< Kadınların Gerçek Kurtuluş Yolu

Herkes Marksizmle İlişkisini Açıklama Gereği Duyuyor

Günümüzde Marksizm, kalıcı teorik gücü, yaygın etkisi ve artan bir ilgiyle herkesi Marksizmle ilişkisini açıklamayla karşı karşıya bırakmıştır. Feministler de, bu konuda görüşlerini açıklamak durumunda kalıyorlar.

“Marx’ın Kapital’inin 150. yıldönümü kutlamaları, hayatını onun eserlerini araştırmaya adamış akademisyenlerin yanı sıra, görünen o ki uzatmalı bir kapitalist kriz nedeniyle Marx’a meyleden genç aktivistleri de bir araya getirerek Marx’ın siyaset kuramının kalıcı gücünü göstermiştir.” (Silvia Federici)

Marx’ın “siyaset kuramı”, sadece burada belirtilen çevrelerde değil, toplumun geniş kesimleri arasında kalıcı bir etki yarattı. Marksizm kitlelerin arasında maddi bir güce dönüştü. Marksizm, dünyayı dönüştürme gücüdür. Marx’ın kuramına dayanan bilimsel sosyalizm, yalnızca bir teorik formülasyon ve politik bir hareket değil, aynı zamanda, 1917 Sosyalist Ekim Devrimi’nden bu yana, toplumsal bir sistemdir. Marksizm-Leninizm bütünsel olarak geçen yüzyıldan bu yana, çağımızın en etkileyici ve en sürükleyici gücüdür. Bilimsel sosyalizmin kurucularının, somut olayları çözümlerken, teoriyi uyguladığı somut olaylar, koşullar, durumlar değişti. Bugünkü ve yarın sınıf savaşına, somut durumu anlamak için kullanılan marksist somut durumu çözümleme yöntemi, yöntemsel değerini koruyor. Marksizm, her olayı, belirli bir tarihsel çerçeve içinde ele alır. Marksist diyalektik yöntem, her özgül tarihsel durumun somut bir çözümlemesini gerektirir. Marksist yöntemi günümüzün özgül durumuna uygulanması bize sağlıklı doğru sonuçlar verdiği için, bugün “Marx’ın siyaset kuramına” artan bir ilgi ve yönelim var.

Silvia Federici devam eder;

“Feministler arasında da Marx’a yönelik ilgi canlanmıştır.”

Feministler Marx’ın görüşlerine ilgi duymakla kalmadı ve daha ileriye gittiler. Birçok feminist grup, kendilerine “Marksist feminist”, “sosyalist-feminist” diyor. S. Federici, Marx’a olan ilgiyi kısaca açıklıyor.

“Feminizmin Marx’a geri dönüşü bize şunu gösteriyor ki, Marx’ın metadolojisi ve kapitalizmin eleştirisi, kadınların kapitalist toplumda sömürülmesine dair bir tahlilin zorunlu temeli olmaya devam etmektedir.”

Başkaları gibi, feministlerde, Marx’ın düşüncesiyle ilişkisini ortaya koyma gereği duyar. “Feminizmin Marx’a geri dönüşü”nden neden bahsediliyor. Feminist hareket, 60’lı 70’lı yıllarda Marksizmi “eleştirerek” bir “çıkış” yapmak istedi. Böyle bir “çıkışla” biraz dikkat çektiler. Fakat devam edemediler. “Burjuva kadın hakları hareketi” olmaktan öteye gidemediler. Tam da bu nedenle açmazlarla yüzyüze geldiler. Ve kendilerinden kaynaklanan güçlükleri aşamadıkları için dağıldılar. Feminist hareket hiçbir zaman Marx’ın görüşlerine dayanmadı. Bu nedenle, Marx’a yeniden bir geri dönüşünden kesinlikle söz edilemez. Fakat, feminizmin, Marksizmle bir ilişki kurmak istediği doğrudur. Bunun sebebi, Marksizmi temel almak değil, kendi açmazlarını aşmak için, Marx’ın görüşlerine başvurmaktır. Bu, kendilerinin söylediği gibi, onları Marksist yapmaz. Feminizmi savundukları sürece de, Marksın görüşleriyle bağdaşamazlar. Marksizmle kendi aralarında bir ilişki kurmak için çok çabaladılar, fakat kendi ifadeleriyle bu ilişki “mutsuz evlilik”ten öteye gitmedi. Fakat, gerçekte, feminizmin, marksizmle bir ilişkisi yoktur ve olamaz da. Kendisine “marksist feminist” “sosyalist feminist” diyen herkes, feminizmle, Marksizm arasında bir ilişki olduğunu belirtir. Ancak, kendisinden önce bu konuda yapılan açıklamaları inandırıcı bulmamış olacaklar ki, her gelen aynı şeyi tekrar belirtir. Net olan bir şey var ki, yapılan açıklamalar ne kendileri için ikna edici ne de başkaları için.

