Yaklaşık iki ay önce başlayan Irak halk ayaklanması, giderek bir devrime dönüşmüştü ve daha şimdiden, iktidarın Halk sınıfları tarafından fethi gerçekleşmemiş olsa da, bir devrimin tüm sonuçlarını ortaya çıkarmış durumda. Tıpkı Çar’ı deviremeyen 1905 Rus devrimi gibi.
1905 Rus devrimi çok farklı koşullarda ortaya çıkmış ve iki yıl sürmüştü. Irak devrimi henüz ikinci ayında ve daha şimdiden burjuva toplum yapısını alt üst ederek bütün toplumsal ilişkileri kökten değiştirecek etki ve sonuçlara yol açmıştır.
Irak’ın toplumsal/siyasal yapısında etkili rol oynayan dinci yapılar dahil, bütün burjuva güçler şimdi yangını söndürmek için elbirliği yapmış durumdalar. Bir yandan askeri tehdit, katliam ve zor yöntemleriyle diğer yandan erken seçim, yeni parlamento, yeni hükümet, bir takım reform ve maddi yaşamı iyileştirme vaatleriyle ayaklanmayı bastırmaya çalışıyorlar.
Sonuç alabilirler mi, bilemiyoruz. Göründüğü kadarıyla ayaklanma, burjuva güçlerin ve emperyalistlerin tüm bu çabalarına karşın hızından ve gücünden bir şey kaybetmiş değil.
Devrim, geniş anlamıyla, yani tüm burjuva toplumsal ilişkileri, siyasal yapıyı alt üst etmesi ve köklerinden sarsması anlamıyla, sürüyor.
Yine burjuva basından yansıyan haberlere baktığımızda şu sonuca kolaylıkla ulaşabiliriz: Ayaklanma mevcut haliyle ulaşabileceği en uç noktaya ulaşmış durumda. Başbakan, ayaklanmanın gücü sonucu istifa etmek zorunda kalmış, Bağdat’ta, “yeşil bölge” adı verilen yer dışında, burjuvazi, Bağdat dahil, tüm Irak’ta -Kürdistan’ı bunun dışında tutuyoruz- egemen olmaktan çıkmış, belli başlı şehirler, fiili olarak, ayaklanmacıların denetimine girmiştir. Ordu, polis, istihbarat örgütü ve düzenin milis örgütleri ayakta olmakla beraber bunların felç durumunda olduğu anlaşılıyor. Ayaklanmacıların ufak bir girişimiyle dağılacak durumdalar. Zaten başkent Bağdat dışında işlevsiz hale gelmiş durumdalar.
Ayaklanmanın daha ileri gitmesi, bu aşamadan sonra, Iraklı devrimci komünistlerin izleyecekleri politikaya bağlıdır. Iraklı komünistler, önlerine çıkan bu tarihi fırsatı değerlendirmek istiyorlarsa acilen şu talepleri öne sürmeliler:
1- İktidar derhal emekçi sınıflara devredilmelidir. Halk Konseyleri, Meclisleri, Komiteleri, Temsilcileri ya da başka bir ad altında örgütlenmiş devrimci güçler, işçi sınıfı ve emekçi halk adına bu görevi derhal üstlenmeliler.
2- Yerel güçler, bulundukları her yerde hükümet binalarına girerek denetimleri altına almalılar. Ki bu, çoğu yerde şimdiden gerçekleşmiş durumda. Eksik kalan taraf, hükümet binalarına el koyanların, yerel hükümet olarak hareket edip, kentin yönetimini üstlenmemeleridir. Oysa işin asıl can alıcı noktası budur.
3- Adı Meclis, Komite, Konsey, Temsilciler ya da başka bir şey olsun, Halk adına ve ayaklanmacıların desteğini arkasına almış, Devrimci Hükümet olarak hareket edecek oluşum, vakit geçirmeden Bankalara, Fabrikalara, Petrole, büyük toprak mülkiyetine el koyduğunu ve bunları halkın tasarrufuna verdiğini ilan etmelidir.
Ayaklanma, şimdiki haliyle ilerleyebileceği kadar ilerlemiştir. Daha ileri gitmek için iktidara yürümekten başka yol kalmadı.
Iraklı komünist güçler, “Bütün İktidar Halk Temsilcilerine” sloganını ayaklanmanın bayrağı haline getirirlerse, verili andaki durumları ne olursa olsun, büyük bir güç haline dönüşeceklerdir.
Yazının orjinali leninist.net sitesinde yayınlanmıştır