Türkiye’de faşist iktidar Avrupa’da örgütlenmek, Türkiye ve Kürdistanlı halk arasında kendine kitle desteği sağlamak için uzun yıllardır büyük bir çaba içinde.
Diyanet ve camiler bu örgütlenme çabasının başlıca araçları oldu. Osmanlı Ocakları, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) gibi dernekler, aynı amaçla ve Avrupa’daki Türk Konsoloslukları, Büyükelçilikleri tarafından doğrudan kuruluyor, finans ediliyorlar. Diyanet’ten Camilere, oradan derneklere kadar hepsinin MİT’in bir kolu, şubesi olarak çalıştığını bilmeyen yok. Büyükelçilik ve konsoloslukların MİT dairesi olarak faaliyet gösterdikleri, muhbir, ajan devşirmeye çalıştıkları belgeleriyle ortaya çıktı.
İşte bu faşist yuvalardan İsviçre’de bulunan, Türkiye’nin Bern Büyükelçiliği, Zürih ve Cenevre Konsoloslukları Türkiye’deki faşist iktidarın İsviçre’de örgütlenme faaliyetinin bir parçası olarak, 10 Temmuz’da Zürih yakınlarındaki Rapperswil’de başlayıp 12 Temmuz’da Zürih’te bitirilecek bir yürüyüş ve miting çağrısı yapmıştı. Amaç, faşist kitleyi toparlayarak bir güç gösterisinde bulunmak, Avrupa’da dinci faşist iktidara bir kitle tabanı kazandırmaktı.
Faşist gösteri için İsviçre’den izinler alınmış, duyurular yapılmış, hazırlıklar tamamlanmıştı. Haber duyulur duyulmaz İsviçre’deki Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimci-demokrat güçler bu faşist gösteriye izin vermeyeceklerini, engelleyeceklerini, çıkacak olumsuzluklardan faşist gösteriye izin veren İsviçreli yetkililerin sorumlu olacağını bildirdiler.
İsviçreli devrimci-demokrat güçler, 4 Temmuz’da Basel’de İsviçreli yerel grupların da katıldığı bir uyarı eylemiyle kararlılıklarını gösterdiler. İsviçreli yetkililer, hafta içinde devrimci-demokrat güçlerin temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde faşist eylemin iptal edildiğini bildirdiler. Dinci faşist iktidar, İsviçre’de istediği gibi at oynatamayacağını görüp geri çekilmişti.
Faşist iktidarın geri çekilmesine rağmen devrimci-demokrat güçler tedbiri elden bırakmayarak, 10 Temmuz’da Zürih gölü etrafında, eylem güzergahı olarak duyurulan yerde sabahtan akşama kadar arabalarla düzenli turlar atıp nöbet tutarak uyanıklığı elden bırakmadılar. 11 Temmuz’da ise, İsviçreli yerel grupların katılımıyla Zürih’te faşist girişimi protesto eden bir yürüyüş ve miting yapıldı.
Bu süreç, Türkiye’nin faşist iktidarının Avrupa’da örgütlenmesinin önüne nasıl geçilebiceğinin iyi bir örneği oldu: Faşizm, kitlesel devrimci zordan anlıyor. Bu dilden konuşulduğu zaman faşizmin inine nasıl geri çekildiğini, kafasını uzatmaya cesaret edemediğini gördük.
Avusturya’nın başkenti Viyava’da, geçtiğimiz ayın sonlarında faşistlerle yaşanan çatışma, Avrupa hükümetleri üzerinde uyarıcı etki yapmış görünüyor. Başta Almanya olmak üzere, Avrupa hükümetlerinin faşistlere karşı toleranslı-hoşgörülü, örgütlenmelerinin önünü açan politikaları, devrimci-demokrat güçlerin kararlılığıyla engellenebilir ve engellenmelidir.
İsviçre’de yerel devrimci gruplar dahil, Türkiye ve Kürdistanlı devrimci-demokrat grupların kararlılığı, uyanıklığı, eylem biçimleri faşizmin gövde gösterisi yapmasını engellemiştir. Bu örnek, bütün Avrupa’da ileri taşınmalı faşizme karşı mücadeleyi örgütlemenin pratiği olarak geliştirilmelidir.
Kahrolsun Faşizm!
Halkların Birleşik Devrim Hareketi İsviçre Komitesi