Çin Halk Cumhuriyeti'ne açıktan karşı olan Hong Kong'taki gösteriler, küresel bir etkiye sahip. Bu hareketin arkasındaki güçler nelerdir? Fonları sağlayan ne ve bu kimin işine geliyor?

Hong Kong'ta giderek şiddetlenen gösteriler, ABD'deki medya şirketleri ve ABD ve İngiltere'deki tüm emperyalist siyasi partiler tarafından coşkuyla karşılandı ve heyecanla desteklendi. Bu, değişim ve toplumsal gelişim için mücadele eden herkes için tehlikeli bir işaret olmalı. ABD emperyalizmi hiçbir zaman ilgisiz ya da tarafsız olmadı.

Yıkıcı eylemler, gaz bombası kullanan, ateş topları fırlatan, kundakçılık yapan ve çelik çubuklar taşıyan, otobüslere rastgele saldıran, havaalanı ve toplu taşımaları işgal eden kasklı ve maskeli eylemcileri içeriyor. En provokatif eylemlerden biri, "eylemciler"in binaları yakıp yıktığı ve İngiliz Jack Birliği bayrağını astığı Hong Kong yasama meclisinde örgütlenen çalıştırmama eylemiydi.

Bu çatışmalarda Çin Halk Cumhuriyeti'nin tahrip edilmiş bayrakları ve diğer sembolleri yanında ABD, İngiliz ve Hong Kong'un sömürgeci bayrakları öne çıkıyor.

New York Times, Havaalanı işgalini, "Havaalanında bulunan protestocular, hayati önemdeki ekonomik atardamarda grev yapan oldukça geniş bir lidersiz hareket olarak çok derin taktiklere sahipler" şeklinde tanımladı. 1998'de Çin'in İngiltere'den bölgeyi geri almasından bir yıl sonra açılan Hong Kong Uluslararası Havalimanı, Asya'nın diğer bölgelerine açılan bir kapı görevi görüyor. Düzgün ve iyi işletilen havaalanı, yılda yaklaşık 75 milyon yolcu ağırlıyor ve 5,1 milyon tondan fazla kargo taşıyor" (14 Ağustos).

ABD medyası, bu şiddet eylemlerini "demokrasi yanlısı" olarak yansıtıyor. Gerçekten öyle mi?

Bu gerici eylemlerin liderleri, Çin Hükümeti'nin güçlü uyarılarından dolayı geri çekilseler ve taktiklerini değiştirmeye karar verseler bile, böyle güçlü bir ABD desteğine sahip hareketi anlamak önemlidir.

 

Çin Müdahale Hakkına Sahiptir!

Eğer bu şiddetli parçalanmaya karşı hareket ederse Çin'in Hong Kong'u işgal etmediği güçlü bir biçimde dile getirilmelidir. Hong Kong, Çin'in bir parçası. Bu bir iç meseledir ve Hong Kong için bağımsızlık çağrısı yapmak, Çin'in ulusal egemenliğine açık bir saldırıdır.

Hong Kong Anayasasına göre, hükümetin yasal olarak Çin Halk Kurtuluş Ordusu'ndan yardım istemesine izin veriliyor.

Çin hükümeti, Çin'in egemenliğini savunmak için askeri müdahaleye hazır olduğunu duyurdu. En yüksek hükümet yetkilileri, uç hareketleri "terörizm" olarak niteliyor ve ABD desteğini kınıyorlar. Çeşitli kereler yetkililer, şiddet yoluyla Sırbistan, Ukrayna, Libya ve Haiti'de hükümetleri deviren, Venezuela ve Suriye'de devirmeye yeltenen Batı'nın "renkli devrimleri" ile benzerlik kurdular.

China Daily, 3 Temmuz'da "Batı devletlerindeki ideolojiler, eylemleri Latin Amerika, Afrika, Ortadoğu ve Asya'da bir ülkeden diğerine sefalete ve kaosa sebep olmasına rağmen hoşlarına gitmeyen hükümetlere karşı durmaksızın şekil verme çabalarını hiç durdurmuyorlar. Şimdi aynı numarayı Çin'de deniyorlar" şeklinde açıklama yaptı.

Çin'in Britanya büyükelçisi Liu Hioming, gazetecilere ülkelerinin (İngiltere'nin-bn) hala Hong Kong'un sömürgeci sahibi gibi davrandığını söyledi (nbcnews.com, 4 Temmuz).

