Grev, zafer olasılığını içerir. Her grev zaferle sonuçlanmaz, fakat içerdiği zafer olasılığı nedeniyle her grev, zafer olasılığını gerçekleştirme hedefiyle hareket eder. Bir ayaklanma da zafer olasılığını içerir. Devrimci işçilerin, kitlelerin en ileri kesiminin yani öncünün görevi, geniş halk kitlelerine öncülük ederek, ayaklanmayı zafere dönüştürmektir.

Oportünistler ve reformistlerse, başka bir bakış açısından hareket ediyorlar. Bu bakış açısında, zafer olasılığını içeren devrimci durumu ve ayaklanmayı devrime ve devrimde zafere dönüşmesini sağlama anlayışının en küçük bir zerresi yoktur. Burjuvazinin saldırılarına tepki gösterme ve düzen içi muhalefet, siyasetlerinin gerçek içeriğidir. Bu bakış açısında, işçi sınıfı burjuvazinin bir eklentisi durumuna dönüştürülmüştür.

Türkiye ve Kürdistan'da devrim ve devrimde zafer zayıf bir olasılık değil, bir zorunluluk ve yakın bir hedef durumundadır. Çünkü devrimin gerçekleşmesi için gerekli olan nesnel ve öznel koşullar bir araya gelmiştir. Bu topraklar anti-kapitalist mücadelenin gelişim gösterdiği bir çok ülkeye göre yüz kat daha devrimcidir. Devrimci durum Türkiye ve Kürdistan proletaryasının kesintisiz mücadelesi, devrimci komünizmin yoğun ve kararlı savaşımı yani devrimin tüm bu koşulları zafere götürücü koşullardır. Bu koşullar, Gezi Haziran Halk Ayaklanması’nda yeterince oluşmuştu. Gezi bir ayaklanma olarak zafer olasılığını zayıf değil güçlü bir olasılık olarak kendi içinde taşıyordu. Fakat burjuva toplum düzeninin sınırlarını aşmak istemeyenler, bu büyük tarihsel girişimin o noktaya dek gitmesini engellemek için özel çaba gösterdiler.

“Soyut gerçek” diye bir şey yoktur. Gerçek her zaman somuttur. Devrimin zaferi de somuttur. Çünkü ayaklanmanın zaferle sonuçlanması iktidarın halk tarafından ele geçirilmesidir. İktidar hedefi her zaman somuttur. Kitleler, soyut hedefler için değil, somut iktidar hedefi için dövüşüyor. Bugünkü dünya iktidar aracılığıyla değişir.

Haziran halk ayaklanması ve 6-8 Ekim serhıldanı, kendi içinde zafer dinamiklerini taşıyordu. Her iki ayaklanma boyunca sokaklarda fiili olarak halklar egemendir. Ayaklanan kitleler o günlerde dünyanın en devrimci kitleleri durumuna yükseldi. Ayaklanma çeşitli nedenlerle daha ileri gidemedi. Bunun bir nedeni oportünist ve reformist hareketlerin bilinen geriliğidir. Bırakalım zafer olasılığını gerçek yapmayı, böyle bir ayaklanmayı akıllarının ucundan bile geçirmediler. Bu yüzden Leninist Parti’nin geçici devrim hükümeti somut önerisini kendilerine en uzak düşünce olarak gördüler. Böylece zafer olasılığı gerçeğe dönüşmeden bir sonraki ayaklanmalara kaldı. Kitlelerin en ileri ve en mücadeleci kesimlerinin önceki mücadele ve ayaklanmalardan çıkardığı en büyük ders tam da ilk ayaklanmayı devrime ve devrimde zafere dönüştürmektir.

Proleter devrimci komünistlerin ayaklanma-devrim-zafer bağlantısı üzerinde durmaları temelsiz değildir. Bu topraklarda ezilen ve sömürülenler devrimci mücadelede ısrarlı. Gezi, zafere çok yaklaşmıştı. Haziran Halk Ayaklanması Lenin'in şu saptamalarını doğrulamıştır: "Yalnız başına öncüyle zafer olanaksızdır." Devrimde zaferden söz eden biri milyonlardan söz ediyor demektir. Haziran halk ayaklanması milyonların tarihsel girişimidir. Bu teori değil, pratiktir artık. Leninist Parti bunun üzerinde ısrarla durdu. Değişen yeni koşulların üzerinde uzun süredir duruyor. Devrimci hareket, az sayıdaki kararlı devrimcinin ve çevresindeki mücadeleci az sayıdaki kitlenin iradesinden ibaret değildir. 31 Mayıs'ta patlak veren ayaklanma, 6-8 Ekim ve ondan çok önceleri devrimci kitlelerinin ortak hareketi ve ortak iradesine dönüşmüştür. 50 yıldır süren devrim mücadelesi geniş halk kitlelerinin verdiği mücadeledir. Yakın tarihten buna birkaç örnek vermek durumun kavranmasını sağlar: 1 Mayıs'ta milyonlarca işçi ve geniş kitlelerin Taksim'i ele geçirmesi, yine milyonların katıldığı Newroz, kadınların başkaldırısı, gençliğin kitlesel devrimci mücadelesi.