Marx’ın Kapital’de yaptığı, kapitalizm tahlilini feminist görüşler için, bir temel olarak almak isterken, Marx’ın tahlilinin sonuçlarıyla birlikte sanatsal bir bütünlük oluşturduğunu anlamak istemiyorlar. Onlar Kapital’i bir akademik araştırma olarak, onun bütünlüğünden koparıyorlar. Marx, tahlilini politik sonuçlarına kadar götürüyor. Buna göre, işçi sınıfının sınıf mücadelesi yoluyla iktidara gelmesi kaçınılmazdır. Devrimci sınıf, iktidarına dayanarak sınıfları ortadan kaldıracaktır. Yani Marx, dünyanın yorumlanmasıyla yetinmiyor; dünyayı değiştirmeyi esas mesele olarak görüyor. Feministler ise Marx’ı, Marx’ın eleştirdiği, dünyayı yorumlamakla yetinen filozofların durumuna indirgiyorlar.

Marx, kapitalizm tahlilinin sonuçlarını, Fransız İşçi Partisi Programında ortaya koyar;

“Kurtuluş mücadelesi, işçi sınıfının ırk ve cinsiyet ayrımı olmadan, yalnızca üretim araçları kolektif olarak mülk edinildiğinde özgür olabileceği gözönünde bulundurularak emekçi kitlelerin bağımsız politik partisinin elinin altındaki tüm araçları kullanarak yapacağı eylemler yoluyla yürütülmelidir.”


Marx’ın Görüşlerinin Çarpıtılması

S. Federici “feminist perspektif”i açıklarken, bunu Marx’ın görüşlerini çarpıtarak yapıyor.

“... ırkçılık ve yaş ayrımcılığı gibi cinsiyetçilik de kapitalizmin gelişiminin yapısal bir unsurudur. Sahici bir toplumsal dönüşümün önünde duran maddi bir kuvvettir ve kadınların fabrikalara girip erkeklerle yan yana çalışmasıyla (Marx ve Engels’in inandığının aksine) ortadan kaldırılamaz.”

Alıntıları uzun uzun aktarmamızın nedeni, okurun, bu konuda daha geniş bir fikir edinmesini sağlamaktır. Feministlerin, Marx’ın görüşlerini nasıl çarpıttıklarını anlamak için, Marx’ın bu konuda söylediklerini bilmek lazım. Marx söz konusu erilen görüşünü Kapital’de açıklıyor.

“... büyük sanayi, üretim sürecinde, kadınlara, gençlere ve her iki cinsiyetten çocuklara ev alanının dışında önemli bir rol vermekle, daha üst düzeyde bir aile şekli ve cinsiyetler arası ilişki konusunda yeni bir ekonomik temel yaratır.”

Büyük sanayinin teknik temeli devrimcidir. Eski ilişkiler üzerinde dağıtıcı bir etki yaratır. Ailenin, yüksek bir biçimini yaratır. Cinsiyetler arasında yeni bir ilişkinin temellerini yaratır. Bu temel yaratılmadan cinsiyetler arasında daha yüksek ve yeni bir ilişkiden söz edilemez. Büyük sanayi, kadınla erkek arasında yeni bir ilişki için uygun koşullar yaratır. Fakat bir şeyin koşuluyla, o şeyin kendisi farklı şeydir. Yani cinsiyetler arasında yeni bir ilişki henüz kurulmamıştır. Kadınlarla erkeklerin dışarıda aynı işyerinde birlikte çalışması, yeni bir ilişkinin temelleri şimdiden oluştuğu için, sosyalizm kurulurken bir temeli hazır bulur. Feministler, Marx’ın görüşünü tam da bu noktada çarpıtıyor. Marx, cinsiyetler arasında yeni bir ilişkinin kurulması için uygun koşulların oluşması gerektiğinden söz ediyor. “her iki cinsiyetten ve her yaştan bireylerin oluşan kolektif çalışma grubunun, uygun koşullar altında zorunlu olarak insanı geliştiren bir kaynak halini alacağı açık bir gerçektir...”

