Dinci-gericiliğin hüküm sürdüğü yaşadığımızda topraklarda Devrimci Öğrenci Birliği olarak eğitimde gericileşmeyi, YÖK’ü, demokratik-özerk üniversite istemini ve gençliğin hangi temelllerde mücadele etmesi gerektiğini tartışmak için hem işçi gençlik ile hem de öğrenci gençlikle yaptığımız etkinlikte biraraya geldik. Konuşmaya başlamadan önce Comandante Fidel’in aramızdan ayrılışının, onu ölümsüzlüğe uğurlayışımızın birinci yıldönümü olduğu için Fidel Castro’yu andık ve Küba devrimini örnek alarak mücadeleyi daha da ileriye götürmemizin gerekliliğini üzerine konuştuk.
Daha sonra söz alan arkadaşımız dinci-faşist iktidarın her geçen gün eğitim sistemiyle oynayarak gelecek nesili dinci-kindar bir nesil haline getirdiğinden bahsetti. Bilimsel eğitimi müfredattan gerek evrimi çıkartması gerekse müzik dersleri müfredatını tümden değiştirip yerine ilahi ve salavatların getirmesiyle reddettiğini, proje okul bahanesiyle birçok okulun imam hatip liselerine dönüştürdüğünü, iktidarın öğrenci gençliğin geleceğine gölge düşürdüğünü anlattı. Aynı zamanda bazı yapıların kapitalist sistemde “Anadilde eğitimi, bilimsel eğitimi, parasız eğitimi” gerçekleşeceğini düşünüyor fakat bunun yaşamış olduğumuz sistem içerisinde bu söylemlerin mümkün olmadığını ancak devrimci öğrencilerin emekçilerin devrim mücadelesi ile el ele yürümeyi hedeflediği zaman yani politik özgürlükleri kazandığımzda akademik özgürlüğümüzü kazanabileceğimizi belirtti. Aynı şekilde 6 Kasım’da gerçekleşen YÖK protestolarının yapıldığı kitleler içerisinde bulunmamız gerektiğini ama kitlelere giderken devrimci şiarlarla gitmemiz gerektiğini belirtti. Bu düzen içerisinde YÖK kaldırılsa bile farklı adlarla yeni YÖK’lerin kaçınılmaz olduğunu dile getirip, tüm bu sorunların kapitalist sistemden kaynaklandığını söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Söz alan diğer bir arkadaşımız ise sermaye sınıfının egemen olduğu kapistalist sistemde gençliğin her geçen gün geleceksizlikle karşı karşıya bırakıldığını, üniversite mezunu olan fakat işsiz kalan birçok genç insanın olduğunu, bu sebebler doğrultusunda genç insanların bunalıma girerek intihara sürüklendiğini anlattı; bilimsel eğitimi yok sayan dinci-gerici iktidarın sorgulamayan, düşünemeyen bir nesil yaratmak istediğini belirtti. Eğitim sistemin sınıfsal bir karakter üzerinde biçimlendiğini şu sözleriyle açıkladı: “ Toplum sınıflardan oluşur. Yaşadığımız kapitalist toplumda ise iki sınıf vardır. Toplumun küçük bölümü egemen sınıf olarak adlandırdığımız burjuvalardır, büyük çoğunluğu ise proleterler olarak adlandırdğımız sınıftır. Egemen olan sınıfın düşünceleri, topluma egemen olan düşüncedir. Eğitim sistemi de egemen olan sınıfın düşüncelerine göre yaratılıyor ve şekillendiriyor. O halde en temelde eğitim sistemi kapitalist toplumda emek-sermaye çelişkisi üzerinde yükseliyor. Eğitimin faşist ve gerici yapısı, bilimsellikten uzaklığı, üniversitelerde polis ve ÖGB’nin baskısı bu çelişkilerin yansımasıdır.” Dikkat çekilen bir nokta ise özerk-demokratik üniversite istemi üzerineydi. Özerkliğin anlamının öz iktidar olduğunu belirten arkadaşımız bu istemin gerçekçi bir talep olabilmesi için iktidarı hedeflemek gerektiğini vurguladı. Üniversite bu noktada gençliğin hareket noktası olması gerektiğini,bununla birlikte üniversiteleri daha demokratik bir ortam haline getirilmesi gerektiğini söyledi. Ancak o zaman devrimci ajitasyonun, devrimci çalışmalarının güçleneceğini anlattı. Eğitimin sınıfsal niteliğe sahip olduğunu ve bu sebeble “öğrenci olmaktan kaynaklı ortak çıkar ve sorun” olmadığını belirtti. Ve son olarak gençliğin sadece akademik-demokratik taleplerle düzen içerisinde değil aynı zamanda düzenin sınırlarını aşan talepler doğrultusunda da mücadeleyi yükseltmeyi görev bilmeli diyerek konuşmasını sonlandırdı. Daha sonrasında nasıl bir örgütlenme biçimi olabilir, üniversitedeki baskılara karşı devrimci öğrenciler ne yapabilir soruları hep birlikte etkinlikte tartışıldı.
DEVRİMCİ ÖĞRENCİ BİRLİĞİ/İSTANBUL