Ezilenler ve sömürülenler, kendileriyle, ezen ve sömürenler arasındaki ilişkinin ve derin sınıf ayrımının bilincinde. Sınıf ayrımının her geçen gün ve her siyasi iktidar döneminde büyüdüğünün de bilincinde. Ekonomik ve toplumsal yaşamın tüm alanları, sınıflar ayrımına dayanıyor. Bu ayrıma dayanmayan günlük yaşamın bir anı var mı?

ABD’de doksanlarda yapılan bir araştırma, nüfusun yüzde seksen üçünün, ekonomik sistemin özünde haksız olduğunu düşündüğünü ortaya koyuyor. Oran bazı farklılıklar gösterse de, Amerika için doğru olan, diğer kapitalist ülkeler için de doğrudur. Kapitalizmin varlık nedeni, ücretli emek sömürüsüdür. Böyle bir toplumda emekçiler, ekonomik sistemin kendilerini ezdiğinin farkında. Yoksul insanlar günlük dilde, zenginlerden sözederken, onlar ve biz ayrımını çok rahatlıkla yapıyor. Bu, sınıf ayrımının farkında olduklarını gösteriyor. Sokaktaki her insan şunu söylüyor: Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu. Bu, burjuva toplumun gerçekliğidir. Ekonomik-toplumsal gerçeklik, halk tarafından düşünselleştirilmiştir. Düşünselleştirme gerçekliğin, kendi gelişim ve değişiminden soyutlanmasıdır. Bu toplumun gerçekliği insanlarda düşünce, bilinç biçimini almıştır. Yani kullandıkları bu tanım, toplumsal ilişkilerin düşüncede nesnel biçimde ortaya konmasıdır. Her insanın, kapitalist toplumun yapısı ve işleyişi hakkında fikirleri vardır.

Her bireyin bir bakış açısı vardır. Sınıflı bir toplum olan kapitalist toplumda, her insanın bakış açısı ya burjuvazinin etkisi altında ya da işçi sınıfının, sosyalizmin etkisinde. Ya biri, ya diğeri. Orta yol yoktur.

Komünist işçi hareketinin, işçi sınıfının devrimci partisinin görevi, insanları sosyalizme kazandırmaktır. Görev yıllardır yerine getiriliyor. Kitleler harcanan çabalara, verilen mücadeleye tepkisiz kalmadı. Sosyalizmi benimseyen ve sosyalizm uğruna dövüşen insanlar dalga dalga büyüdü. Sonuçta insanlar, içinde bulundukları toplumu bağımsızca değerlendirecek bir bakış açısı ortaya koyacak bir yeteneğe sahiptir. Bu, çevreyi, olayları, dünyayı kavramada yeni bir farkındalıktır. Değişim elle tutulur düzeyde. İnsanlar artık toplumu açıklamakta ve değiştirmekte düşünsel olarak daha donanımlı ve etkin.

Kapitalistlerin amacı, insanların ihtiyaçlarını karşılamak değil, ihtiyaçlar üzerinden kar sağlamaktır. Sadece ortalama kar değil, en yüksek kar elde etmektir. Dolayısıyla, burjuva partilerin, insanların çağdaş ihtiyaçlarını sağlayacaklarını söylemeleri tam bir aldatmacadır. İnsanların ihtiyaçları ancak ve ancak üretim araçlarının toplumsal mülkiyette olduğu ve ortaklaşa denetlendiği bir toplumda karşılanabilir.

Sistem partilerinin, ekonomik krizlerin üstesinden geleceklerini söylemeleri dayanaksız atmaktan başka bir şey değildir. Çünkü ekonomik kriz yapısaldır. Kapitalist üretim krizi, meta üretimi sürecinde içinde taşır. Üstelik kapitalist üretim sistemi, ekonomik krizleri atlatacak araçlara da artık sahip değildir. Dolayısıyla, mülk sahiplerinin partilerinin, ekonomik krizin üstesinden geleceklerini söylemeleri tam bir yalandır. Bunu biliyorlar, ama yine de yalan söylüyorlar. Ancak ve ancak üretim araçlarının toplumsal mülkiyetine dayanan bir toplumda ekonomik krizlerden söz edilemez.

Ezilen ve sömürülen kitlelerin en ileri, en tutarlı kesimleri, toplumu değiştirme hedefiyle her zaman mücadele hattında oldu. Uzun iç savaşı yürüten bir güce sahip. Devrimci sürecin ayakta kalmasını sağlayacak kadar bir savaşçılık sergiliyor. Fakat, tarih yeni gelişmelerle ilerler. Yeni gelişme, daha çok insanın, sıradan insanların bu kavgaya atılması. Tarihin itici, dönüştürücü gücü emekçi kitlelerdir, devrimci kitlelerdir. Şimdi geniş halk kitleleri, büyük gruplar halinde, sistem partilerinden bağımsız davranıyor. Bu başlı başına yeni bir gelişmedir. Kitlelerin sermaye dünyasından bağımsız hareket etmesi, bu köhnemiş dünyanın karşısına gelmesi, bu gelişme, toplumsal devrimin temel bir koşuludur.

