Dante'nin ilahi komedya’ sı 1307-1321 yılları arasında kaleme alınmıştır. Bu eserde Cehennem, araf ve cennette Dante ile kısa bir yolculuğa çıkarsınız. Yaşadığı dönemde İtalya' ya egemen olan toplumsal çalkantıların işlendiği eserde Dante'nin asıl amacı karşılıksız aşkı Beatrice’i, kimsenin kimse için söylememiş olduğu sözlerle anlatmaktır. Eserin yazıldığı dönemde ilahi ve komedya kelimeleri yan yana gelemez denilerek yasaklandığını duyduğumda, bu saçmalığa epeyce güldüğümü hatırlıyorum. 14. yüzyılda yapılan bu uygulama ve gericilik örneklerinin bizzat başıma geleceğini de beklemezdim doğrusu...
Hücremde oturmuş Dante'nin ilahi komedyalarını okuduğum esnada muzip bir gülümsemeyle yoldaş içeri giriverdi. “Kırıklar F Tipi cezaevine gönderdiğin nota bilgileri ve ritim kalıpları şifreli örgütsel yazışma olarak görülmüş ve bu nedenle yoldaşlara teslim edilmemiş.” Şaşkınlıkla yerimden doğrularak; “Nasıl, anlamadım, tekrarlar mısın?” gibi kelimeleri ardı ardına sıralıyor ve gelen cevabı bir türlü algılamıyordum. Sonunda duyumlarımın gerçek olduğunu anladığımda gülmekten midesine kramplar girmiş yoldaşıma eşlik edebildim. Abartıdan uzak bir şekilde aktarmaya çalışayım yaşananları.
Zindana girmeden önce edindiğim müzikal eğitimlerin ve düzenli mektuplaşıyor oluşumuzun etkisiyle uzaktan uzağa yoldaşla bildiklerimi paylaşmaya çalıştım. İlköğretimden itibaren tüm okullarda müzik derslerinde öğretilen bu evrensel bilgilerin böyle değerlendirilebileceğini kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Şaşkınlığım hala devam ediyor. Üstüne üstlük Danıştay’ın opera ve bale bölüm piyanolarının akort edilmesine ilişkin “her hafta piyano akort edilmesine gerek yoktur" kararı da eklenince (Danıştay başkanı filarmoni orkestra şefi olmalı yahut doğuştan tüm ses aralıkları frekanslarına duyarlı kulak ve beyine sahip bir absolut olmalı) Aziz Nesin ne güzel demiş diyorum: “İzahı olmayan şeylerin mizahı olur".
Düşünüyorum da bu kararı veren cezaevi mektup okuma komisyonunu haklı dahi buluyorum. Bu tam da şifreli bir yazım tekniğidir. Küçük bir ayrıntısı var yalnızca o da şu ki; Evrensel bir şifredir bu. Dünyanın neresine giderseniz gidin bilenlerin hemen şakıyacağı bir şifredir üstelik. Bu burjuvazi de bir alem doğrusu, hele kraldan çok kralcılar yok mu, onlar başka bir alem. En çok onlar eğlendiriyor bizleri. “Kafalarının girmediği yere kuyruğunu sokmaya çalışmak" pek bir zor olsa gerek. Büyük bir korku değil mi? Güneşin batışında gölgesi heybetlenen bir kedi gibi vahşi ve saldırganlar. Bunun başka bir adıdır çaresizlik. Engellenemez yıkılışlarını görmenin verdiği bir cüretle saldırıyorlar.
