“İki kere iki artık dört etmeyecek” diyen bir kuşağın hikayesini, devrimci bir kopuşun hikayesi’ni anlatan ve 9 Kasım’da ilk gösterimi yapılacak olan “Kopuş” belgeselinin seslendirmeni ve aynı zamanda yapımcılarından olan Songül Yücel’e belgesel hakkında sorularımızı sorduk:
En özet haliyle söyler misiniz, neyi anlatıyorsunuz?
Bir genelin içinde silikleştirilmeye çalışılan devrimci bir kopuşun hikayesi bu anlattığımız... Jenerikte de dediğimiz gibi “iki kere iki artık dört etmeyecek diyen bir kuşağın hikayesi...” Gözü pek ve direngen elli yıllık bir akış takip etmek istediğimiz. İlk anın coşkusuna, ilk anın heyecanına tanık olmak istedik.
Neyi anlatıyoruz? Tüm dünyada devrimci dalganın yükseldiği, büyük değişim ve alt üst oluşların yaşandığı, dünya haklarının kapitalizm ve emperyalizme karşı büyük zaferler kazandığı, Ho Chi Min, Che, Mao adlarının bir bayrak gibi dalgalandığı, zaferlerle dolu bir dönemine bakıyor ve “Bizim 68”imizi yaratan değerlere odaklanıyoruz. Büyük işçi eylemlerinden, köylü toprak işgallerine, 6. Filoya karşı gençliğin verdiği büyük kavgaya, 15-16 Haziran işçi ayaklanmasına çeviriyoruz kameralarımızı.
Evet, belgeseli henüz izlemedik, izlemeden sizden sıcağı sıcağına düşüncelerinizi almak istiyoruz. Ne amaçladınız bu belgesel ile? O günlerden bu günlere, o kuşaktan bu kuşağa neyi anlattınız bizlere?
THKO’nun amaçlarını, hedeflerini ortaya koyduğu kuruluş bildirgesinin 50. yılını kutlayarak başlamak istiyorum sözlerime. Kesintisiz 50 yıldır süren devrim ve sosyalizm mücadelesini selamlıyorum. Ve bu uğurda Nurhaklarda ölümsüzleşen Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan yoldaşlarımızı saygıyla anıyorum. Aynı şekilde ortaya koydukları amaçlar uğruna mücadele verirken ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımızı da selamlıyorum. “Gidenlere selam olsun türkülerce özledik/Deniz olduk Nurhak olduk fidanlarca güzeldik.”
Her şey silikleşiyor, her şey tarihin tozlu raflarına kaldırılıyor, ama bir şey dipdiri varlığını koruyor; o da onların yarattığı devrimci değerler, çizdikleri yol ve bu yolun devrim ve sosyalizm için zorunluluğu.
Denizler ve ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımız, devrim mücadelesinde emek vermiş tüm değerlerimiz, bazen romantik yanlarıyla, bazen maceracı kişilikleriyle, bazen genç oluşlarıyla anlatılıyor. Oysa onlar bunların çok ötesinde bir yerde duruyorlar. İşte mesele onların gerçeğine doğru yaklaşabilmek ve bütünsel kavrayabilmek. Yürüdükleri yolun ne olduğunu anlamak, yola tekrar bakmak, dönüp dönüp yeniden bakmak, anlamaya çalışmak ve anlatılan şey doğrultusunda da bugünün mücadelesini daha ileriye taşıyabilmek için kendi yolumuzu oluşturabilmek...
O nedenle şu çok önemli, mücadelenin kesintisizliği, kuşakların birbirini tamamlamak zorunda olduğu, tek bir kuşağın ya da tek bir ömrün gerçek kurtuluşu yaratmada yeterli olmayacağı bilinciyle kuşakların birbirini tamamlaması, ömürlerin birbirini tamamlaması, devrim ve sosyalizm mücadelesi açısından olmazsa olmazlardan birisi.
Bu anlamda yoldaşlarımızın açtığı yoldan yürümeye, onların değerlerini her türden çarpıtmaya karşı, her türden anti-propagandaya karşı, her türden güzelleme gibi görünen ama onların özünü içeriğini bozan her türden saldırıya karşı onların gerçek kimliğini, gerçek yollarını, gerçek fikirlerini taşımak, devam ettirmek mücadelelerini sürdürmek görevimiz. Bugünün en önemli görevlerinden birisi. Tüm bunlardan yola çıkarak oluşturulmuş bir belgesel fikrimiz oldu.
