Düşmesin bizimle yola: / evinde ağlayanların / gözyaşlarını / boynunda ağır bir zincir / gibi taşıyanlar! / Bıraksın peşimizi / kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
Akın var / güneşe akın! / Güneşi zaptedeceğiz / güneşin zaptı yakın!
Nazım Hikmet, bu eşsiz şiiri yazdığında yaklaşık 20 gündür yerin altında kazmaktaydı. Güneşi görmeden komünist partisinin illegal matbaası için elinde kazma kürek çalışmaktaydı. Bu özverili çalışma sırasında güneşi görmeden yazmıştı bu şiiri. Sadece bir ülkeyi değil, sadece dünyayı da değil, önüne insanlığın parlak geleceğini koymuştu. Hem bugünü kazanacağız hem hayatı yıldızlara taşıyacağız.
“Devrimcinin görevi devrim yapmaktır.” diyordu Fidel. Gerçek devrimciyi sahtesinden ayıracak olan budur: Kitleleri harekete geçirme uğraşı.
Kitlelerde devrim ateşini harlamak, devrimci ateşliliği pratik, ideolojik ve politik mücadele alanlarında hakim kılmak devrimi başarmanın yoludur. Bu devrimci ateşliliği sağlayacak olan, devrimci hedeflerle yürümektir. En başa devrimi koymak, devrim uğruna en zorlu görevlere atılabilmektir. Hem sözüyle hem pratiğiyle devrimci stratejiyi hayata geçirmek uğruna dövüşmektir. Devrimi, yaşamının merkezine koymaktır. Her yeni doğan günde daha çok çalışma kararlılığında olmaktır.
Devrimci ateşlilik, önündeki devrim hedefine kilitlenebilmektir. Ona ulaşabilmek için arkasına bakmadan ileriye bakabilmektir. Sadece sabır değil aynı zamanda ve daha çok da sebat edebilmektir. Ömrünü tıpkı Sinanlar gibi, Taylanlar gibi o büyük günlere adayabilmek ancak devrimin ateşini içinde hisseden ve onu bir ömür boyunca harlamayı başarabilenlerin harcıdır..
Hepimizin önünde daha ileri çıkabilmenin de koşulları, zorunlulukları ve örnekleri var: Leninist gençliğin ölümsüz önderi, Leninist savaşçı Taylan yoldaş.
Güneşin fethi için atıldı. En öne çıktı zorluklara aldırmadan. Devrimci mücadelenin daha da ileri atılması için atılacak adımlarda, gidilecek yollarda cesaretle, fedakarca yürüdü. Burjuva düzenin kendisine biçtiği rolü kabul etmedi. Yokluklara, zorluklara bakmadı. Sadece devrimin ihtiyaçlarını önüne koydu. Ne kendine “acıdı”, ne bahaneler üretti. Leninist çizgide üstüne düşeni yapmak için çalıştı, çalıştı, çalıştı... En zorlu görevlerde yer aldı, yorulmadı. Zindanda uslanmadı. Devrimci teoriyi, Leninizm’i kavradı, kavrattı. Düşmana duyduğu nefreti bilincine kazıdı.
Devrim mücadelesi uzun ve zorlu bir yol. Devrimcinin bu savaşta ısrarı, kararlılığı, fedakarlığı bir çok değer yaratabilir. Zindanlarda, dağlarda, yeraltı çalışmasında, bildiri dağıtırken ya da işçi eyleminde, her yerde. Tarih devrimcilerin mücadelelerde yarattıkları değerlerle doludur. O mücadeleler sayesindedir ki bugün devrim mücadelesi bu kadar derinden ve güçlüdür.
Özgürlüğe giden yolda henüz sona gelmedik, şafak atmaya başladı fakat daha verilecek mücadeleler çok. Yoğun ve sert bir savaş bizi bekliyor. Ufukta büyük bir yıkım savaşı görünüyor. Tozu dumana katarak her yöne saldırıyor “yeryüzü cennetinin sahipleri.” Faşizmin küresel egemenliğini tahkim etmek için durmaksızın, nefes nefese çalışıyor burjuva sınıf ve işbirlikçileri.
Bizde de durum farklı değil. Her şeyin efendisi, gücünün doruğunda olduğuna dair poz atsa da egemen sınıf attığı her adımda, söylediği her sözde korkusunu ve gelecekteki “bilinmezliğin” getireceklerinden duyduğu gerginlik ve öfkeyi dışa vuruyor.
Kapitalizm çöküşte. Ve çöken her yapı gibi yaşamak için kıyasıya savaşıyor. Ve bu savaşında düşmanı yenemediğimiz sürece, sadece kendini değil bizi de bir yıkıma, yok oluşa sürüklüyor.
Denizler nasıl tarihe bir çentik atarak yıldızlaştılarsa, bize düşen onların başladıkları işi sonuca erdirmek, devrimi yapmaktır. Devrim yolunda gösterilen çabalar daha da çoğalmalı, yoğunlaşmalı ve derinleşmelidir. Tıpkı Taylan gibi irade göstermek herkesin görevidir. Her seferinde daha ileriye adım atmak, yaptıklarımızı yeterli görmemek, daha çok çalışmak... Sadece kendimizin çalışması da değil, çevremizi de harekete geçirmek... Aynı Taylan gibi derin ve yoğun bilinçle donanmış bir pratiği politik faaliyetin tarzı yapmalıyız.
Aslolan devrimdir. Devrim uğruna gösterilen çabalar, ödenen bedeller büyük. Dahası da bizleri bekliyor. Bütün bunları nihayete erdirmek yani zaferi kazanmak bizlere bağlı. Yaşam devrime akıyor. Denizler kendi dönemlerinde karşılarına çıkan görevi gördüler ve öne çıktılar. Ve nice ölümsüz savaşçımız tereddütsüz onları takip ettiler. Bizler de ölümsüz bütün savaşçılarımızın bizlere bıraktığı kızıl bayrağı zaferle taçlandırmak istiyorsak, daha da öne çıkmalıyız. Devrime yoğunlaşmalı ve onlar gibi atılmalıyız.
Taylan yoldaş bizlere, tecrübelerle ve kararlıkla dolu örnek bir yaşam bıraktı. Mücadelenin neferiydi, devrim ordusunun bir savaşçısıydı. Leninist gençliğin önderi, faşizme karşı savaşta öncüydü. Düşmanı yenmek için girdiğimiz savaşta önüne çıkan her olanağı değerlendirdi, savaşın geliştirilmesi için öğrenmeye, pratiğin içinde onu sınamaya devam etti. Ölümsüzler kervanına katıldığında Leninizm tarihine yepyeni bir cüret, yepyeni bir pratik katmıştı. Taylanlaşmak şimdi tüm Leninistler’in ve gençliğimizin görevidir. Taylan yoldaş, savaşta iradenin ve devrimde ısrarın simgelerinden bir Leninist önder ve savaşçı olarak yaşamaya devam ediyor.
Taylan Yoldaş Yaşadı, Yaşıyor ve Yaşayacak!
Taylan Yoldaş Ölümsüzdür!
Ulaş Bora