Kimi zaman olur ki, söylenecek sözler yetersiz kalır, hiçbir ifade, belki de insanlığın bugüne kadar yetiştirdiği en büyük ustaların dizeleri bile yüreklerde yaşanan acıyı tarif etmeye yetmez. Aynı yöne baktığın, aynı dava için yan yana dövüştüğün, birlikte aynı zorlukları çekip, sevinçler ve mutluluklar paylaştığın bir yoldaşını kaybetmek böyle bir acı ve burukluk olsa gerek...
3 yıl geçti üzerinden... Kenan yoldaşı kaybedeli buruk geçen üç yıl. Ne söylemeli, ne demeli bunun ardından? Bu acıyı bugün hala yüreklerinde hisseden bizler açısından yoldaşın ardından ne demek düşer bize?
Kendi yaşamını bireysel kaygılar güdüp sırtını parçası olduğu topluma dönmek ve burjuva dünyanın sunduğu çürümüşlüğe teslim olmak yerine, parçası olduğu toplumun ve işçi sınıfının kurtuluşu için tıpkı Denizler, Sinanlar gibi dövüşmeyi seçenlerdendi Kenan yoldaş.
Acılar ve sefalet içinde yaşamaya mahkum bırakılan işçi sınıfının, her gün baskı ve katliamla yüz yüze olan, özgürlüğü elinden alınmış Kürt halkının özgürlüğü için proletarya enternasyonalizmi bilinciyle yürüdü ve faşist devlet tarafından katledildi. Nasıl ki yüzlerini bile görmedikleri İspanya işçileri ve köylüleri için dövüşen farklı uluslardan komünistler gibi. İşte komünistlerin evrensel karakteristik özelliği olsa gerek, İspanya’dan Kürdistan’a, İtalya’dan, Bulgaristan’a oradan Che’nin adımladığı Güney Amerika’ya yani dünyanın dört köşesinde karşılık beklemeden, bir sıra neferi olarak dövüşebilmek ve düştüğünde yoldaşlarına kavga bayrağını teslim edebilmek!
Kavgada hep önde olmuş, mükemmel bir kafaya sahip, devrim için ne kadar çok çırpınıp duran, az uyuyup çok okuyan, çok üreten bir yoldaştı Kenan. Onu tanıyan herkes yoldaşın en zor durumlar karşısında bile serinkanlılığını, sakinliğini koruduğunu bilirdi. Hem bu yanı hem de ideolojik ve politik olarak Kenan yoldaşın genç yaşına rağmen ciddi düzeydeki birikimi, her meseleyi çok yönlü kavrayışı, çözülmesi gereken sorunlara pratik yaklaşımı ve yaratıcılığı bizlere örnek olurdu.
Onu yakından tanıma ve onunla çalışma yapma fırsatını yakalamış genç yoldaşlarından birisiyim. Bir konuda hata mı yaptım, bir işin içinden çıkamadım mı, her zaman Kenan’ı arardı gözlerim. Yoldaşın yanına ne zaman gitsem, ne zaman onla kısa da olsa bir yan yana gelme şansım olsa, benimle kafa açıcı konuşmalar yapar, sorun ne ise çözüm önerilerini sunardı. Her yan yana gelişimizde okuduğu bir kitaptan bir bölüm anlatır, izlediği filmlerden örnekler verirdi, ne kadar çok okur ne kadar çok film izlerdi. Bir keresinde sanat merkezinde otururken yanımızdaki başka genç bir arkadaş, yoldaşın bu özelliğini gözlemlemiş olacak ki, “Kenan sen bu kadar iş, güç, sorumluluğun arasında nasıl bu kadar çok okuyup, film izleyebiliyorsun, gerçekten anlayamıyorum” diye şaşkınlığını dile getirmişti.
Aslında hiç de haksız bir soru değildi, yoldaşı yine tanıyan herkes bilirdi ki gençlikten, platform çalışmalarına, emekçi semtlerden, toplantılara, işçi eylemlerine, dergi çalışmalarına kadar her yerde yoldaşın yoğun bir emeğinden söz etmek mümkün. Onu yakından tanıyan biri olarak şimdi diyorum ki, iyi ki seni tanımışım, iyi ki seninle yan yana dövüşme fırsatına sahip olmuşum. Senin sürekli ama sürekli bize anlatmaya ve kavratmaya çalıştığın “Asıl olan ideolojidir yoldaş, o yüzden çok okumalı beynimizi iyi eğitmeliyiz” cümlelerini bu zorlu kavga günlerinde daha iyi anlayabiliyorum. Şimdi bizlere teslim ettiğin kavga bayrağını daha yukarıya taşımamızın ve onu zafere ulaştırmamızın zamanıdır!
Bir Genç Yoldaşın