2018 sonunda, dünya son 20 yılda sık sık görmeye alıştığımız adeta bir döngü halini alan yeni evrenin devrimlerinin yeni bir aşamasına girmişti. Dünya’nın dört bir tarafından ayaklanma haberleri gelmeye başlamış barikatlar sokakları meydanları zapt etmiş ortalık yangın yerine dönmeye başlamıştı.
Ne bu ayaklanmalar birbirinden bağımsızdı ne de fol yok, yumurta yok dercesine başlamıştı. Perşembenin geleceği Çarşambadan belli olmakla birlikte, dünya halkları adeta küresel boyutta bir iç savaşın varlığını haykırmaya başlamıştı. Ülkemizde de dört bir yanı büyüklü küçüklü eylemler, protestolar, toplantılar, yürüyüşler, imza kampanyaları vb. sarmaktaydı. Her karşı koyuş çok daha fazla karşı koyuşa ve en sonunda da ayaklanmaya gebeydi.
2019 baharına bu koşullar altında girmişti ODTÜ de. Önce Nisan başında şenliklerin yapılmayacağının öğrenilmesiyle ayağa kalktı öğrenciler ve şenlik kazanıldı, sonrasında şenliklerin en görkemli geleneği olan devrim yürüyüşü inanılmaz bir kalabalığın katılımı ve coşkusuyla gerçekleşti. 10 Mayıs Günü, Onur Haftası kapsamında yapılacak olan Onur Yürüyüşü’ne yüzlerce öğrencinin katılacağı kesinleşmiş ancak yürüyüşe izin alınamamıştı. ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması, yürüyüşü yapmakta kararlıydı ve geri adım atmadı. Yürüyüşün yapılacağı gün daha sabahtan polisle dolmuştu her yer. Öğrenciler sabahtan başlamıştı polise “Ne işin var burada, burası benim okulum” demeye. Yürüyüş daha başlamadan polis elinde ne varsa saldırdı: Biber gazı, plastik mermi, cop, ters kelepçe, işkence, gözaltı... Yüzlerce insan toplandı ve bu durumu protesto etti, iş sadece bir Onur Yürüyüşü olmaktan çıkmış, tüm öğrencilerin baskılara, şiddete ve devlet terörüne karşı bir eylemine dönüşmüştü. Günün sonunda 21 öğrenci ve 1 öğretim görevlisi gözaltına alınmış, gözaltıların serbest bırakılması gece saat 01.30’u bulmasına rağmen onlarca öğrenci karakol önünden başlayıp hastane önünde son bulacak şekilde beklemişti sıra arkadaşlarını.
ODTÜ öğrencisinin burada durmaya niyeti yoktu, hemen olayın ertesi günü forum örgütlendi ve forumdan boykot kararı çıktı, görevler bölüşüldü ve forum sonrası görev alanlar boykotun örgütlenmesi için gece geç saatlere kadar toplantı yaptı ve 14 Mayıs günü gerçekleşecek olan boykota dair neredeyse her şeyi kesinleştirdi. 14 Mayıs Günü rektörlük önünde boykot devam ettiği sırada aldık yapılması önceden kararlaştırılmış olan KYK Yurdu’nun inşaatı için Kavaklık’a inşaat araçlarının girdiğini.
Hemen bir gün sonrası için bir forum alınması kararlaştırıldı. Forum alındığı gün foruma katılan yoldaşlarımız “KYK yurdunu yaptırmamak için ne gerekiyorsa yapılmalı” diye saatlerce diretmesine rağmen diğer siyasetler “iş işten geçtiğini” söylüyor, şu an buna karşı yürütülecek bir mücadelenin bir anlamı olmadığını, yurt yapıldıktan sonra yapılacak çalışmayla yurdun dönüştürülebileceğini söylüyordu. Foruma katılan örgütsüz gençlik, “Buradan alınan karar bizi bağlamaz, biz bu gece çadırlarımızı oraya kuruyoruz, gelen gelsin” diyene kadar da sürecekti bu tartışma.
