Devrim tarihini yazma tutkusu,
şimdiye kadar insanların arasında
hiç olmadığı kadar büyük bir tutku
haline geldi. - Fidel Castro
Ağustos 1958
Fidel Castro’nun, İktidara Adım Adım kitabı somut olgulara dayanıyor. Kitabın önemi tam da olgulara dayanmasından ileri geliyor.
Bu kitabı okumadan, Küba Devrimi’nin nasıl örgütlendiğini, hazırlandığını tam anlamıyla anlamış olmayız. Bulunduğumuz topraklarda uzun, çok uzun zamandır devrimin örgütlenmesinden söz ediyoruz. Fidel’in kitabı, Küba koşullarında bunun nasıl olduğunu somut olarak ortaya koyuyor.
Kitap, Fidel Castro’nun devrimci düşüncelerini anlamamız için büyük ölçüde yardımcı oluyor. Fidel Castro’nun devrimci savaştaki rolünü, askeri görüşlerini, kararlarını, gerilla savaşını nasıl yönettiğini anlamadan, devrimci önder hakkında bütünlüklü bir fikir edinemeyiz. Küba Devriminin kısa sürede zafere ulaşmasında, Fidel Castro’nun, hem politik ve hem askeri alandaki dahice fikirlerinin kesin bir rolünün olduğu nettir.
Clausewitz’den deha tanımı:
“Belli bir ustalıkla yürütülmesi gereken her özel faaliyet aklın ve zihnin özel yeteneklerine muhtaçtır. Bu özel yetenekler, yüksek bir düzeye çıkmış ve olağanüstü faaliyetlerle kendilerini belli etmişlerse, bunları meydana getiren akla deha denir.”
Fidel Castro’nun “özel yetenekleri” devrim sürecinde gelişirken, bu dahice yetenekler aynı zamanda devrime bir itiş veriyor ve sonuç alınmasını sağlıyor. Devrim, deha ve eylemi gerektirir. Fidel ve Küba Devrimi, ikisini kendisinde birleştiriyor. Fidel, devrimin politik önderidir. Aynı zamanda da askeri deha yetenekleri olan bir devrimci önder. Küba’da, Latin Amerika’nın genelinde, Asya’da, Afrika’da devrimci önderlik teorik, siyasi, örgütsel ve militanlığı kendisinde birleştirmek zorunda. Devrim bütün bu cephelerin bütünlüğünde savaşmayı gerektirir. Fidel, politik önder. Fakat devrimci savaş ve devrimci savaşçılık olmadan, siyasi hedefin gerçekleşmeyeceğinin bilincinde olan bir anlayışa sahip. Fidel Küba halkının ve Latin Amerika halklarının comandante’sidir. Fidel Castro bir savaşçıdır, fakat bu konuda dar bir bakış açısına düşmez; savaşırken politik hedefini ve politik mücadelenin önceliğini asla unutmaz. Savaşırken politik olarak düşünür. Savaşa politik açıdan bakar. Savaştaki politikayı bilir: savaşın politikanın, diğer araçlarla devamından başka bir şey olmadığını bilir. Fakat, askeri olanı ve politikayı birbirinin yerine koymaz. Bu, amaçla aracı birbirinin yerine koymak olur. Araç, hiçbir zaman amacın yerine geçemez. Böyle olması halinde araç yozlaşır. Amaç ise, araç olmadan gerçekleşmez. Yine Clausewitz’e başvurursak;
“Savaş, düşmana irademizi kabule zorlamak için bir kuvvet kullanma eylemidir.”
Devrim de bu temelde açıklanır: Devrim, toplumun bir kesiminin, kendi iradesini zor araçlarını kullanarak toplumun diğer kesimine kabul ettirmesidir.
Fidel Castro’nun kitabını okuyan herkes, şu ilk kanıya varır: Devrimin önderi, başından sonuna kadar tutarlı bir çizgi izliyor. Mücadelede tutarlılık nereden geliyor? Fidel’de bütün siyasi ve askeri taktikler devrim bağı içinde ele alınıyor. Bütün görüşlerinin temelinde devrim var. devrim boyutu olmadan, ne savaşta disiplin, savaşçıların arasındaki ilişki, ne önderlikle diğer savaşçılar arasındaki ilişki ne de politik inisiyatif kullanması daha iyi bir ifadeyle temel devrimci hedefler olmadan anlaşılamaz. Fakat, Fidel Castro’da devrim, soyut bir program formülasyonu değil, iktidarı ele geçirme hedefidir. İktidar hedefi ise somut bir hedeftir. Stratejik bir hedefin ve stratejik bir planın yoksa, giriştiğin eylemler sonuç getirmez. Fidel önderliğindeki 20 Temmuz hareketinin stratejik hedefi ve Fidel Castro’nun her durum için taktik planları vardı. Küba Devrimi, strateji, taktik ilişkisini çok beceriklice kurdu.
