Başlığımız bazı okurlarımıza yabancı gelebilir, bunun farkındayız. Pavel ismi birçoğumuza tanıdık gelmiyordur; ne de olsa Rusya veya Ukrayna coğrafyalarında daha yoğun kullanılan bir isim. Ama devrimci Rus yayınlarını okuyan, isimlerini duyan okurlarımıza bu isim hiç de yabancı gelmeyecektir. Çünkü bu isim ve simgelediği komünist gençlik karakteri Ekim Devrimi ve iç savaş sırasında bir dönemin Leninist gençliği ile özdeşleşen bir isim olarak tarihe geçmiştir. Devrimi örgütlemek, başarıya ulaştırmak ve sosyalist inşayı güçlendirebilmek için cüretli, özverili, inisiyatifli, disiplinli ve fedakarca savaşan bir gençliğin hikayesidir bu anlatılanlar.
Pavel karakteri etrafında da Rusya ve Ukrayna devrimci proletaryasının en savaşçı ve atak gücü olan işçi gençliğin mücadeleye nasıl katıldığına dair bir pencere aralamak ister yazar. Ekim Devrimi süresince ve sonrasında önderleşmiş binlerce partili, partisiz gencin sade ama gerçekçi hikayeleri açık yüreklilikle, efsaneleştirilmeden bütün gerçekçiliğiyle ortaya konur. Aslında kitapta anlatılan Pavel karakteri kurgu olsa da gerçek yaşamda felç ve kör kalmasına rağmen ölene dek parti çizgisinden sapmayan, işçileri eğitmek, sosyalist inşaya katkıda bulunabilmek için her şeyi yapan Ukraynalı devrimci komünist Nikolay Ostrovski’den başkası değildir. Peki bu hikayeyi veya yazarı niye anlatma ihtiyacı duyduk? Neden onlarca yıl öncesinden, böylesine fedakar bir komünistten yazımızda bahsetmek istedik? Gelin buna birlikte bakalım.
Ekim Devrimi’ne giderken Bolşevik parti gençlik kitleleri içinde, özelde yoksul ve geleceksizliğe mahkum olan, emperyalist paylaşım savaşında cephelere kıyılmak için sürülen milyonlarca genç işçi arasında çalışmanın önemini çok iyi kavramıştı. Çünkü gençliğin atak, dinamik, savaşçı
aydın ve fedakar yanlarını öne çıkararak gençlik kitlelerinin devrim saflarında örgütlenip devrime kazanılması gerektiğini başarılı bir şekilde teorik ve pratik olarak ortaya koydular. Kendi gençlik örgütünü henüz kuramamış olsa da 3 devrim sürecinde ve devrim sonrasında partinin en kritik görevlerini genç militanların yerine getirdiğini hatırlamak yerinde olacaktır. Urallı delikanlı Sverdlov, Kafkasya’nın gözü pek savaşçısı Kamo ve daha nicesi...
Emperyalist savaşı iç savaşa çevir şiarıyla Rusya ve ezilen ulusların genç erleri, genç işçileri silahlarını kendi egemenlerine çevirmeyi başardılar. İç savaş ve sonrasında gelen sosyalist inşa sürecinde öne çıkan Pavel Korçagin örneğinde olduğu gibi binlerce komünist genç savaştan yok olmuş o koca coğrafyada canını dişine takarak Lenin’in partisinin öğrencileri oldular, sosyalizmin zaferinin korunmasında büyük roller üstlendiler. Ama bizim dikkat çekmek istediğimiz kitabı okumuş olan okurlarımızın da bileceği üzere Pavel Korçagin’in taviz vermez, yılgınlık nedir bilmeyen, olağanüstü çalışkanlığı, fedakarlığı, disiplini ve sürekli öğrenen karakteristik özellikleridir.
Bugün, dünya genelinde küresel iç savaşın geliştiği, emperyalist-kapitalist hegemonyanın çöktüğü ve yerine yeni bir dünyanın kurulabileceği bir ortamın oluştuğu bugünlerde dünyayı devrimci şekilde değiştirmek isteyen gençliğin bu devrimci karakteri kuşanması gerektiği bir gerçekliktir. Sosyalist hareketin saflarına sızan her türlü küçük burjuva eğilim ve küçük burjuva alışkanlığa karşı günümüzün Pavelleri olmalıyız. Bunu başarmamız devrimci örgütlenme faaliyetlerindeki yetkinliklerimizi de geliştirecektir.
Her ne kadar insanlık çok büyük toplumsal devrimlerin ve oradan sosyalizme yürüyüşün ön günlerinde olsa da komünistlerin gelişen hareketlere iradi müdahaleler etmeye, savaşçı, bilimle donanmış, çağa ayak uydurabilen gençlik kadrolarını yaratmaya dünden daha fazla ihtiyacı bulunmaktadır.
Aradan yüz yıldan fazla bir zaman dilimi geçmiş olsa da devrimci gençliğin, özelde işçi gençliğin, büyük insanlığın geleceğini kurtarma ve sömürüsüz, özgür ve mutluluk dolu günlere ulaşma mücadelesini bugün daha çok sahiplenmesi, daha fazla öne çıkması gerekmektedir. Çünkü sermayenin egemen kaldığı her an yaşlı dünyamız büyük bir yıkıma sürüklenmektedir. Yıkım savaşlarının insanlığın, yani aslında geleceğin kuşakları olan bizlerin ve dünyanın geleceğini tehdit ettiği, kapitalist üretim biçiminin miadını doldurup, küresel iç savaşın tüm yer yüzünde bir gerçeklik haline geldiği günümüzde gençliğe muazzam önemde sorumluluklar düşmektedir.