Mücadele bugün hangi noktada ya da zafere ulaşmanın neresindeyiz? Bunu teorik yolla değil, nesnel toplumsal gelişmenin kendisinden çıkarabiliriz. Sınıf savaşımının gelişme düzeyi de bu konuda bize sağlam fikirler veriyor. Toplumsal koşullardaki değişim, sınıflar ilişkisinde meydana gelen değişimden izlenebilir. Kapitalist üretim ilişkileri, kendi dar yapısını çoktan aşmış olan büyüyen üretici güçlerin gelişmesinin önünde her bakıma engel oluşturuyor. Burjuva üst yapı yeni bir toplumsal sistem için savaşanlara, daha fazla ve daha şiddetli olarak baskı uyguluyor. Bu durum, çelişkileri keskinleştiriyor, genellikle derinleştiriyor.

Halk kitleleri, devrimci durumun önemli bir göstergesi olan eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Burjuvazi ise eskisi gibi yönetemiyor. Güncel ekonomik, toplumsal ve politik kriz toplumu derinden sarsıyor. Verili koşullar, devrimci bir çıkışı kaçınılmaz hale getirdi. Dahası bir zorunluluk olarak ezilen ve sömürülen kitlelerin önüne koydu.

Toplumun köklü dönüşümünün bir zorunluluk olması, bunun olayların kendi akışıyla gerçekleşeceği anlamına hiç gelmez. Bunun için işçi sınıfının kararlı savaşımı, ciddi ve çok yönlü hazırlık, işçilerin devrimci sınıf partisinin slogan, taktik, politika ve bütünlüklü olarak da görüşlerinin kitlelerin en ileri, en mücadeleci kesimleri üzerinde belirli bir etkisinin kendisini göstermesi gerekiyor.

Bunlar gerçekleştiğinde zafer, devrimci kitlelerin olacaktır. Zaferi kolaylaştıran bir çok etken var. Yönetici güçlerin yaptığı ahmaklıklar, saçmalıklar, bizim çok işimize yarar. Gezi sırasında yaptıkları ahmaklıklar, duvarlara slogan oldu, biraz daha geri planda kalan kitleleri ayaklanmanın tam göbeğinde yerini almaları için ateşledi. Burjuvazinin ve devletin on yıllardır başvurduğu ağır saldırılara, baskılara, katliamlara rağmen burjuva egemenliğine yönelik kitlesel devrimci savaş da on yıllarca sürüyor. işte bu devrimci mücadeledir ki, burjuvazinin dengesini bozdu, onun programını hayata geçirmesini engelledi, bu durum karşısında yaptıkları, sık sık ahmakça davranışlara düşmek oldu. Düşmanın ahmaklıkları emekçilerin mücadelesinin gücünü çok büyük insan topluluklarına anlatmalarına yol açar. Çok açık: Burjuvazi bize çalışıyor.

Nesnel toplumsal ortam ve güncel sınıf mücadelesi bize zafer için bir dizi olanak sunarken, olanakların engellerle karşılıklı bağıntılı olduğunu unutmamalıyız. Devrimci kitle mücadelesi, emekçilerin burjuvaziye karşı çeşitli biçimlerde sürdürülen ve iktidarın alınmasına dek varan, kapsamlı bir mücadeledir. Tarih devrimci kitlelerin eseridir. Yığınsal devrimci savaşım (devrimci kitle mücadelesi) güncel sınıf kavgasında öne çıkmıştır. Bununla birlikte kapitalizme karşı küresel çapta gelişen devrimci kitle eylemleri, isyanlar, ayaklanmalar, devrimimize itiş veriyor. Olanakları devrime çevirmek için önümüze çıkan engelleri aşmamız gerekiyor. Engeller, kitlelerin kendisinden kaynaklandığı gibi, yanı sıra, sınıf işbirlikçisi sendikaların ve sendika liderlerinin, oportünist, reformist siyasi hareketlerin emekçilerin bilincini ve hareketini sınırlama çabası içinde olmasından, burjuva toplumsal ilişkiler çerçevesinde kalma ısrarından da kaynaklanıyor. Bu engeller ileriye, zafere doğru gidilerek aşılabilir. Bu engeller aşıldığında zafer çok uzakta olmayacak.

Devrim ve devrimde zafer için dövüşmek, Türkiye ve Kürdistan proletaryasının ve halklarının öne çıkan görevidir.

C.DAĞLI