Burjuva toplum, Zola'nın deyimiyle “fin de siecle” (Fransızca “Çağın Sonu”) durumunu yaşıyor. Kapitalizmin ekonomik ve politik olarak çürümesi, yozlaşması toplumsal bir boyut kazandı, kronikleşti. Burjuva toplumu neresinden tutarsanız tutun, burnunuza çürümenin pis kokuları gelir, yıkımın sarsıntılarını duyarsınız. Eğer toplum, burjuva toplumsal düzeni yıkmayı başaramazsa, bunu başaramadığı her an çürüme, toplumun kendisini de çürütecek.
Seçimlerin erkene alınmasıyla, seçim üzerine tartışmalar alevlendi. Burjuva ve küçük-burjuva çevrelerce ne kadar harlanmaya çalışsa da bu alev, proletarya ve emekçilerde oldukça cılız, cansız ve ruhsuz bir gündem yaratmaktan öteye gidemedi. Devrimci kitleler, ipliği pazara çıkmış seçimlerin yaşamsal sorunlarına çözüm ol(a)mayacağını biliyor.
Leninist Parti, 90’larla başlayan süreci, “Ayaklanmalar Yüzyılı” olarak tanımlamıştı. Çok geçmedi, yüzyılın daha başında bu öngörü yaşamda karşılık bulmaya başladı.
Tarihsel gelişimin tek yanlı ele alınması ciddi bir sorun. Bu gelişim ele alınırken çoğu zaman kapitalizmin krizler ve yok oluş çağı üzerinde duruluyor. Ama bu yok oluş çağına karşıt olarak sosyalizmin olgusal yükselişi çağı göz ardı ediliyor. Tarih, bütün yönleriyle değerlendirilmeli, ele alınmalı.
Başûrê Kürdistan’da halk isyanı bir haftasını doldurdu. 13 büyük kente yayılan isyana halk, Raperîn (İsyan) adını veriyor. Raperîn'in merkezi Ranya kenti ve PDK (KDP) - YNK (KYB)'nin güçlü olduğu Soran bölgesi (Herêma Sorani).