DKB çözüm olarak da şunu önerdi:
“Kıbrıs’ın komünistlerinin, devrimcilerinin, demokratlarının, emekçi halkların kardeşliğini savunanların önlerine koyacakları en acil görev; özelde ezilen ülke halklarının, işçi sınıfının, ezen ülkeler ve Ortadoğu’daki ülkelerinin, genelde dünya halklarıyla kardeşleşmesini ve işçi sınıfının birliğini teoriden pratiğe geçirecek örgütlenmeyi gerçekleştirmek olmalıdır. Emperyalizme, kapitalizme, sömürgeciliğe karşı bağımsızlığı, özgürlüğü, devrimi, sosyalizmi ve komünizmi hedefleyen bir örgütlenme olmaksızın ve bu önderlikte mücadele verilmeksizin, her Temmuz ayında acılarımıza ağıt yakacağız.
Güneydeki Kıbrıslı Rum halkına 15 Temmuz Faşist Darbesi ve 20 Temmuz İşgalinin acısı hatırlatılacak, kuzeyde ise işgal rejiminin 'faili meçhul' katliamları, bombalamaları, komploları Kıbrıslı Türk halkına unutturularak, 20 Temmuz haftası 'Kıbrıs barış harekatının yıldönümü' olarak törenlerle kutlanılacak.
Geçmiş acıların hesabını sormak, işlenmiş olan insanlık suçlarının sorumlularını yargılamak için demokratik bir halk iktidarı şarttır. Bu iktidarı kurmanın yolu devrimci mücadeleden, Türkiye-Kürdistan-Ortadoğu ve Yunanistan-Balkan ülkelerindeki devrimci unsurlarla birlikte gelişecek olan demokratik halk devriminden geçmektedir. Ve süreç, hızla buna doğru gelişmektedir. Ülkemiz emperyalist kapitalizmin büyük krizler ve kaoslar yaşadığı ve emperyalist zincirde en zayıf halkaları yarattığı bir coğrafyanın ortasında bulunmaktadır. Ve bu durum ülkemize, bölge ülkeler ile ile birlikte ortak devrimci olanaklar yaratıyor. Şimdi önümüze koymamız gereken, Kıbrıs halklarının tüm devrimci komünist unsurlarını ortak bir çatı altında toplayarak devrimci komünist öncüyü yaratmak olmalıdır. Gelmekte olan devrimci süreci karşılayabilmenin ve devrimci dalgalanmaları ülkemizde de gerici iktidarları yıkacak şekilde yönlendirebilmenin başka yolu yoktur.”
Açıklama, “Şimdi devrim zamanıdır, şimdi devrim için güç biriktirme ve günü geldiğinde gerekli devrimci çıkışları yapmak için konumlanma zamanıdır. Kahrolsun Faşist Cuntacılar ve Sömürgeci İşgalciler! Yaşasın Kıbrıs Halklarının ve Bölge Halklarının Birleşik Devrimci Mücadelesi!” denilerek son buldu.