2003 yılının 11 Mart akşamıydı onunla ilk tanıştığımda... 12 Mart Gazi Ayaklanmasının yıldönümü eylemine katılmak için polis tarafından abluka altına alınan Gazi Mahallesindeki yoksul evlerinde bizi misafir etmişlerdi.
O zaman daha 13 yaşında, ortaokul öğrencisiydi. Elinde kitap, üzerinde okul üniformasıyla karşılamıştı bizi. Güler yüzlü, sakin ve zeki bakışları vardı. O zamanlarda tahmin edemezdim, ileride onun kendini her konuda geliştirip, yiğit bir yoldaşım olacağını.
Kenan... Çok şey yazmak isterdim onunla ilgili. Ama kelimelerle ifade edilemeyecek kadar çok yaşanmışlığımız, paylaşımlarımız var.
Nasıl anlatılabilir ki... Birlikte katıldığımız eylemler... Astığımız pankartlar... Gazi Mahallesinden Taksim’e kadar olan otobüs yolculuklarındaki sohbetler... Birbirimize öğrettiklerimiz, söylediğimiz şarkılar, okuduğumuz kitaplar, yaptığımız yemekler... Annesini annem, kardeşini kardeş bildiğim genç yoldaşım... Gelişim ve değişim yıllarında seni izlemek eşsiz bir duyguydu.
Yoldaşım... Canım... Yiğittin, akıllı ve düşünceli, sevecen ve kendini geliştiren... Korkusuzdun, görev ve sorumluluk almayı sever ve en iyi şekilde de yerine getirirdin. Devrime olan inancın ve bunun için verdiğin mücadele... Olması gerektiği gibi yaşadın, savaştın ve ölümsüzleştin. Başka türlüsü de olamazdı, sana yakışmazdı.
Sen, en iyi ve doğru bildiğin yolda yürüdün ve devrim bayrağını omuzlarında en yüksek mertebe olan ölümsüzlüğüne kadar taşıyıp, senden sonraki nesile devrettin. Devrettiğin bayrak yiğit yoldaşların elinde dalgalanmaya devam ediyor.
Gözün arkada kalmasın...
Daima...
Yoldaşın