CNBC'ye göre, "Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Salı günü, Amerikan milletvekilleri Pelosi ve McConnell'in yaptıkları son yorumların Washington'un asıl amacının kentte kaos çıkarmak olduğunu gösterdiğini ileri sürdü"; "gerçeği görmezden gelerek ve çarpıtarak, şiddet içeren suçları, insan hakları ve özgürlük mücadelesi olarak akladılar" (14 Ağustos).

 

Diğer Direnişe ABD Desteği Nerede?

Hong Kong polisi ABD medyasında şiddet uygulamakla suçlanıyor, fakat gerçekte büyük bir sabır gösteriyor. Sürekli molotof kokteyli fırlatılan, aylardır süren şiddetli çatışmalara rağmen hiçkimse öldürülmedi. Honduras, Haiti ya da Filippinlerdeki çok kötü durumdaki işçi ve köylülerin gösterileri için yahut Fransa'daki sarı yelekliler hareketi için bu şekilde bir taraflı medya kuşatması ya da ABD politikacılarının desteği olmadı. Göstericiler Yemen'de ya da Kaşmir'de ya da İsrail işgaline karşı Gazze'deki gösterilerde her hafta öldürüldüğünde hiçbir resmi kınama olmadı.

Bu mücadeleler, her olayda bir çok insan polis tarafından öldürülse, suikaste uğrasa ya da kaybedilse de bir şekilde mevzubahis oluyorlar.

Hong Kong protestoları, yaygın bir şekilde dikkati çekerken, ABD'deki Siyah Hayatlar Değerlidir hareketine verilen destek ya da ırkçı Göçmenlik ya da Gümrük Uygulamalarını, göçmenlere yapılan baskınlar ve toplamaları protesto eden kitleler için aynı ilgi gösterilmedi.

 

ABD Baskısı Sürüyor

Çin'in düzeni sağlamak için olası bir sıkıyönetim, katı bir sokağa çıkma yasağı ve askeri müdahale uyarılarına rağmen, protestocular hiçbir geri çekilme işareti vermiyorlar. ABD ve Britanya, son 20 yılda besledikleri bu düşman siyasal güçleri ileri sürme kararı aldı.

Bu artan gösteriler, ABD'nin ticaret savaşı, gümrük tarifeleri ve Çin'in askeri olarak kuşatılması ile alakalı. 800 ABD deniz askeri üssünün yarısı, Çin tarafından çevrili. Uçak gemileri, destroyerleri, nükleer denizaltıları, jetleri, Yüksek İrtifa Bölgesi Savunma Terminali ve uydu gözetleme altyapıları, Güney Çin Denizi'nde Hong Kong'a yakın bir konumda konuşlandırılmıştır. Medya şeytanlığı, bu askeri varlığı haklı çıkarmak ve yoğunlaştırmak için gerekli.

Gösterileri teşvik etmek, Huawei 5G teknolojisini engelleme, kansere karşı ortak yapılan çalışmaları iptal etme ve Çinli şirket görevlilerini tutuklamayla el ele gidiyor. Bütün bu savaş kışkırtıcısı davranışlar, Çin üzerinde maksimum bir baskı kurmaya, liderliğini bölmeye, ekonomik gelişmesini istikrarsızlaştırmaya ve Çin'in herhangi bir sosyalist planlama sürdürme kararlılığını zayıflatmaya göre şekillenmiştir.

Hong Kong'taki, bu büyük finans merkezindeki sıkıyönetim, özellikle Çin'e gelen uluslararası yatırım fonları açısından Çin'in gelişimini etkileyecektir.

 

Kapitalist Ekonomik "Özgürlük"

İngiliz emperyalizmi Hong Kong'u yönettiği 155 yılda milyonlarca işçinin haklarını inkar etti. Ne seçilmiş bir hükümet vardı, ne asgari ücret hakkı, ne sendika, ne oturulabilir ev ne de sağlık bakımı ve kesinlikle ne basın özgürlüğü ne de konuşma özgürlüğü... Bu temel demokratik haklar, sömürge Hong Kong'da kitaplarda bile yoktu.

