Bütün dünyada sermaye sınıfı, geniş emekçi kesimlere, halk yığınlarına karşı savaş halinde. En demokratik geçinen ülkelerde bile kriz anlarında, sermaye düzeninin tehlikeye girdiği anda her türlü özgürlük ve “bireysel hak”kın bir çırpıda nasıl ayaklar altına alındığını hep birlikte görüyoruz.
Hoş, şu “haklar” meselesinin “bireysel” olması zaten başlı başına bir iki yüzlülük. Ama kriz anlarında bunlar da bir çırpıda budanıveriyor.
ABD emperyalizminin “liberal özgürlüklerinin” gerçek içerik ve anlamı bir kez daha apaçık görüldü. Herkesin bildiği, ama binbir türlü propaganda ile gizlenmek istenen gerici saldırgan burjuva diktatörlüğü, çırılçıplak ortaya çıktı. Lenin, her türden hamkafa demokratizm taraftarına yüz yıl önce bu gerçeği özellikle vurgulamıştı.
Emperyalizm, kopkoyu bir gericiliktir. Faşizm, siyasal gerici rejimler, askeri diktatörlükler, türlü çeşit hükümet biçimleri... En nihayetinde tekelci sermayenin tüm toplum üzerine karabasan olarak çöktüğü bir toplumsal düzen. “Nefes alamıyorum” çığlığı, toplumların, halkların tüm soluk boruların tıkayan bu tekelci sermaye düzenine başkaldırının çığlığı oldu artık. Başarıya ulaşıp ulaşmayacağından, enerjisinin buna yetip yetmeyeceğinden bağımsız olarak ABD geneline yayılan, oradan destek eylemleri şeklinde başka ülkelere ulaşan bu isyanın gerçek içeriği budur.
Her ülke yükselen dünya devrim dalgasının kendi kıyılarına özgün biçimler altında ulaşmasına tanık oluyor. Öz aynı olsa da, her biri özgünlükler taşıyor. Eşitsiz gelişiyor, sıçramalarla ilerliyor. Devrim, emperyalist zinciri birden fazla zayıf halkadan zorluyor. Yirmi yılı aşkın süre önce “Yeni Evre” olarak dile getirdiğimiz, gelip geçici olmayan bu durum, artık küresel olarak olgunlaştı. Dünyamız hiç olmadığı kadar geleceğin sosyalist düzenine sıçrama eşiğinde. Eski toplumlar çöküyor. Zorlu kalkışmaların, büyük kapışmaların ufkunda yeni bir dünya, sosyalist bir dünya beliriyor.
Elbette yol uzun; çarpışmalarla, mücadelelerle dolu. Fakat dünya proletaryası bu savaşı kazanacaktır.