Kanla beslenen kapitalist sistem kana doymuyor; kapitalizmin çarkları arasından sızan kan işçilerin, emekçilerin, yoksul halkın kanıdır!
8 Temmuz Pazar günü Uzunköprü- Halkalı seferini yapan yolcu treni, Çorlu-Muratlı arasında Sarılar mevkiinde raydan çıkarak devrildi ve 24 kişi feci bir şekilde can verdi; yüzlerce insan yaralandı. Bir tren yolculuğu bir anda binlerce insan için bir karabasana dönüştü. Yıllar önce Sakarya Pamukova'da yaşanan facia, yeniden yaşandı ve iktidar cenahı o gün olduğu gibi bugün de durumu kurtarmaya çalışan açıklamalarla olayın üzerini örtme telaşına düştü. Yine makinistler gözaltına alınıp "günah keçisi" yapılmaya çalışıldı. Yine olaya "kaza süsü" verildi...
Oysa her şey apaçık ortadaydı! Gerekli kontroller ve bakımlar zamanında yapılmadığı için yağmur yağışı sonrası menfez ile ray arasındaki toprak boşalmış, deyim yerindeyse raylar askıda kalmıştı. Elbette bu olayın anlık olması mümkün; ama gerekli zemin kontrolleri düzenli yapılmış olsaydı, buradaki oynaklık tespit edilebilir ve bu facia önlenebilirdi. En azından Saray'ın ışıklarının bakımı kadar buraya ilgi gösterilmiş olsaydı, şu anda bazı evlere karanlık çökmemiş olacaktı.
Siyasi iktidar, bu tür durumlarda hep yaptığı gibi, bilanço açıkladı, yayın yasağı getirdi, ölenlere allahtan rahmet, kalanlara başsağlığı diledi ve "kendi işine gücüne" baktı. "Kendi işi gücü neymiş?" mi diyeceksiniz... Saray'da “görkemli” başkanlık kutlamaları. Onbinlerce insanın Kaçak Saray'da ağırlanması... Hem de faciadan hemen sonraki günlerde… İşte tekelci kapitalist sistemi ve onun faşist devletini böylesine iyi ele veren bir çelişki... Tek başına bu örnek bile, o Kaçak Saray'ı dolduranların timsah gözyaşlarına inanmamaya ve o sarayı sistemleriyle birlikte onların tepesine yıkmaya yetecek bir örnektir.
İnsanların korkmadan, özgürce seyahat edebilecekleri, üzerlerindeki kapitalizmin karartısının kalkacağı günler, ancak sosyalizmle mümkündür. Ancak sosyalizmde insanların yaşayacağı koşullar gerçek anlamda insanileştirilebilecektir.