Geçen 25 yılda, bu yıl da dahil, Hong Kong, sağ kanat Miras Kuruluşları'nın "en büyük ekonomik özgürlük" -kapitalist kar etmenin en az sınırlandığı anlamına geliyor- olan ülkeler listesinde 1. sırada yeraldı. Hong Kong'un sıralaması, düşük vergilere, açık düzenlemelere, güçlü mülkiyet haklarına ve iş özgürlüğüne, "küresel ticarete açıklığına ve canlı girişimci iklimine... yabancı bankalarda bir sınırlama olmamasına" dayanıyor. Bu nedenle Hong Kong, "dünyadaki en özgür toplum".

Bu "özgürlük" dünyanın en yüksek kiraları ve süper zenginlerle umutsuz yoksul ve evsizler arasında en büyük uçurum anlamına geliyor. Bu, Hong Kong'un bugünkü gençlik yüzü. Fakat, gençlik, şehrin yönetimini Hong Kong'u "Tek Ülke, İki Sistem anlaşması"na bağlı kıldığından dolayı suçlamak için yanlış yönlendiriliyor.

 

Eşit Olmayan Bir Sömürgecilik Antlaşması

Hong Kong, çalınmış bir kent. Pearl Nehri ağzında Güney Çin Denizi'ndeki bu gözalıcı derin su limanı, Güney Çin'deki bu önemli su yolu, 1842'deki Afyon Savaşları'nda Britanya tarafından ele geçirildi. Britanya ile 1980'lere kadar süren pazarlıklar sonucu İngilizler, Çin Halk Cumhuriyeti'ne başka bir eşit olmayan antlaşma dayattılar.

1997'de Hong Kong'u, Kowloon'u ve Yeni Yerleşim Bölgeleri'ni ÇHC'ye resmi olarak yeniden kazandıran "Tek Ülke, İki Sistem" anlaşması altında Britanya ve Çin, "önceki kapitalist sistem"i 50 yıllığına yerinde bırakma konusunda anlaştılar.

Emperyalist istila ile çalınan toprağı üzerinde egemenliğini yeniden sağlayan Çin, gelişme için fonlara da ihtiyaç duyuyordu. Asya'daki paranın çoğu, Hong Kong'taki banka sisteminden geçiyordu. Böylece Çin, 1997'de daha önce gelişme fonları oldukları reddedilen yatırım fonlarının Çin'in %95'ine transferini istikrarsızlaştıracak yumuşak bir geçişe ulaşma konusunda endişeliydi. 1949 muzaffer Çin Devrimi'nden bu yana, Çin yaptırımlara uğramış ve Batı yatırımlarına ve teknolojisine ulaşması engellenmişti.

ABD ve İngiliz emperyalizmi, eski sömürge üzerinde ekonomik kontrollerini devam ettiren 1997 imtiyazının tüm avantajını elde ettiler. Onların umudu, geçmişte olduğu gibi Hong Kong'un Çin içine uzanan bir ekonomik savaş koçbaşı olarak hizmet etmesiydi.

Umutları gerçekleşmedi. 1997'de Hong Kong'un gayri safi milli hasılası, Çin'in gayrı safi milli hasılasının %27'siydi. O şimdi, sadece %3 ve giderek düşüyor. ABD ve İngiliz engellemelerine rağmen dünyanın en büyük bankaları şimdi Çin'de ve bunlar, devlete ait bankalar.

Kapitalist sınıfı, Çin'in inanılmaz büyümesinden daha fazla şaşırtabilecek olan ABD'deki en büyük 12 Çin şirketidir. Fortune 500'ün listelerinin hepsi devlete aittir ya da devlet desteklidir. Bunlar, petrol, güneş enerjisi, telekomünükasyon, mühendislik ve inşaat şirketleri, bankalar ve otomobil endüstrisi (Fortune.com, 22 Temmuz 2015).

ABD şirketler gücü, ciddi anlamda, Kuşak ve Yol İnisiyatifi dolayımıyla Çin'in gelişme düzeyi ve onun uluslararası ticaret ve yatırımdaki gelişen pozisyonu tarafından tehdit ediliyor.

 

ABD, İngiltere İşbirlikçiler Ağı İnşa Ediyor

Britanya ve Çin "Tek Ülke İki Sistem" anlaşmasını imzaladıkları zaman Hong Kong'taki tüm yabancı müdahaleler ve sömürgeci iddialar bitti zannedildi. Tüm egemenlik Çin'e geçmişti.