Fidel’in önderliğinde, başlarken gerçek anlamda bir avuç idiler. Ama, daha en başta kazanacaklarını biliyorlardı. Onlar, zaferi kazanma anlayışı ve kesin kararlılığıyla yola çıktılar. Defalarca dağıldılar, fakat yola devam ettiler, pes etmediler.
“Gerçekten bir avuç kadardık, ama ne kaçtık ne de pes ettik...” Fidel Castro, mücadeleyi her durumda sürdürmelerini, zafere ulaştıklarında Santiaga De Cuba’ya yaptığı konuşmasında açıklıyor:
“Ve ilk kez yenildiğimizde ve bir avuç adam kaldığımızda ve kavgada ısrar ettiğimizde, bunun bir gerçek olacağını biliyorduk, çünkü halka inandık...”
Bu, ezen ve egemen olanlarla, ezilen halk kitlelerinin savaşıydı:
“Onbinlerce askerine ve sahip olduğu muazzam maddi kaynaklara rağmen, halkının haklarını savunmak için ayaklanan bir avuç adamı yenemediler. Bu, zorbalığın paralı tüfeklerinin, maaş almayan idealist tüfeklerle çarpışmasıydı; ne askeri teknikler, ne eğitimler, ne de modern silahlar işe yaramamıştı.”
Kadınlardan oluşan bir birliğin Mariana Grasales Müfrezesi’nin kurulması Küba Devriminin attığı en önemli adımlardan biriydi.
“Kadınların çok iyi asker olabileceğini, kadınlarla ilgili birçok önyargı olduğunu ve kadınların da ülkemizin kurtarılması gereken bir kesimi olduğunu göstermek istedim. Çünkü işte ve hayatın birçok alanında ayrımcılığa maruz kalıyorlar.”
Fidel Castro, süren savaşın bir iç savaş olduğunu ifade ederken, mücadeleye ne kadar geniş bir perspektifle baktığını gösteriyor. Böylece devrimci sınıf mücadelesi daha iyi aydınlanmış oluyordu.
“Zorbalık rejiminde sorumluluk üstlenen, iç savaşın sebebi olan ve cumhuriyetin parasıyla kendilerini zenginleştiren tüm siyasi liderlerin tutuklanması...” görevi ortaya konuyor. Türkiye ve Kürdistan’da iç savaş onyıllarca sürdüğü halde, küçük burjuva siyasetler, uzun iç savaşını kabul edecek ne bir anlayış gösterdiler ne de böyle bir politik cesaretleri vardır. Oysa iç savaş bir olgudur ve Leninist Parti tarafından ikna edici biçimde ortaya kondu. İç savaş gerçeğini kabul etmeyenler, emekçi kitlelerin önünü aydınlatamazlar.
Fidel Castro, devrimin zaferinden önce Geçici Devrim Hükumetinin oluşumu için ilk adımları atıyor. Devrim 1 Ocak 1959’da zafere ulaştığında, resmi olarak ilan ediyor. Küba Devrim önderliği bir devrimin bu ilk sonucunu ve eserini oluştururken, devrimin kazanımlarını korumak ve geliştirmek için nasıl sağlam bir devrimci anlayışa sahip olduğunu dünyaya gösteriyor. Devrimin ve GDH’nin iki sağlam kalesi var: “Devrimin en güçlü iki kalesi Santiago De Cuba ve Sierra Maestra olacaktır.”
1 Ocak 1959’dan itibaren “halk tamamen özgür olacak” Tüfekler artık devrimin kazanımlarının korunması ve Küba’nın savunmasında kullanılacaktır. Devrim bundan sonra yeni toplumu inşa etmek için yoluna devam edecek. Ve tabi ki dünya devriminin bir mevzisi olarak, enternasyonal görevlerini yerine getirecektir. Orası artık halkların devrimci Küba’sıdır.
“Bugün bu sevinç sadece Küba değil, Amerika’nın her yerinde, Latin Amerika’da bir diktatör düştüğünde, biz nasıl mutlu olduysak, onlar da bugün Kübalılar için mutlular...”