Emekçi halk kitlelerin üzerinde artan siyasal baskı ve saldırılar, tekelci kapitalist düzenden, tekellerin toplum üzerindeki egemenliğinden ayrı olarak ele alınamaz. Tekellerin boyunduruğu bugün, geçmişten bin kat daha ağır ve dayanılmaz. Ezilen ve sömürülenler, hayatın her alanında, dayanılmaz olan boyunduruğa, tahakküme karşı bin kat daha büyük bir öfke ve militanlıkla isyan ediyor, ayaklanıyorlar.
Toplumsal eşitsizlik yaygınlaşıp derinleşiyor. İnsanlar, kapitalist toplumda ıstırap çekmeye mahkum ediliyor. Bu sistem, insanların başına açılan kötülüklerin kaynağıdır. Emekçi kitlelerin eleştirisi, yalnızca, kapitalizmin teşhiriyle kalmamalı. Eleştiri, devrimci olmalıdır. Devrimci eleştiri ve devrimci pratik, tekelci kapitalist düzenin topyekün yıkılmasına kadar götürülmelidir.
Bu sömürü toplumunda, bu insanlık dışı koşullarda, emekçi insanlık için, her şey daha kötü olacak. Bireyin toplumla çatışması ve yabancılaşmasının günlük yaşamda hangi olaylara yol açtığını, herkes, her gün hissediyor, yaşıyor. Toplum, yeni bir temelde, yeniden örgütlenmeden, insanın insanla, insanın toplumla yabancılaşmaya dayanan ilişkisi değişmeden kalır. İnsana yakışır bir toplum için, bu sistem yerle bir edilmelidir.
Değişim kaçınılmazdır. Değişimin kaçınılmazlığını anlayan burjuvazi, siyasi iktidar ve muhalefet, sistemi yükselen devrimci değişim dalgasından korumanın peşine düştü. Burjuvazinin temel politikası, kapitalist düzeni devrimci ayaklanma ve devrimden kurtarmaktır. Bu topraklarda uygulanan ağır baskı ve saldırıların hedefi kitlelerin gerçek devrimci hareketidir.
Siyasi iktidar, devrimin gelişmesini, ilerlemesini baskı, saldırı, katliamlarla durdurmaya çalışırken; burjuva muhalefet de; halk kitlelerin iktidara faşist devlete, kapitalist düzene olan tepkisini, eleştirisini ve pratik mücadelesini, ödünler politikasıyla durdurmaya çalışıyor. Siyasi iktidarla burjuva muhalefet aynı şeyi farklı politikalarla yapmaya çalışıyorlar. Aralarındaki fark öze yönelik değildir. Bütün bu partiler, tekelci kapitalist düzenin sözcüleri ve güçleridir. Dolayısıyla, tekelciliğin her planda gericilik eğilimi, tüm burjuva partilerin ortak çizgisidir. Toplumsal devrim, tekelci sermaye partilerinin dayandığı toplumsal temelleri ortadan kaldıracaktır. Bu şu anlama gelmektedir ki, burjuva partileri ve muhalefet partileri ne yaparsa yapsın devrimin ilerlemesini durduramayacaklar.
Küçük burjuva muhalefetin uzlaşmacı siyaseti, burjuva muhalefetin ödünler politikasıyla çakışıyor. Ödünler siyaseti, kapitalist topluma hizmet eder. Bu toplum varlık koşullarını yani ücretli emek sömürüsünü ve varlığını koruduğu sürece kendi kendine nitelik değiştirmez. Ödünler, reformlar, iyileştirmeler kapitalist toplumun niteliğini değiştirmez. Eski toplum nitelik değiştirmedikçe, emekçi kitleler, ezilenler kurtuluş yüzü göremez. Dolayısıyla, küçük burjuva muhalefetin küçük küçük çelmeleri de, devrimin büyük ilerlemesini durduramaz.
Hem bu topluma dokunmayacaksın, hem bugünkü toplumdan bağımsız olmayan, yozlaşma, çürüme, toplumsal kötülüklerin yaygınlaşmasından ve herkesi etkileyecek kadar boyutlanmasından eleştirel olarak söz edeceksin. Bu, tam bir tutarsızlıktır. Sürekli olarak bu toplumun çelişkilerinden ve geriliminden dem vurmakla bir arpa boyu yol alınmaz. Uzlaşmaz çelişki ve gerilim bu toplumun doğasında var. Bu toplumun niteliğini değiştir, sonuçları da ortadan kalkar. Eskinin yerine yeni olanı koyacak toplumsal patlayıcılar, devrimci dinamikler Türkiye ve Kürdistan’da yeterince birikmiştir.
