Ekonomik ve siyasi kriz derinleştikçe dinci faşizmin foyası daha çok ortaya çıkmaya başladı. Bugüne kadar halka dönük sözlü saldırılarını temkinli bir şekilde yapanlar, şimdi artık gözü karartmış bir şekilde açıktan yapıyor, yetmiyor tehditler savuruyorlar. Sona doğru yaklaşan her iktidarın göstereceği refleksleri gösteriyorlar.
Recep Tayyip Erdoğan'ın Sivas'ta yaptığı mitingde KİT'lere kadro talebinde bulunan insanlara kelimenin gerçek anlamında ateş köpürmesi bunun bir örneğidir. "Bu toplantıyı provoke etmeyin; bizden bir şey beklemeyin" dedikten sonra hızını alamamış olacak ki, "Bizler Cudi'de, Tendürek'te mücadeleyi verirken(...), sizin söylediklerinize bakın. Ne diyorlar domates, ne diyorlar patlıcan, patates. Düşünün ya düşünün bir merminin fiyatı nedir? Düşünün benim Mehmedimin giyinip kuşanıp bu teröristlere karşı verdiği mücadelenin bedeli nedir bir düşünün… Siz hâlâ domates, patates, sivri biber konuşuyorsunuz" dedi.
Elbette söylediğimizi doğrulayan sadece bu örnek değil. Konya Çiller Köyü'nde bir AKP Gençlik Kolları üyesi konuşurken "Açız, 16 yılda bir tane fabrika açtıysanız kimliğimi bırakıyorum, insanları kandırmayın" diyen bir köylünün boğazı orada bulunan AKP'liler tarafından sıkılmaya çalışılıyor; köylüler tepki gösterince kahveyi terk etmek zorunda kalıyorlar. Yine meşum mafya bozuntusu Sedat Peker faşisti bir açılışta yaptığı konuşmada "devletin beka"sından bahsediyor; beslemelerine sokakları savunma ve silahlanma çağrısı yapıyor.
Tekelci burjuvazi ve onun devleti ile faşizmi bekçilik rolüne soyunanlar, "tehlike"nin farkındalar; işçi sınıfı ve emekçi halkta birikmiş olan öfkenin her an kendisini dışarı vurabileceğini görüyor, biliyorlar. Ataması yapılmayan bir öğretmenin "açım aç" diye isyan etmesinin sadece onun isyanı olmadığını seziyorlar.
TÜİK rakamlarına göre Ocak ayı enflasyonu %20,35 olarak açıklandı; gıda enflasyonu ise yıllık bazda %30,97 olarak belirtiliyor. Rakamları gören insanların tepkilerini tahmin etmek zor olmasa gerek. Herkes bunların gerçek oranları yansıtmadığını biliyor. Gerçek enflasyon %50-60'ları bulmuş durumda; bir şeyler almak için pazara çıkan insanlar, bunu en yakıcı şekilde hissediyorlar.
Yine TÜİK rakamlarına göre işsizlik oranı geçen yılın Aralık ayında %11,4 olmuş ve gençler arasında %21,6 olarak belirtiliyor. Oysa gerçek yaşamda bunun kat be kat fazlası olduğu herkesin malumu. İstatistiklerle yalan söylenebilir; ama yaşamda bunların gerçek karşılığının olmadığı, son süreçte işsiz kaldığı için intihar eden insanların sayısından anlaşılabilir. Son bir kaç yılda işsizlik oranının artması sonucu yüzbinlerce insan işsiz kaldı ve yeni bir iş bulamadı.
Bu arada Merkez Bankası faiz oranları da son hız artmaya devam ediyor. Orta ve küçük burjuvazinin iflası derinleşiyor. Geçen yılın Eylül ayında açıklanan faiz oranı % 24... "Faize karşıyız" nutukları kimseyi inandırmıyor; görünen köy kılavuz istemiyor.
Ve bunların ortasında süre giden bir seçim parodisi... Dinci faşizmin sonuçlarına şimdiden ipotek koyduğu; sürdürdüğü savaşımda kendisini tahkim edebilmenin bir aracı olarak gördüğü yerel seçimler... İşçi sınıfı ve emekçi halkların enerjisinin, oportünist ve reformistlerce esas olana, bir devrimle bütün iktidarın ele geçirilmesine değil de, "AKP'nin geriletilmesi" avuntusuna, küçük hesaplara feda edilmesi...
Oysa, dinci faşizmin yıkılıp gerçek bir halk iktidarının kurulmasının, zaferin ufku sanıldığı gibi puslu değil. Tam tersine, ekonomik krizin etkisiyle her geçen gün daha fazla sokağa çıkan işçi sınıfının artan eylemleri, ezilen halkların, gençlerin, kadınların sokağa yansıyan isyanları, yeni yepyeni bir hayatın filizlenmekte olduğunu gösteriyor. Gerçek bir halk devrimi yığınların içinde mayalanıyor. Dikkatimizi ona çevirelim; sömürü ve zulümden, dinci faşizmden kurtulmak için Demokratik Halk İktidarı için savaşalım!