Türkiye tekelci sermayesi ve sistem partileri, gelişkin bir sınıf bilincine sahiptir. Bağımsız davranan emekçi sınıfın, kendileri için nasıl güncel bir tehdit olduğunu çok iyi biliyorlar. Militan ve bağımsız işçi sınıfı, hiç istemedikleri bir şeydir. Emekçilerin, kendilerinin çıkarlarını tehdit edecek noktaya gelmemesi için, bugüne kadar ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Fakat, gelişmelerin korktukları aşamaya gelmesini engelleyemediler. Egemen olan, çıkarlarından vazgeçmeyeceğine göre, onu korumak adına her kötülüğe başvuracakları kesindir. İşte, iktidar baskının şiddetini kat be kat artırırken, muhalefet ise, bir siyasi alternatif olarak kendilerini dayatıyor.

Sermaye sahipleri arasındaki ekonomik ve politik güç dağılımını anlamadan, görevleri bu çıkarları savunmak olan, sistem partilerinin arasındaki çatışmayı da anlayamayız. Bu partiler, gücü elinde tutanların çıkarlarını kuvvetle savunurlar. Onların politikalarına karar veren, gösterilmek istendiği gibi kendi taban kitleleri değil, güç sahipleridir. Tekelci sermayedir, emperyalizmdir. Sistem partilerinin sınırlarını yani hareket alanının çizen, sermaye dünyasıdır. Bu sınırları en ufak bir ihlali ya da sermayenin değişen çıkarları karşısında en küçük bir kayıtsızlık, hemen gücü elinde tutanların müdahalesine uğrar. Dolayısıyla, emekçi kitlelerin çıkarlarıyla, sistem partilerinin, temsil ettiği çıkarları karşıtlık ve çatışma halindedir. Sıradan insan da artık bunun farkında.

Emekçi sınıfın, kendi sınıf çıkarlarının bilincinde olması, kendi köleliğinin farkında olması, varolan düzenin değişmesi için bir başlangıçtır. Asıl sorun, bu toplumsal yapıyı yıkmaktır. Emekçi halk kitlelerinin pratik yönelimi, tam da bu yönde gelişiyor.

Sistem partilerinin siyasi eklentisi durumundaki sosyal reformistler, düzenin has partileri hakkında olmadık hayaller yayıyorlar. Onlara bakılırsa, burjuva muhalefet partisi, emekçi hareketiyle birlikte hareket edebilir. Bu konudaki her çeşit hayalcilik, işçi sınıfı hareketini vurur yalnızca. N. Chomsky’nin burjuva içerikten arınmamış görüşlerinde bile, burjuva partilerin sınırlarının ne olduğu, bu partilerin toplumsal doğası hakkında bir fikir edinebilirsiniz:

“Piyasanın kendisi iç mantığı gereği, bizzat yol açtığı eşitsizlikleri nedeniyle çok hızlı şekilde baskıcı ilişkilere dönüşür. Bir anlamda adaletin ve hakkaniyetin otorite tarafından (…) ihmal veya feshedildiği noktadır.”

Tüm burjuva partilerinin rolü metanın, paranın ve sermayenin egemen olduğu topluma hizmet etmektir. Sistem güçlerini, emekçi hareketine çekmek isteyenlerin kendileri, bu partilerin bir parçası oldular.

Emekçi halkları yoksullaştıran, muhtaç durumuna düşürenler, “gıda yardımı”, “para desteği”, “kart desteği” vb adı altında yaptıkları yardımlarla bir “kahraman” bir “kurtarıcı” olarak ortaya çıkıyorlar. Gerçekte, yaptıkları şey, ezilen ve sömürülenlerin kapitalist sisteme duydukları büyük öfkeyi yumuşatmak, onları sisteme bağlamak; böylece sistemi biraz olsun çekilebilir hale getirmek, sonuca yönelik amaç olarak, sermaye dünyasının ayakta kalmasını güvence altına almak. Görüldüğü üzere yardım, destek adı altında sömürücü sınıfın yaptığı her şey, emekçi kitlelere karşı kullanılan bir silahtan başka bir şey değildir. Çoğu kez silahtan daha etkili bir baskı aracı olabiliyor.

Muhtaç duruma düşürülmüş, milyonlarca insanın içinde bulunduğu bu koşullar, kapitalist toplumda emekçilere nasıl bir yaşam biçildiğini ortaya koyuyor. Emekçilerin yaşam koşulları öylesine ağır ve kötüleşti ki, yapılan yardımlar yaşamları üzerinde, önemli bir etki yaratmıyor. Emekçilerin tüm yaşamı kötüleşmiştir. Emekçi ve sömürülen insanların ufak değişiklikler bir işine yaramaz. Bu insanların yaşamı ancak ve ancak toplumun köklü değişimiyle, anlamlı bir değişime uğrayacaktır.

