Kapitalizmin yenilip sosyalizmin zafere ulaşacağı toplumsal devrim mücadelesinde önemli bir yer taşıyan öğrenci gençlik, bugün bu sistemin baskı ve zorunun ilk hedeflerinden biri durumundadır.
Gençlik, özelde öğrenci gençlik, geneli itibariyle, sorgulayan, araştıran, dinamik, enerjik ve bu enerjiyi içinde olduğu sistemi değiştirmeye ya da en basit tabiri ile “Muhalefet olmaya” çalışan bir kesimdir. Gençliğin geniş kesimleri bugün her eylemiyle, politik tavrıyla sınıf savaşımında proletaryanın yanında olduğunu tekrar tekrar kanıtlıyor. Yaşadığı sorunların genel nedeni kapitalizm ve egemen sermaye iktidarı olduğu için öğrenci gençliğin geniş kesimleri işçi sınıfından yana tavır alıyor.
Bu sorunlardan biri, bu yıl daha da öne çıkan barınma sorunudur. Yurtların, öğrencilere oranla çok yetersiz olmasından dolayı öğrenciler ya eve çıkıyor ya özel yurtlara gidiyor ya da en son çare olarak cemaat yurtlarında kalmak zorunda kalıyorlar. (Yurtların azlığından dolayı okulu bırakanlar da vardır)
Cemaat yurtlarında öğrencileri araştırmaktan, okumaktan ve sorgulamaktan alıkoymak için dinci gericiliği ön plana çıkaran bazı uygulamalar mevcuttur. Bu konuda tanıdığım bir arkadaşımın kendi yaşadığı bir olaydan bahsetmek istiyorum;
Büt’e kalan bir arkadaşımın iki günlük kalacak yere ihtiyacı vardı. Bizim yurtta kalacak yer kalmadığından dolayı bizim okulun karşısındaki cemaat yurdunda kalmak zorunda kaldı. Kaldığı günün sabahı namaza zorla kaldırıldı. Aynı zorluğu diğer zamanlarda da yaşamıştı. Sonradan öğrendiğime göre orada kalan öğrencileri bazı saatlerde camiye götürüp orada imam ile birlikte dini “eğitim” veriyorlardı. Bunlardan ötürü ikinci gün orada kalamayan arkadaşım tek günlük ev tutmak zorunda kalmıştı.
Devlet yurtlarında kalan öğrencilerde de durum çok iyi değil. Yurtta kaldığım zamanlarda (ve bu sorun hala devam ediyor) yurdun yemekleri kötüydü ve çok pahalıydı. Yemekhanede devletin verdiği yemek tüketim hakkının bir para sınırı vardı o sınırı aştığımız zaman üstünü kendi cebimizden öderdik. Her akşam genelde ekstra para vermek zorunda kalırdım. Sık sık sular kesilirdi ve duşluk sayısı az olduğundan duş sırası olurdu. Aynı şekilde çamaşırhanede de sıralar olurdu. Öğrenciler için öğretici olacak kurslar (enstrüman, İngilizce, spor vs.) çok talep olmasına rağmen her zaman dini eğitimler olurdu. Spor olanakları da çok yoktu ve yurtta kadınların kaldığı bina da olmasına rağmen bunlardan sadece erkekler faydalanırdı.
Bu tür olaylar dışında yaşanılan sorunlar da var. Dersim’deki kız yurdunda bir gece yarısı öğrenciler, asil öğrencilerin gelmesi bahanesiyle yurttan atıldı. Bunlara tepki de çok gecikmedi. Öğrenciler önce KYK yurdunun önünde sonra da Yurtkur binasının önünde sloganlarla bu olayı protesto ettiler. Bartın’da başka bir yurtta ise suların kesilmesi sonucu yine kız öğrenciler sloganlarla protesto ettiler. Bu olayın sonraki günü ise kesilen su geri geldi.
Bu olaylara karşı gösterilen tepkiler, öğrencilerin bu sisteme karşı verdikleri mücadelenin bir parçası oluyor. Bu bozuk sistemi yıkmadan bu sorunların kesin çözümlerini elde edemeyeceğiz. Bu yüzden biz öğrencilerin yapması gereken şey yaşadığımız her sorun için, asıl sorunun kapitalist sistem sorunu olduğunun bilincinde bir mücadele örgütlemeli ve bunları devrim mücadelesine katkı sağlayacak şekilde ilerletmeliyiz. Kurtuluşumuz işçi sınıfının ve emekçi sınıfların kurtuluşu ile ortaktır, bu yüzden toplumsal devrim mücadelesine en güçlü şekilde katılmalıyız.
Kaybedecek bir şeyimiz yok, oysa kazanacağımız bir dünya var!
Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm!
Adana’dan Bir DÖB'lü