Yoldaşa gönderdiğim notalar şifreli yazışma kapsamına giriyorsa umarım notalarımız, porte sol anahtarı ve bilumum yoldaşlarımız yardım yataklık etmekten ceza almazlar. Porteyi sorguya çektiklerini düşünün. “Nereyi açacaktın bu anahtarla, plânınız neydi, yoksa cezaevi kapısını mı açacaktınız”. Ya da sol anahtarının sorgusu: “Demek sol anahtarı sensin. Demek solcusun. Konuş notaları kim yerleştirdi porteye?” Sol anahtarı yaydığı küçük bir titreşim ardından: “Sol anahtarı olduğumu kabul ediyorum. Fakat bu bir suçsa bu suç bana ait değildir. Başlangıç noktam Portenin hangi çizgisine denk gelirse, o notanın ismini alırım ben. Do ve Fa anahtarı tanıklarım var. Onların dinlenmesini istiyorum” Zor bulunur bir ipucu bulduğunu sanan sorgucu heyecanla amirini arar: “Amirim amirim anahtar komitesini bulduk. Sol, Do, Fa…” Sırada ritim kalıpları vardır. İzmir, Ankara, Terazi.. “Demek İzmir kalıbısın sen. Söyle bakalım Anadolu’yla bağlantın nedir, kim kuruyor bu bağlantıyı...” İzmir kalıbı yanıt verir: “Anadolu kalıbının iki nota yürüyüşü benim bir nota yürüyüşümle eşit sürededir. Size bunu nasıl anlatabilirim. Bizler birbirimize eşit ritim kalıplarıyız. Lütfen bunu kayda geçin eşitiz”. “Yaz kızım: eşitlik, özgürlük diyerek komünist ideolojiler yaydığı tespit edilip, bu tartımın dörtlük sus ile eşitlenmesine kadar verildi.” Sus demişken, 1’lik sus sorguya çekilmeden olmaz elbette. “Konuş, kimden aldın talimatı, amacınız neydi. Neden Senin ismin birlik. Ne için birlikten bahsediyorsun yoksa Mücadele Birliği mi. Konuş dedim sana" Sanırım sorgucu birlik sus’un süresi boyunca susacağını bilmez. “Yaz kızım: susma hakkını kullanarak örgütlü olduğu tespit edilmiş olup, ceza olarak porteden silinmesine karar verilmiştir.”
Sevgili okur hayal güçlerimizi birleştirerek uzatabileceğimiz bu sorguya şimdilik ara verelim. Yaşanan bu olayın tüm koğuşta sınırsız mizahla sınandığını belirtmeliyiz. Karşıma çıkan arkadaşlara “bak sana ne anlatacağım" diyerek başladığım konuşmalar boyunca dinleyicinin yüz ifadesini size aktarabilecek kadar kalemim güçlü olsaydı keşke. “Şifreli yazışma mı, gerçekten mi, bir daha artık hiçbir şeye şaşırmam sanırım dedikçe çıta yükseliyor vs.vs.”
Yazıştığım yoldaşın müziğe ilgisi, genelde karşılaşılan bir sorun olan eserlerde notaların değerlerine uygun şekilde okunması olduğundan ufak tefek bilgiler göndermiştim. İşin traji-komik yanı şu ki, kaldığım cezaevinde de farklı bir sorun yaşıyoruz bu alanda. Cezaevi kantininden müzik defteri satın alamıyoruz. Ne kantinde satılıyor, ne de görüşçülerimizin getirmelerine izin veriliyor. Aynı komediyi enstrümanlarımızda da yaşıyoruz. Koğuşlarımıza kılıf alamıyoruz. Örneğin bir flütünüz varsa (Yan flüt), bu metal enstrümanı yazın sıcağından, kışın soğuğundan ve darbeden koruyacak sert kapak kılıfları alamadığımız için sesi sertleşiyor, akort tutmuyor.
Yaşadığımız 21. yüzyıl komedyasını yaşarken enstrümanı elde şöyle haykırıyoruz: “Bay ve bayan burjuvalar ve çanak yalayıcıları. Bizler sadece nota okumuyoruz, aynı zamanda enstrümanlarımızla icra ederken ilan ediyoruz ki, bu ezgileri yalnızca özgürlük için dövüşenlere adıyoruz.”
Sizleri seviyoruz ve Bakırköy zindanından kocaman “birlik bir sol” gönderiyoruz...