Defalarca dile getirdik. Sermaye iktidarı toplumu yönetemiyor. Uzun bir süredir topluma karşı savaşıyor. Her türlü araçla savaşıyor. Sindirmeye çalışıyor. Korkuyla esir almak istiyor.
İstiyor istemesine ya... kimsenin hakim olamadığı ve olamayacağı nesnel hareket, emekçi yığınları sürekli ileri gitmeye, sermaye ile her alanda karşı karşıya gelmeye, sermayenin faşist devletine karşı harekete geçmeye zorluyor. Bu şartlardan doğan “cesaret”, covid-19 salgınından daha hızlı yayılıyor!
Sermaye için bir çıkışsız paradoks bu. Korku salmak için attığı her adım, uyguladığı her baskı, zaten son raddeye kadar sıkışmış toplumsal öfkenin kabarışına sebep oluyor. Öfke, cesarete kapı aralıyor. Emekçi yığınlar ilerlemek zorunda kalıyor. Bu durum yeni baskı ve tehdit girişimlerini tetikliyor. Sebep ve sonuç birbirini kovalıyor, birbirine dönüşüyor.
Burjuvazi aklı selimi çoktan yitirdi. Soğukkanlı düşünüp adım atacak hali yok. Tüm dünyada böyle, sadece bizde değil. İnanmayan Trump’a baksın!
Korku dolu kabuslarla yatıp kalktığından olsa gerek, Saray erbabı yasa taslakları hazırlayıp duruyor. Odalar, seçim yasaları, parti kanunları...
Hiç’ten hiçbir şey çıkmaz ya... Kendi hiçliği içinde tamamen yitip giden Meclis, açılır açılmaz ilk iş olarak “Bekçi kanunu” çıkarmaya koyulmuş. Bekçilere kimlik sorma yetkisi, gözaltı yetkisi, silah kullanma yetkisi... tek sözle polisin yanına bir polis daha! Hazır ipten kazıktan kurtulanları da cezaevlerinden salmışken, bekçilere de ek yetkiler verildi mi... Hesap bu kuşkusuz. Lakin ne işler hesap kitaba göre yürür, ne süreklileşmiş baskı ve şiddet sonuç verir. Tersine, süreklileştiği oranda sıradanlaşır, tüm gücünü yitirir.
Kadıköy’de tüm baskılarınıza meydan okuyan gençler bunun canlı kanıtı değil mi!