“Öyle bir ufka vardık ki, hiçbirimiz yalnız değiliz artık”
Biz de işçi sınıfı olarak geldiğimiz noktada, aşamada yalnız değiliz. Her gün yeni yeni güçler katılıyor saflarımıza kapitalist sistemin tekelci aşaması her an, her saniye küçük mülk sahiplerini mülksüzleştirerek işçi sınıfı saflarına sürüyor...
Bu durum nicel olarak işçi sınıfını büyütse de, nitelik olarak aynı etkiyi yapmıyor, tam aksine sınıf içinde kararsızlık ve tutarsızlık eğilimlerini de taşıyorlar. Küçük-mülk sahipleri mülklerini kaybettikleri için ekonomik olarak işçileşseler de, düşüncede, kültürde ve eski yaşam biçimi olarak hala küçük-burjuvadırlar. Bunlar günün birinde yeniden eski günlerine dönecekleri hayaliyle yaşıyorlar. Bu nedenden kararsız ve ikircikli düşünceleri işçi sınıfı saflarında da devam ettirme eğilimi içindedirler.
Bu katman ve ara kesimlerin temsilcileri olan küçük-burjuva devrimciler bu kesimlerin geri yanlarına hitap ederek sınıf içinde daha da görünür olmaya çalışırlar. Onlar bu kesimlerin mülk özlemleri üzerinden en geri yanlara seslenerek kendilerini var ederler. Bu yüzden sömürüyü ortadan kaldırmak değil sınırlamak için mücadele ederler; ediyorlar.
Uzun yıllardan beri küçük-burjuvazinin temsilcisi olan hareketler sınıf içinde çalışmayı hep sendikal çalışma, ekonomik çalışma düzeyinde tuttular, tutmaya çabaladılar. Sınıf içinde çalışmayı sendikaların yapması gereken işler olarak gördüler. İşçi sınıfını tekelci kapitalizme ve faşizme karşı mücadelenin önderleri, devrimin kadroları olarak örgütleme yerine, ücretleri artırma, sosyal hakları genişletme, çalışma koşullarını iyileştirme uğruna mücadeleye yönlendirdiler. Bunu yapan küçük-burjuva sol-devrimci hareketler uzun yıllar hep ekonomist işçiler yetiştirdiler, komünist işçi değil. Sınıf içinde uzlaşmacı politikaları egemen kılmaya çalışan küçük-burjuva devrimcilerinden komünist işçi çıkarmaları da beklenemezdi. Geri politikalarla ilerici devrimci-komünist işçi çıkarılmaz, bu işçileri ancak komünist partinin politik çalışmaları çıkartır, çıkartıyor... Bu hareketlerin politika ve talepleri burjuva sınırları aşmadığı için, tarihin akışını geri döndürmeye çalıştıkları için gericidir. Lenin şöyle diyor:
“Bugün küçük-burjuvazinin bu ideologlarının teorileri, emekçilerin çıkarlarını temsilen ortaya çıktıklarında, doğrudan gericidirler. Bugün, sosyal ve ekonomik ilişkileri içindeki antagonizmayı örtbas ederler ve meseleyi sanki genel olarak herkes için hesaplanmış “kalkınma”, “yükselme” vs önlemleriyle yardım edebilecekmiş gibi, uzlaşma ve birleşme sağlanabilecekmiş gibi değerlendirirler. Bu teoriler, devletin, sınıflar üstünde duran ve bu yüzden sömürülen halka her hangi ciddi ve dürüst bir yardımda bulunmaya uygun ve yetenekli bir şey olarak gösterdikleri için gericidirler.”
Doğal olarak gerici alanlardan da ilerici, komünist işçi çıkarmaları beklenemez. Her sınıfın çıkarları farklıdır ve her sınıfın temsilcisi olan hareketler de temsilcisi oldukları sınıfların çıkarlarına hizmet ederler. Biz komünist işçiler bu gerçeği göz önünde tutarak mücadele etmeliyiz. Bu yüzden bir yandan kapitalist sisteme karşı mücadele ederken aynı zamanda küçük-burjuva uzlaşmacı hareketlere ve politikalarına karşı da mücadele etmeliyiz. Nihai amacımıza ulaşmamız için bu küçük-burjuva ideolojiye karşı mücadele vermemiz zorunlu ve kaçınılmazdır. DHD’de küçük-burjuvazi işçi sınıfının müttefiki olarak ortak düşmana karşı mücadelede yer alacaktır, ama Küçük burjuva politik akımlara karşı mücadele edilmemeli anlamına gelmemeli. Tam aksine daha ileriye sosyalizme, işçi sınıfının tek başına iktidarı alabilmesi bu mücadelenin başarısına bağlıdır. Aksi takdirde başarı, zafer söz konusu dahi edilemez. Sonuna kadar gidecek tek sınıf işçi sınıfıdır.
İşçi sınıfına güvenmeyen küçük-burjuva sol, kendi yetmezliklerini işçi sınıfına mal ederek işin içinden çıkmaya sınıfın kurtuluşu yolunda barikat olmaya çabalarlar. Onların politikaları sınıfın ileri devrimci – komünist işçilerine değil, daha çok geri, ortalama bilince sahip işçilere dönüktür. Onların nazarında işçi sınıfı henüz politik mücadele verecek kapasitede ve yetenekte değildir. Bundan dolayı da önce ekonomik – sendikal mücadele verilmelidir. Zaman içinde bu mücadele politik mücadeleye dönüşecektir. Bu düüşünceyle varılan nokta, işçi sınıfını politik mücadelenin dışında örgütlemektir. Ekonomik mücadele ile politik mücadele bir madalyonun iki yüzü gibidir. Birbirinden ayrılamaz, tam aksine birbirini tamamlayan biçimlerdir.
Devrimci mücadelede, devrim mücadelesinde bu sorunları çözüme kavuşturacak komünist partidir. Kapitalist sistemin krizinde yararlanarak bu koşulları işçi sınıfı ve ezilen halkların özgürlüğü mücadelesi için derlemek, toparlamak işçi sınıfı partisinin yeteneğine ve çabasına bağlıdır. Genelde dünyada, özelde de bu coğrafyada yaşanan ekonomik ve politik krize cevap olmak, işçi sınıfı ve ezilen halkları bu krizde kurtaracak olan komünist politikaları işçi sınıfı içinde egemen kılarak mümkün olur. Toplumu büyük yıkımdan komünist partinin önderliğinde işçi sınıfının mücadelesi kurtaracaktır.
Komünistler, işçi sınıfının nihai amacı olan komünist toplum için mücadele ederler. Bu yüzden de her şeyi olduğu gibi bütün açıklığıyla işçi sınıfına göstermek, anlatmak ve kavratmakla yükümlüdürler. Bütün bu gerçeklerin farkın avaran, bunu bilince çıkaran işçi sınıfı kendisini ve kendisiyle birlikte tüm ezilen, sömürülen halkları kurtuluşa götürebilecek yetkinliğe ulaşacaktır.
İşçi sınıfının en ileri güçleri tekelci kapitalizme karşı, faşizme karşı mücadelenin önderleri olarak devrimin kadroları olarak örgütlenmeli; bu örgütlenmelere dayanarak işçi sınıfını ve tüm ezilenleri, bir sömürü düzeni olan kapitalist sistemi yıkacak, proletarya diktatörlüğünü kuracak büyük hedefe yönlendirmelidir.
Şimdi bir adım öne çıkma zamanı!
Arif İşçi