Bununla birlikte, Hong Kong'un devrini engellemek için imzanın sonrasında ABD ve İngiliz çabaları başgösterdi. Egemenliğin devrinden hemen önce, Britanya aceleyle 150 yıllık atanmış görevlilerden sonra, hala büyük ölçüde atanmış olmasına rağmen kısmen seçilmiş bir hükümet kurdu. Aceleyle sadık işbirlikçilerinden siyasi partiler kurdular ve bunlara para temin ettiler.

Milyonlarca dolar açık ya da gizli yollardan, koruma altındaki sosyal servis örgütlenmelerinin tüm ağlarına, siyasi partilere, medya ve sosyal medyaya, öğrenci ve gençlik örgütlerine ve Çin'e ve Çin Komünist Partisi'ne desteği kesmek için oluşturulmuş işçi sendikalarına akıtıldı.

Hong Kong Sendikalar Konfederasyonu, İngiliz desteği ile ABD Ulusal Demokrasi Vakfı'nın fonlarını alıyor. Çin'in tamamında "demokrasi yanlısı, bağımsız sendikalar" kuruyor. HKSK, 1948 yılında kurulan ve hâlâ 410 bin üye ile en büyük sendika olan Hong Kong Sendikalar Federasyonu (HKFTU)'na karşı çıkmak ve onun önünü kesmek için 1990 yılında kuruldu.

HKFTU, işçilerin haklarını korumak için İngiliz sömürge egemenliği altında yıllardır acımasız baskılarla karşılaştı. HKFTU tarafından örgütlenen bir grev, İngiliz sömürge egemenliği tarafından bastırıldı. Grev, plastik çiçek fabrikasından toplu işten çıkarılan işçiler tarafından şehir genelinde bir ayaklanmaya dönüştü. İngiliz sömürgeci otoriteleri, ayaklanmayı sert bir şekilde bastırdı; 51 kişi öldü, yüzlercesi yaralandı ve kaybedildi. HKFTU, Çin'i destekliyor ve gerici gösterilere karşı çıkıyor.

 

NED Fonu = CIA Desteği

Allen Weinstein, NED'in bir kurucusu, 1991 yılında Washington Post'a "Bugün bizim yaptığımız bir çok şey, 25 yıl önce CIA tarafından örtülü bir şekilde yapıldı" dedi (21 Eylül 1991). NED, onbinlerce yanlış yönlendirilmiş, idealist ve yabancılaşmış genci sokaklara dökme kapasitesine sahip yasadışı örgütlenmeleri ve sosyal örgütlenmeleri parasal olarak destekliyor, koordine ediyor ve silahlandırıyor.

NED, Ford, Rockefeller, Soros ve diğer bir çok şirket kuruluşları tarafından parayla desteklenen her mezhepten hıristiyan kiliseleri ve pek cömert İngiliz kuruluşları Hong Kong'taki bu düşmanca, yıkıcı protestoları yöneten ağın arkasındadırlar.

NED, Hong Kong İnsan Hakları Hareketi'ne, Hong Kong Gazeteciler Derneği'ne, Yurttaş Partisi'ne, İşçi Partisi ve Demokratik Parti'ye servet akıtıyor. Bunların hepsi, gösterileri koordine eden Sivil İnsan Hakları Cephesi'nin üyesi.

NED'in Çin'deki bu rolünü gizlemek giderek güçleşiyor. Aleksander Rubinstein, "Amerikan Hükümeti, Sivil Toplum Örgütleri, Hong Kong Suçluların İadesine Karşı yapılan Protestoları parasal olarak destekliyor" diye bildirdi (mintpressnews.com, 13 Haziran). "Protestoları örgütleyenlerin üyelerinin NED ile bağları olduğunun farkında olmamaları düşünülemez" (tinyurl.com).

Amaç, Çin'e ve komünizme karşı düşmanca ve şüphe uyandıran bir tavır geliştirmektir; farklı bir kimliğe sahip eski demokratik Hong Kong'un yanlış bir kavramla anılmasını teşvik etmektir. China Daily, "Son yıllarda belirli ülkeleri istikrarsızlaştırmak için Batı tarafından devreye sokulan savaşın yeni biçimi olarak beliren renkli devrimler konusunda uyarılar olduğunu" bildiriyor (12 Ağustos).