Başkalarının bireysel kurtuluş hikayelerini izleyip iç geçirmektense, parçası olduğumuz toplumun ve emekçi sınıfların toplumsal kurtuluşu için sermaye egemenliğine karşı mücadele etmemiz bizi özgürleştirecektir. Bu hareketin özneleri olmak, örgütlü ve dönüştüren güçler olarak kendi geleceğimizi ellerimize almak demektir.
Bunu başarmak için, tıpkı Lenin’in partisinin gençliği gibi, onun izinde yürüyenler olarak alışkanlıkların gücüne, memurlaşmaya ve tembelliğe karşı amansız bir savaşa girişmeliyiz. Emekçilerin giderek yoksullaştığı, KYK yurtlarının giderek niteliksizleştiği, emekçi çocuklarının, geleceği temsil eden gençliğin daha çok geleceksizleştiği günlerdeyiz. Geleceksizliğin, baskıların, yoksulluğun, yozlaşmanın, çürümenin, gerici eğitim sisteminin ve vahşi bir emek sömürüsünün gölgesinde yaşamak zorunda bırakılan devasa bir gençlik yığınından söz ediyoruz. Ancak bu yığınlara etkin ve bilinçli müdahaleyi yapamadığımız, girişelim ve görelim ruhuyla hareket etmediğimiz hiçbir çalışmadan sonuç alamayız, çünkü en başta yaptığımız işe sıkı sıkı sarılarak bu girişkenlikten sonuç alacağımıza inanç duymalıyız.
Bu sosyal yıkımın ortasında isyan eden gençlik kitlelerinin enerjisini doğru hatta örgütlemek, devrimci bir program etrafında bir araya getirmek için Paveller gibi durmadan, bıkmadan, usanmadan çalışmak her genç devrimcinin yaşam mottosu olmalıdır. Sadece bu ruh hali ile çalıştığımızda, lisede, üniversitede, iş yerlerinde, yoksul semtlerde yani yaşamın her yerinde kapitalizmin edilgen birer özne haline getirdiği gençlik kitlelerinin potansiyelini ortaya çıkarabiliriz. Bunun yanı sıra dönemin ruhunu iyi kavramış, teknik gelişimin tüm olumlu ve devrimci yanlarını edinmiş olmak bizleri olağanın dışında tutacaktır.
Devrimin en önemli öznelerinden biri olan gençliğin öfkeli ve isyankar bir ruh haline sahip olduğu bugünlerde bu öfkeyi devrimci siyasal mücadeleye evriltecek, gençliğin kurtuluş bayrağına faşizmin yıkılıp toplumsal devrim mücadelesinin yazılacağı devrimci gençlik hareketini yaratmak zorunluluktan başka bir şey değildir.
Gençliği kazanmak geleceği kazanmaktır, ancak iradi müdahalede bulunmadığımız her an sermayenin çıkarınadır. Bundan dolayı gençliğin en geniş kesimlerine özelde işçi gençliğe, genç kadınlara ve öğrenci gençliğin ileri kesimlerine başkalarının bireysel kurtuluş hikayelerini izlemeyi bırakıp kendi hikayelerimizi yazma ve geleceği kurma mücadelesine çağırma faaliyetlerimizi şimdi yüz kat, bin kat büyütelim! Bunu örgütleyecek devrimci gençlik de Pavel Korçagin örneğinde olduğu gibi gençliğe sürekli gitmekten, onu değiştirip örgütlemekten yorulmayan, düşmanını iyi tanıyan ve berrak bir devrimci bilince sahip olan insanların eliyle olacaktır yani Leninist gençliğin!
Çalışmaktan yorulmadan, devrime büyük bir bilimsellikle inanarak, her anımızı gençliği ve devrimi örgütleme hedefiyle planlayalım!Geleceği kazanmak için vereceğimiz muharebelerin daha başındayız. Önümüzdeki savaşlara hazırlanmak için böylesi bir ruh haline bürünmemiz anın yakıcı görevlerinden biridir. Amacı istiyorsak aracı yaratmalıyız, hayallerimizi gerçekleştirmek için düş görmeliyiz, an geldiğinde ayakları yere basmamalıyız.
Pavel Korçagin gibi bizim topraklarımız da Denizler, Sinanlar, Seyitler, Kenanlar ve daha nice devrimci önderlerimizin kahramanlık hikayeleri ve mücadeleleri ile doludur. 71 devrimci çıkışını gencecik yaşlarında bu topraklarda sosyalist hareketin reformizmine ve pasifizmine karşı başarmış Denizler, Sinanlar devrimimizi şekillendirdiler. Onların o büyük örnekleri bizim önümüzü görmemizi sağlamakta, geleceğe güvenle yürümemize yardımcı olmaktadır. Deniz’in o coşkulu devrimci karakteri farklı coğrafya ve farklı zaman dilimlerinde olsa bile Pavel Korçagin’in devrimci coşkusu ve uzlaşmazlığı gibidir. Söylediği her cümlenin altını doldurmaya çalışarak, düşündüğü gibi özgürce yaşayan ve muazzam bir ateş yakan Pavellerden, Denizlere, Sinanlara kadar hepsi kendi tarihlerinin devrimci çağrılarına karşılık verip yollara düştüler. Şimdi ise sıra bizde! Tıpkı onlar gibi düş görme, öne çıkma, cüretle ve inatla devrimci şiarlarımızı yeni güçlere taşıma zamanı!
“71 devrimci çıkışını gencecik yaşlarında bu topraklarda sosyalist hareketin reformizmine ve pasifizmine karşı başarmış Denizler, Sinanlar devrimimizi şekillendirdiler.”
“Gençliği kazanmak geleceği kazanmaktır, ancak iradi müdahalede bulunmadığımız her an sermayenin çıkarınadır.”
K.TAYLAN KIZILDAĞ