Kazanmak için yalnızca güç birikimi yeterli değildir, iyi bir hazırlık da gerekiyor. Savaşa iyi hazırlanmak, savaşı kazanmanın bir gereği olduğu gibi, aynı şey, sınıf savaşı için de geçerlidir. 20. yüzyılda proletarya, Komün’e göre, toplumsal devrimlere daha iyi hazırlandı. İktidar ele geçirilmeden önce, kitleler, egemen sınıfla savaşımda, bir dizi çarpışmadan geçti. Çatışmada çelikleşti, yetkin bir savaşçı haline geldi. İyi bir devrim eğitimi gördü. Sadece zaferlerden değil, yenilgilerden öğrendi. Çoğu kez zaferlerden çok yenilgilerden dersler çıkarıldı, öğrenildi. Bu yüzyılda, devrimler ani bir ayaklanmadan çok uzun savaşım sonucu olarak gerçekleşti. Emekçi ve sömürülen kitleler, uzun savaş boyunca tam anlamıyla, kazanacak bir eğitimden geçti. Bu, devrim için, iktidarı ele geçirmek için iyi bir hazırlık süreci oldu.
Bugün, devrimlere, önceki yüzyıla göre daha iyi hazırlanıyoruz. Her şeyden önce, burjuvaziyle savaşta, bütün devrimlerin deneyimi gibi bir dayanağımız var. Bu, bize, düşman sınıf karşısında güçlü bir konum kazandırıyor. Devrim deneyimlerini özümleyerek, gelecek kapışmalara iyi hazırlanıyoruz. Kitleler daha entelektüel, bilinçli ve daha iyi örgütlenebiliyor. Birçok ülkede emekçi halk kitleleri, kadınlar, gençlik uzun süreli bir mücadeleden geçti. Tamamen mücadele içinde geçen bu zaman, devrim için gerçek bir hazırlık oldu. Yakın tarihte, dünyanın birçok merkezinde günlerce ayaklanan, büyük meydanları işgal eden, aynı anda, dünyanın birçok noktasında kolektif olarak eyleme geçen ve bazılarında aylarca süren ayaklanmalarla, dünyadaki devrimci kitleler, mücadeleye yeni bir perspektif kattılar. Dünya devrimine yeni bir açılım kazandırılmış ve ivme verilmiştir.
Devrime daha iyi hazırlanıyoruz. Dünya devrim pratiklerinden en ileri sonuçlar çıkarıyoruz. Kendi mücadelemizde, bugüne yürünen yolu yeniden ele alıyor ve buradan ileriye taşınacak değerleri belirliyoruz. Tüm bu irdeleme ve araştırmalar, devrime büyük bir ciddiyetle hazırlanmak için yapılıyor.
Proleter devrimci hareketin mücadelesi olsun, devrimci komünist partinin mücadelesi olsun, genel olarak devrimci mücadele bu topraklarda elli yıldır çok yoğun geçiyor. Bütün bu mücadele yılları boyunca, büyük bir mücadele birikimi edinildi. Deneyim ve birikim kolektiftir. Devrim, tam da devrimci kitlelerin kolektif pratiğinin bir eseri olacaktır.
Mücadeleci kitlelerin, eylemlerdeki yaratıcılığı, genel olarak harekete yeni bir ivme kazandırıyor. Gezi Haziran Halk Ayaklanması, mücadeleye yeni bir perspektif kazandırdı. Milyonlarca insanı eylemlerde birleştirdi ve eğitti. Gezi, hareket tarzıyla, Taksim Komünü örneğiyle, doğrudan demokrasisiyle, ortak tartışma ve toplanma pratiğiyle, ortak komiteleşme deneyimiyle, estetik ve sanatta yeni örnekler yaratarak, devrimci kitle mücadelesine yeni bir açılım getirdi. Aynı dönemde patlak veren 6-8 Ekim serhıldanı, ezilen ulusun ulusal-sınıfsal kurtuluş kavgasında yeni ve ileri bir hareket noktası oldu.
Herkesin herkese düşman olduğu bir toplumda, işçilerin kendi içinde geliştirdiği sınıfsal dayanışma, bütün ezilen ve sömürülenlerin ortak düşmana karşı mücadelede birleşmesi ve kaynaşması, insanlar için gerçek bir çıkış noktasını gösteriyor.
Mücadele bir bütün olarak gelişme gösteriyor. Gelişme, ağır ağır ilerleyen evrim biçiminde değil, sıçrama ve devrim biçimindedir.
C.DAĞLI