15 Mayıs Gecesi çadırların kurulmasıyla başlattığımız direnişimiz günden güne güç kazanacaktı. Final haftasını bahane etmeden; yaz tatilini, Ramazan Bayramını öne sürmeden Kavaklık’ta kaldık ve nöbet tuttuk: “ODTÜ’de KYK Yurdu İstemiyoruz, Kavaklık’ta herhangi bir yurt istemiyoruz”.
Kimimiz okulun kültürel yapısının bozulacak olmasını, kimimiz de Kavaklık’ta yaşanacak bir doğa katliamının önüne geçilmesini ön plana koyuyorduk. Ama hangi taraftan olursak olalım, bir diğerimizin talebini kendi talebimiz gibi koruyacağımız ve sahipleneceğimiz konusunda hemfikirdik. 55 gün boyunca tek bir çivi çaktırmadık ve 55. gün geldiğinde adeta Ankara’daki bütün polisler toplanıp sardılar Kavaklık’ın etrafını ve yaklaşık 3000 ağacımızdan geriye sadece 1 avuç bıraktılar. 55 biter 56 başlar dedik ve daha güçlü bir şekilde devam ettik, kaldığımız yerden tellerle çevrilen yuvamızın hemen yanından verdiğimiz sözle: Kavaklığı Yeşerteceğiz!
86. gün olduğunda ağaçlarımız kesilmiş ama kesildiği günden beri tek bir çivi çakılamamıştı. ODTÜ Yönetimi’nin kendine ait olmayan ODTÜ Geliştirme Vakfı’na tahsis ettiği araziyi peşkeş çektiği anlaşılmış ve Vakıf öğrencilerin yanında olduğunu ilan etmişti.
86. gün telleri kestik ve tekrar eski eylem alanımıza yerleştik, yaşam alanımızı geliştirdik ve orada kalıcı olduğumuzu bu yolla bir kere daha ilan etmiş olduk. Sonrasında devlet ve okul yönetimi tarafından yaşadığımız baskının karşısında da hep beraber duracağımızı ilan ettik. Bu süreçte kimseyi aç ve yalnız bırakmadık; herkese kapımızı açtık, yemeğimizi bölüştük. Günler geçti, kış geldi ısınma sorunumuzu çözdük ve alanımızı hiç boş bırakmadık. Hep beraber güldük, hep beraber üzüldük, hep beraber öfkelendik, hep beraber mücadele ettik ve mücadele alanımızı Kavaklık’la sınırlamadık. Okulun her tarafında faşizme ve faşist çetelere, baskılara, soruştumalara ve cezalara karşı birlikte durduk.
Ve 20 Mart Günü geldiğinde daha önce yürütmeyi durdurma kararı aldığımız mahkeme KYK Yurdu Projesi’nin protokolünü hukuksuz olduğu gerekçesiyle iptal edildiğini açıkladı. Artık resmen kazandığımızı şu sözlerle açıkladık kamuoyuna: “SAVAŞAN KAZANIR SONUNDA”.
“Direndik, Beraberdik, İstemedik, Unutmadık, Dersimize iyi çalıştık, Kuşları iyi ettik, Yüreklendik, Ve her şeye rağmen şarkılar söyledik, Bazen sıkıldık, Zat-ı Alinizin KYK Yurdu’nu Yaptırmadık, Savunduk, Omuz omuzaydık, Paylaştık, Fırsat vermedik, Yer dar demedik, Gözümüz gibi baktık, Anne çok terledik, Gece gündüz demedik, Rabia Naz’ı unutmadık, Evimizin rahatlığını özlemedik, Vazgeçmedik, Hiç eğilmedik; hiç yorulmadık, Zinciri kırdık, Duvarı yıktık, Asla yalnız olmadık, Filizlendik, Sürgün olup geldik, Rahat ettirmedik, Binlerce yeşerdik, Hiç bırakmadık, Söz Verdik: Yeşerecek Köklerimiz Var!”.
Şimdi de verdiğimiz sözü tutmak ve bedel ödeyen arkadaşlarımızın bedelini paylaşmak ve bedel ödetilmek istenen omuzdaşlarımızın yanında durup ödetilmek istenen bedeli reddetmek için mücadelemize devam ediyoruz: 1 Yaşındayız...
ODTÜ Kavaklık İnisiyatifi’nden Bir DÖB’lü