Halep'ten sonra Hama da düştü. Sırada Humus mu var?
Suriye savaşında Humus’un önemi nedir. Her ne kadar Halep önemli tarihsel ve stratejik bir şehir olsa da, Suriye hükumetinin şimdiki nefes borusu Humus şehridir. Humus cephesi Suriye'nin geleceğini belirlemekle kalmıyor, Ortadoğu’daki durumu da ilgilendiriyor.
Humus Suriye'nin başkenti Şam ve dinci faşist çetelerin elinde olan Halep'ten sonra Suriye'nin üçüncü büyük şehri. Humus şehrinin bu vahşi çetelerin eline geçmesi, Suriye hükumeti açısından son derece hayati bir risk oluşturuyor. Hatta Lübnan ve Rojava açısından da önemli bir harita ortaya çıkıyor.
Humus hem tarım hem de sanayi açısından son derece güçlü bir ekonomik kalkınma bölgesidir. Çok büyük işletmelerin bulunduğu bir il. Ayrıca stratejik bir konuma sahip. Suriye'nin lojistik ulaşım açısından ana dağıtım merkezidir.
Savaşın ilk dönemlerinde dinci faşist çeteler bu şehrin kırsalını kontrol altına almış olsalar da, Şam yönetimi, stratejik bir hat olan Şam-Humus-Tartus-Lazkiye hattını sürekli elinde tuttu. Onun için Humus’un tamamen çeteler tarafından alınması, hükümetin ülkenin diğer bölgelerinden temasın kesilmesi anlamına gelir.
Humus’un düşmesi demek, Şam’ın kıyı kesimlerden kopması demektir. Bu da hem ekonomik hem askeri olarak zaten çok zor durumda olan yönetimin tamamen çökmesi olasılığını doğurur.
Humus, nüfus açısından yoğun olmasa da arazi büyüklüğü çok geniş bir şehir. Kırsal bölgeleri Irak sınırına kadar ulaşır. Belirli bir bölgeden sonra Vadiye çölü vardır. Bu çöl şu anda SDG’nin kontrol ettiği Deyri Zor’dan Irak sınırına kadar uzanır. Ve şu anda IŞİD çeteleri bu bölgelerde etkindir.
Bununla birlikte bu bölgede işgalci ABD'nin Irak ve Ürdün sınırında olan Tenef Askeri Üssü bulunmaktadır. Bu üste “ABD ElKaidesi” denilen, Beyaz Saray’ın “terör listesi”ne dahil etmediği bir ElKaide vardır. Buradaki dinci faşist çete mevcudunun 10 bini bulduğu söylenmektedir. Diğerlerinin aksine bu güruh, en modern donanım ve silahlara sahiptir. Asıl görevleri Şam’a doğudan baskı yapmak, “İran’ın geçiş koridorunu” kapatmak, İsrail’in güvenliğine katkı sunmaktır.
Dün gece bu alanlarda dinci faşist çetelerin yoğun saldırıları sonuncunda Humus kırsalında bazı yerlerin IŞİD’in eline geçtiği haberleri düştü ajanslara. Humus’un olası düşmesi veya orada oluşacak herhangi bir bir boşlukta bölgede bulunan çeşitli dinci faşist çete gruplarının Rojava topraklarına saldırma ihtimali de haliyle artacaktır. Bu nedenle bir süredir Özerk Yönetim ile Suriye hükümeti arasında bölgenin SDG’ye bırakılması ve buralarda dinci faşist çetelere karşı SDG’nin önlem alması konusu görüşülüyor.
Bununla birlikte Humusun el Kuseyr ilçesi Lübnan sınırındadır. Geçmişte ElKusayr savaşı bu faşist sürüsünün ciddi şekilde ilk kırıldıkları bölgeydi. Şehrin Suriye ordusu kontrolüne geçmesinden sonra bu bölgeden özellikle Lübnan'ın Trablusşam ilçesinde çeteler akın etmişti. Bu bölge hala her türden dinci faşist çetenin yoğun olduğu bir şehir. Humus’un bu çetelerin eline geçmesi durumunda Hizbullah bu bölgeden ciddi bir şekilde olumsuz etkilenecektir. Hizbullah'ın lojistik ağına bu şekilde büyük bir darbe vurulmuş olacak. İsrail, kontrolü altında olan çeteleri sahaya sürerek burada Hizbullahı daha fazla güçsüzleştirmek isteyecektir.
Her saat başı haritaların değiştiği bir saha var karşımızda. Bu satırlar yazılırken 2011’de “ayaklanma”nın ilk başladığı yer olan Dera’da bir isyan başladığı bilgileri geliyor. Ayrıca Suriye ordusunun DeyrezZor ve Rakka'nın belirli bölgelerinden çekildiği ve özerk yönetim ile belirli bir mutabakata varılarak bazı bölgelerin SDG güçlerine bırakıldığı, Suriye ordu güçlerinin Humus cephesine kaydırıldığı söyleniyor.
Emperyalistlerin ve Türkiye'nin başını çektiği “şer cephesi’nin başlattıkları Suriye'yi ve Rojava’yı işgal saldırıları kritik bir sürece girmiş durumda. Humus her açıdan kritik öneme sahip. Bunların yalnızca bir kısmına değindik. Humus’ta oluşacak tablo bütün Suriye'deki savaşın seyrini ve oluşacak haritanın geleceğini etkileyecek bir durumdur.
Nidal Araf