Nedir “bu uygun koşullar” üretim araçlarının kolektif mülkiyette olduğu koşullardır, yani sosyalist toplumda. Kapitalizmde cinsiyetlerin kolektif çalışma grubu, “bir kölelik ve yozlaşma kaynağı olur.”


Feminizmin Marksizm ile Sonuçsuz İlişki Kurma Çabaları

Silvia Federici tekrar tekrar, Marksizmle, feminizmi “birleştirme” çabalarına dönüyor: Bu çabalar ne denli sonuçsuz kalsa da, bunu bir kendisi yapmak istiyor.

“Shahrzad Mojab’ın sorduğu soru.... ‘Tarihte ilk büyük ayrılığı nasıl aşarız?’, ‘iki ana özgürleşme projesini, Marksizm ve feminizmi’ nasıl birleştirebiliriz? Çağımızın politikasının talep ettiği ‘atılım’ı nasıl sağlarız?...”

Cinsiyetlerin arasında yeni bir ilişkinin kurulması öznelci sorular sorarak değil, bugünkü kapitalist toplumsal düzeni yıkarak, toplumun kendisini dönüştürerek sağlanır. Böylece örgütlenen yeni koşullarda, özgür bireyler arasında, yeni bir birlik kurulmuş olur. Sosyalizmin bir toplumsal sistem olarak tarihi, bunun yanıtını somut olarak ortaya koyuyor.

Marksizmin özgürlük anlayışıyla, feminizmin özgürlük anlayışı birbirinden farklıdır. Feminizm, kadınların özgürleşmesinin kapitalist toplumda da, mücadeleyle sağlanabileceğini söylerken, Marksizm, bireylerin özgürlüğünün önkoşulunun, bu sömürü ve tahakküm toplumunun yıkılması olarak değerlendirir. Özgürlük, insani bir toplumun kurulmasından ayrı olarak görülemez. Özgürleşme, bunun toplumsal koşullarının oluşturulmasını gerektirir zorunlu olarak. Şimdiye kadar sağlanamamasının nedeni tam da, bunun temel koşullarının ortaya çıkmamasıdır. Bu koşullar bugün vardır. Özgürleşmenin gerçekleşmesi, tamamen proletaryanın devrimci sınıf mücadelesinin bundan sonraki gelişimine ve kapitalizmin ezdiği tüm kitlelerle birlikte devrimi zafere ulaştırmasına bağlıdır.

Feministler, marksizmin zengin kuramından yararlanmayı, Marksizmle feminizmin ilişkisi olarak göstermek istiyor.

“Marksizm, çağımızın feminist kuramına ve politikasına hangi araçları, ilke ve fikirleri sunabilir? Bugün Marksizm ile feminizm arasında, Heidi Hartman’ın pek çok kez alıntılanan 1979 tarihli makalesinde tasvir ettiği ‘mutsuz evlilikten’ başka bir ilişki düşünebilir miyiz?”

Yıllarca uğraşıldı, fakat bırakın “mutsuz evlilik”i kuramsal ve siyasal bir ilişkiden söz edilemez. Böyle bir ilişki kurulamayacağını çok iyi anlayanlar oldu, onlar Marksizm ile feminizm arasında bir ilişki kurmak için kendilerine “sosyalist-feminist” dediler. “Sosyalist-feminizm” temelde feminizmden başka bir şey değildir. Kendilerine açıkça feminist diyemiyorlar, aynı özü “sosyalist-feminist” olarak yapmak istiyorlar. Feminizm, marksizmden ne kadar yararlanmak istese de, ikisinin “birliği” gerçekleşmez. Marksizm proletaryanın dünya görüşüdür. Kurtuluş kuramıdır. Her gün daha çok insanı etkisine alıyor.

“Marx’ın kuramı -diyor Silvia Federici- Avrupa, Amerika ve ötesindeki isyanları etkilemeye devam ediyor. Gerçekten de, Stevi Jackson’ın ileri sürdüğü gibi, 1990’ların başına dek, feminist kuramdaki başat perspektifler genellikle Marksizmden haberdar olmuş ya da Marksizm ile diyalog halinde formüle edilmiştir.”

Marksizm dünyanın her köşesinde, toplumun geniş kesimlerini etkisine almıştır... Her yerde yeni yeni insan grupları marksizme yöneliyor.

Marksizm proletaryaya ve kadınlara kurtuluş yolunu gösteriyor.


Not: www.dunyayabaskaldir.wixsite.com/kadin sayfasından alınarak yayınlanmıştır.