Bu belgeselin daha önce yapılmış olan 68 kuşağı belgesellerinden farkı nedir?
Denizlerle ilgili, 68 dönemiyle ilgili, 71 kopuşuyla ilgili yapılan ilk belgesel değil elbette bizimkisi. Birçok belgesel yapıldı. Biz niye yeniden bu tarihsel kesitlere kameramızı çevirdik diye sorular gelecektir. Mücadeleyi kesintisiz bir şekilde devam ettirenlerin hikayesini anlatmak istedik. Nerede kalmıştık, diyenlere kamerayı çevirmek istedik.
Ne zaman, nasıl başladı bu çalışma? Afişten anladığımıza göre devam filmleri de olacak. Nasıl olacak devam filmleri yani 'Önsöz'deki tabirinizle, 'çıkın'ınızda neler var?
Belgesel çalışmasına 4 Şubat 2020 tarihinde başladık. Çekimler ise ondan daha önce başlamıştı. Pandemi nedeniyle belgesel çalışmasını ilerletmekte çok zorlandık. Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı, “evde kal” çağrılarının yapıldığı ama aslında işçi emekçilerin evlerinde kalamadığı uzun bir dönemi yaşadık.
Pandemi önlemleri toplumun sağlığını korumak değil de faşizmin baskılarını daha da artırmasına neden oldu. İller arası, ülkeler arası gidiş gelişler neredeyse imkansız hale geldi. Dönem tanıklarına ulaşmak imkansız hale geldi. Birinci bölümümüz, Kopuş, Ergun Adaklı’nın tanıklığıyla şekillendi.
Beş bölümden oluşmasını hedefliyoruz. Türkiye Devrim Tarihini ortaya çıkarmak amacımız. Devrimcilerin, komünistlerin, mücadelenin içinden insanların hikayelerini kendilerinin anlatmasını önemli buluyoruz. Diğer türlü anlatılan, sadece uzaktan bakanın tarihi oluyor.
Devamından, devam filmlerinden bahseder misiniz biraz, spoiler olmayacaksa... neler izleyeceğiz?
Şöyle bir dönemleştirme yaptık. Birinci bölüm, 1968-1972 yıllarına ait dönemi ele alıyor. “Bizim 68”, Avrupa-ABD merkezli 68’den daha farklı ve daha derin köklere sahip bir hareket olarak biçimlendi. Bir devrim dalgasının mayalanması gençliği sarıp sarmaladı, onları en yükseklere çıkardı. Tarihsel görevlerinin ayırtına varan bu genç önderler kuşağı, bu onurlu ve ağır yükü omuzlamaktan çekinmedi. Bedelini hayatlarıyla ödeyecekleri zorlu yolculuğa işte bu bilinç ve duyguyla atıldılar. Aşılmaz örnekler oldular.
İkinci bölüm, 6 Mayıs 1972’de Denizlerin idamıyla bitirileceği düşünülen hareketin o tarihten sonra yaşadığı yükseliş ve kitleselliğe odaklanacak. “Nerede kalmıştık” deyip yola devam edenlerin hikayesini anlatacağız. Nurhak katliamıyla, Kızıldere katliamıyla, idamlarla bahar dallarını kırmak isteyenlere inat nasıl güçlü köklere dönüştüklerine tanıklık edeceğiz.
Üçüncü bölüm, 12 Eylül 1980’den 1990’lı yıllara kadar geçen sürece kameralarımızı çevireceğiz. Dördüncü bölümümüz, 90’lardan 2000’lere on yıllık sürece bakacağız. “Elveda Proletarya”, “Tarihin Sonu” tezlerine karşı “sosyalizm kazanacak” diyenlerin ve bu uğurda mücadele edenlerin hikayesini anlatacağımız bir bölüm olacak. Beşinci bölüm ise, bir yüzyılı bitirip yeni bir yüzyılı başlatan kuşağın güncel mücadelesine bakacağız. 21. yüzyılın devrimlerine odaklanacağız.
Belgeseli izlemeyi sabırsızlıkla bekliyoruz ve haberini duyan herkesin de beklediğini biliyoruz. Bu çalışma için emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz, bu söyleşi için de size ayrıca teşekkür ediyoruz.