 

Hangi Sistem Daha İyi İşliyor?

13 Ağustos'ta New York Times, Hong Kong'a "Pekin'in otoriterinizmine karşı", "sivil özgürlüklerin kale burcu" olarak göndermede bulunuyor.

İngiliz sömürge geçmişi fazlasıyla mitleştirilmiştir. Bu muhtemelen zaferlerle dolu 22 yılllık değişmeyen nostalji giderek daha da yoksullaşan gençliği etkiledi.

Multi milyon dolarlık Batı desteğine rağmen Hong Kong, Çin anakarasında olanla karşılaştırıldığında 1 puan daha düşük olan %20'lik bir yoksulluk oranına (çocuklarda %23,1) sahip. Geçen 20 yılda Çin anakarası sayısız milyonlarca insanı yoksulluktan kurtardı.

Hong Kong'un içinden nehir geçen yegane şehri Shenzen'dir. Batı teknolojisini kendisine çeksin diye oluşturulan Özel Ekonomik Bölgelerden biridir. Bu bölgeler, orijinal olarak binlerce emek yoğun fabrikaların ve düşük ücret alan milyonlarca işçinin olduğu kapitalist sömürünün ve ABD ve diğer küresel kapitalistlerin ciddi kârlarının merkezi durumundadır.

Shenzen, 1979'da 30 binlik bir şehirden Çin'deki en yüksek göçmen nüfusa sahip 20 milyonluk bir şehir durumuna geldi. Shenzen, Hong Kong'un üç katı büyüklüğünde bir nüfusa sahip. Hong Kong tarafından yapılan yatırımlarla bu yeni şehir, koyu zehirli duman bulutu kusan atolyeleriyle büyük oranda kirli bir fabrika kasabası oldu.

Geçen 5 yılda, şehir ve ulusal kent planlamalarıyla Shenzen bugün, yaygın parkları, ağaçlıklı yolları, elektrik kablolarıyla donanmış dünyadaki en geniş elektrik şebekesi ile Çin'in en çok yaşanmaya değer şehirlerinden biri oldu. Shenzen, 2020'ye kadar yeşil sertifikalı yeni binalarını %80'e çıkarmayı hedefliyor.

Bunlar, ofis kuleleri ve gelişmiş makinalarla seri üretim yapılan modern fabrikalar, robotlar, otomasyon ve dev teknolojiyle dolu apartman blokları.

Son 10 yıldır Hong Kongtaki ücretler, kiralar %300 yükselirken, değişmeden kaldı. Hong Kong dünyadaki en pahalı şehir. Shenzen'de ücretler her yıl %8 oranında artıyor ve 1 milyondan fazla yeni, kamusal, düşük fiyatlı yeşil evler tamamlanmak üzere.

ABD, Çin'in sanayisine yaptığı devlet desteğini, bankaların devletin elinde olma durumunu ve ulusal planlamayı ortadan kaldırmasını istiyor. Fakat, Hong Kong'taki çürüme, büyüyen yoksulluk ve yoğun yabancılaşma ile içinden nehir geçen yeşil Shenzen şehrinin karşılaştırılması, Hong Kong'ta harekete geçirilmiş kızgın güçleri de içeren Çin için bugün iki seçenek olduğunu gösteriyor: modern sosyalist planlama ya da sömürgeci geçmişin süper sömürüsüne ve emperyalist egemenliğine geri dönüş.

On yıllardır Britanya ve ABD, Hong Kong halkını ucuz emek için kullandılar. Şimdi, aynı nüfusu ucuz siyasal propaganda için kullanıyorlar. Bu sinsi manevra, Çin'in daha çok gelişmesini kesintiye uğratma umutsuz çabasında sadece başka bir silahtır.

ABD iktidarı, buradaki halkın onulmaz ev ihtiyacını, sağlık bakımını, eğitimini ve sağlıklı bir çevre istemini karşılama yeteneğinde değildir. Bunun yerine o, kar için acımasız bir istekle dünyanın her tarafındaki ülkeleri tehdit etmek için yaşamsal kaynakları çarçur etmekle meşguldür.

Not: Sara Flounders'ın 16 Ağustos 2019'da workers.org'da yayınlanan yazısından çevrilmiştir.