Emekçilere, tam bir yıkım ve sefalet getiren koşullar varoldukça insanlar ayaklanacak ve devrimi büyütecektir. Başkaldırının süreklilik kazanması, daha fazlasının olduğunu gösteriyor. Artısı, kitlelerdeki devrimci politik bilinçtir. Kitlelerdeki düşünce değişimi ve her konuda yeni farkındalık, çok belirgindir. Böylesine devrimci politik bilinci olan, savaşçı, deneyimli ve teorik, politik, pratik mücadele bilgisiyle donanımlı insanların olduğu bir toplumda, burjuva partileri kitleleri kontrol altına alamaz. Devrimci komünistler tarihin bu aşamaya geldiğini bilmelidir. Fakat, mücadelenin nasıl bir potansiyele ve kapasiteye sahip olduğu tüm derinliği ve kapsamıyla görülmüyor. Dünyayı değiştirecek bir güç var, gerçekten var.

19. yüzyıl, her şeyin karşıtına gebe olduğu bir yüzyıldı. 20. yüzyıl, her şeyin karşıtına dönüştüğü yüzyıl oldu. Tarihin en köklü ve en büyük toplumsal dönüşümleri bu yüzyılda başladı. Bu dönüşüm, bütün zamanların en büyük toplumsal devrimi, işçi sınıfının toplumsal devrimi sonucu gerçekleşti. 21. yüzyıl perdelerini ayaklanmalar ve devrimlerle açtı. Halk kitlelerinin devrimci başkaldırısı, kapitalist dünyanın her köşesini etkisi altına aldı.

Kapitalist ülkelerdeki devrimci sınıf mücadelesi, bir çok kıtayı sarsan kent yoksullarının ve kır yoksullarının ayaklanmaları, gerilla savaşları ve daha pek çok zengin devrimci halk hareketlerinin ortaya çıkması ve bazılarının başarıyla sonuçlanması, her ülkedeki mücadeleye etkide bulundu ve harekete yeni bir itiş verdi. Dünyayı değiştirmeyi amaçlayan işçi sınıfı önderliğinde, halk eylemi, tarihin dönüştürücü gücü oldu. En sıradan insanları harekete çeken önemli etken, tüm cezbediciliğiyle sosyalizmdir. Sosyalizmin bir toplumsal sistem olarak varlığı, her ülkedeki sınıf savaşını şiddetlendirmiştir. Sosyalizmin çağdaşı olmak, sıradan insanlar üzerinde de devrimci dönüştürücü etki yapmıştır. Emekçi kitlelerin toplumsal ve siyasi hareketlerinin arkasında sosyalizm var. Bu topraklarda emekçi halk kitlelerinin hedefinde halk demokrasisi ve sosyalizm var.

Karmaşık dünyada (karmaşık uluslararası ilişkilerde) herkes, kendini haklı çıkaracak bir yön bulabilir. Ama asıl sorun, karmaşık ilişkilerin bütünlüğünü göz önünde tutmaktır. Gerçek, bütünlüktedir. Somut durum analizimiz, güncel burjuva toplumu bütünsel olarak irdelemelidir. Bunu yapabilme, güçlü teorik potansiyel gerektirir. Karmaşık dünyada yönümüzü bu şekilde bulabiliriz.

Toplumun güncel durumu, değişimi ve yeni gelişmeleri, toplumsal gerçekliği ne kadar derinlikli analiz edersek, bunun sonucunda elde edilen bilgi, toplumun değişiminde o denli etkin bir silah olarak kullanılır. Sığ bilgilerin, dünyanın pratik değişiminde bir etkisi yoktur. Reformist ve oportünist hareketlerin görüşlerinin durumu tam da budur.

Politikaları günü kurtarmaya dayananlar, toplumdaki ve sınıfsal ilişkisindeki değişimleri bütünlüklü olarak değerlendiremezler. Birçoğunun onlarca yıl süren tarihleri var ama, devrimci mücadeleye sözü edilir bir teorik katkıları olmamıştır. Yazılanları olanaklar ölçüsünde yakından takip ediyoruz. Fikir geliştiremedikleri için, söyledikleri içeriksiz kalıyor. Bu durumda geriye sadece lafı dolandırma kalıyor. Söylediklerinde ciddiye alınacak yön varsa, o da Leninist Partiden “aşırdıklarıdır”. Bu hareketler, Sol Parti (Birgün), EMEP, TKP, TİP başta olmak üzere tüm uzlaşmacılardır. İnsanların dikkatini çeşitli defalar buna çektik. Fakat tüm eleştirilerimize karşı, fikir fukaraları, yüzsüzlük gösterip, yaptıklarını yapmayı sürdürdüler. Ve artık iyice anlaşıldı ki, dürüstlük, bunların tanıdıkları bir şey değildir. Onlar ne kadar gizlerse gizlesin, Leninist Partinin görüşleri her geçen gün daha çok insan tarafından benimseniyor ve devrim, komünizm mücadelesinde yol gösterici olarak kabul ediliyor.

C.Dağlı