Sınıf savaşı en acımasız savaşlardan birisi. Bu savaşta iki sınıftan biri hasmının sırtını gerçek anlamda yere getirmeden egemenliğini kuramaz. Dünya genelinde bugün yaşanan her ayaklanma, isyan, kitlesel harekette devrimci güçler sermayenin egemenliğini yıkıp, emeğin iktidarını kurmak için sonuna kadar gitmediği sürece zafer yüzü göremez.
Bugün sermaye sınıfı, hasmının sırtını yere getirmek için, yani işçi sınıfının devrim yürüyüşünü geciktirebilmek ya da engelleyebilmek için her türlü yönteme başvurarak gerici bir savaş yürütüyor. Devrim mücadelesinin geliştiği yerde gerici burjuva terör, katliamlar, olmadı politik çevirme hareketleri, o da olmadı gerici olan, ama halklara demokrat gösterilip parlatılarak sahneye sürülen, Türkiye’de Ekrem İmamoğlu örneğinde olduğu gibi burjuva unsurları, yöntemleri deniyor.
Dünyanın neresine gidersek gidelim, sınıf savaşının iç savaş veya iç savaşa yakın seyrettiği ülkelerde, sermaye sınıfı karşı-devrimciler aracılığıyla, kendi gerici iktidarlarına dayanarak, askeri, politik ve ekonomik zorun birleşik gücüyle devrim cephesine saldırıyor. Bu saldırı sonucunda bir yandan kavgaya yeni militanlar atılırken, yeni için savaşmayı göze alamayacak ya da yeni insanı kendi şahsında yaratamamış olanlar ise safları terk ediyor.
Özellikle gençlik hareketinde gözlemlediğimiz şey, uzun soluklu mücadele yürütebilmek için gençliğin komünist disiplin ve kadro eğitimi ile çelikleşmesini eksik bıraktığımız durumlarda saflarımızdaki insanları kaybedebiliyoruz. Bu mücadelede uzun soluklu olabilmede başat rol oynayan, her zaman üzerinde durulması gereken durumlardan biri, devrimci faaliyet yürüten gençliğin mücadele yürütürken, yaşanan olaylar ve olgular arasındaki ilişkilerin, sürecin kendisinin, neden ve sonuçlarıyla birlikte maddi zeminini bilimsel temellerde kavraması, özümsemesidir. Mücadele içerisinde uzun soluklu olabilmek, yaşanan zorlukları göğüsleyebilmek için kişinin gerçek anlamda ideolojik-politik olarak ikna olmuş olması gerekmektedir. Kavgada kalıcı olabilmek, uzun soluklu zorlu bir yaşamı ve mücadeleyi göze alabilmek için siyasal bilinç anlamında yetkinleşme, bilimsel sosyalizmin kavranması, ezberlenmesi ya da üstünkörü öğrenilmesi demiyoruz, öğrenilerek kavranması asıl ihtiyaç duyduğumuz çalışma biçimidir.
Aynı zamanda, gençlik kadrolarının duygu eğitiminin komünist disiplin ve proleter kültür, yaşam ve çalışma anlayışı ile eğitilerek pekişmesi gerekiyor. İnsani olarak duyguların savaşa göre eğitilmesi, psikolojik olarak kişinin hazırlanması, daha önceden de tartıştığımız “yeni insanın” yaratılması ile ilgili bir sorundur.
Bugünün gençlik hareketlerinde sadece öğrencilik yaşamı boyunca mücadele edip, daha sonrasında safları terk edenleri mahkum etmeden önce, bu genç insanların ne kadar geliştirildikleri, yeni insanı kendi şahsında yaratması için ne kadar çaba verildiği kolektif olarak değerlendirilmelidir. Bugün yeni insanın devrimci mücadele içinde yaratılması, her birimizin davranışlarında, yaşam alışkanlıklarında, kültüründe, insanlarla kurduğumuz iletişimlerde bir farklılık yaratacaktır. Yeni insan yaratma mücadelesi günlük pratiklerin dışında üzerine özel olarak düşünülmesi, kafa yorulması, buna dair yazılıp çizilmesi gereken bir sorundur. Eğer gençliğin bugün gerçek anlamda komünist bir gençlik olmasını istiyorsak atılacak her adımda, kadro yetiştirme çalışmalarımızda, komünist yeni insanın, geleceğin toplumunu kuracak yeni insanın bugünden yaratılması gerektiği anlayışıyla hareket etmeliyiz.
Eski yaşam alışkanlıklarıyla, küçük burjuva bireyci tutumlarla, bencil yaklaşımlarla, komünal yaşamı reddeden yaşam tarzlarıyla geleceğin komünist insanı bugünden yaratılamaz. İşte bu anlamda her ileri genç yoldaş, kendi eksiklerini görerek bunları kolektif akıl ve çabayla kapamaya çalışırken, saflara katılan yeni insanların gelişimi, yeni insanın genç kadrolarda da yaratılması için özel olarak kendini sorumlu hissetmelidir. Birebir görüşmelerde yapılacak tartışmalar, geri alışkanlıkların, anlayışların üzerine konuşularak bunların mahkum edilmesi ve doğrusunun nasıl olması gerektiğine dair kafa yorulması bizlerin özel çalışması olmalıdır. Eğer kolektif olarak örgütlü bir güçsek, birbirimize her anlamda açık olmalıyız, birbirimizin eksik bıraktıklarını açık yüreklilikle eleştirirken, yeri geldiğinde özeleştiri verme konusunda samimi olmalıyız.
Eleştiri-özeleştiri, bir kolektifin, bir genç kadronun kendini yenilemesi açısından kullanabileceği en önemli araçlardan biridir. Özellikle gençler arasında çok konuşulan aşka-sevgiye devrimcilerin nasıl yaklaştığı üzerine birbirimizle sohbet etmeli, ileri davranışları, yeni insana uygun davranışları ön plana çıkartıp örnek olarak göstererek, geri alışkanlıkları, bireyciliği, konformizmi, statükoculuğu, kariyerizmi, bencilliği mahkum etmeliyiz. Bu çalışmayı en etkin biçimde ortak yaşam alanlarında uygulayarak, paylaşımın nasıl güzel bir duygu olduğunu göstererek, dayanışma ve çıkarsız bir şekilde yoldaş olma duygularını insanlara kavratabiliriz.
Kaldığımız evlerden yurtlara, sanat merkezlerinden etkinlik yerlerimize, eylem alanından üniversitelere yeni insanın nasıl olması gerektiğini, onun çürümüş burjuva toplumun bireyinden farkını göstermeliyiz.
Devrimci safları sadece gençlik hevesi ile dolduran binlerce genç arkadaşımızın komünist saflarda eğitimini ve bu zorlu, uzun soluklu mücadelede kalıcılaşmasını ancak böyle sağlayabiliriz.
K.Taylan Kızıldağ