< Tarihin En Devrimci Hareketi

 

Yüksek işsizlik oranı, sürekli düşen ücretler, artan sömürü ve borç köleliği, durmadan büyüyen zengin-yoksul uçurumu, her gün isyan ettiren insanlık-dışı koşullar. İşte kapitalist toplumda emekçi kitlelerin içinde bulunduğu genel durum.

Daha çok insanın bu toplumdan umudunu yitirmesi, genel durumun kaçınılmaz bir sonucudur. Umutsuzluk, dünyanın her yerinde büyük güçleri harekete geçiriyor. Sınıf savaşı bu mücadeleye katılanları değiştiriyor; onları bilinçli bir güç haline getiriyor. Bu, teorik, politik ve devrimci pratiğin eğiticiliğidir. Bu güç, tarihin en devrimci görüşü olan marksizm-leninizmle silahlanarak, tarihin en büyük devrimini gerçekleştirmek için her yerde başkaldırıyor.

Ücretli emekçilerin toplumda durumu, daha bir güvensiz oldu. Hiçbir çalışan yarınından emin değil. Onları bekleyen yarınsızlıktır. Ezilen ve sömürülenlerin toplumsal sistemden kopuşu için her şey bir araya gelmiştir. Kopuş derinleşiyor. Sadece bununla kalmıyor toplumsal sistemin karşısına geçiyorlar. Yönetenlerle her yerde çetin bir mücadele içindeler.

Burjuvaziye karşı dövüşenler arasında gelişen ve dayanışmaya, mücadeleye paylaşıma, insanca olana dayanan yeni ilişkiler, toplumun daha geniş kitlelerini kendine çekiyor. Ortak düşmana karşı ortak amaçlar için, ortak mücadele dünyada çığ gibi büyüyor.

Türkiye ve Kürdistan’da, marksizmin, bütün tarihsel dönemlerin bu en devrimci düşüncesinin kitlelerin üstünde etki yapmasını sürekli köstekleyen reformist ve oportünist hareketlere rağmen ve onların dışında, devrimci dünya görüşü emekçiler arasında maddi bir güç durumuna gelmiştir. İnsanlar marksizmi, küçük burjuva siyasetlerin çarpıtılmış ve kaba yorumlarıyla değil bilimsel sosyalizmin kurucularının kendi eserlerinde okuyarak öğreniyor. Dolayısıyla, marksizmle donanan kitleler, marksizmin her çeşit kösteklenme çabalarını net olarak görüyor. Bu, devrim yolunda, önemli bir ilerlemedir.

Dünyayı devrim yoluyla dönüştürmeye hep kuşkuyla yaklaşan ve emekçi sınıfın devrimci gücüne güvensizlik duyan küçük burjuva siyasetler, uzlaşmacılıkta tutarlı bir çizgi izlediler. Öncesi bir yana, doksandan beri tam tamına otuz yıldır bu çizgide tutarlılık gösteriyorlar. Devrimci komünist proletarya, toplumun en ileri, en tutarlı ve en mücadeleci kesimiyle, sosyalizm uğruna tutarlı devrimci bir çizgi izliyor. Tutarlı devrimci mücadele yani içten devrimcilik geniş kitleler tarafında benimseniyor. Kitleleri, devrim hedefiyle harekete geçirenler, onlara önderlik edenler, tutarlı devrimci bir çizgi izleyenlerdir.

Kapitalist sınıfa karşı verilen büyük mücadelenin zaferle sonuçlanacağı yönünde kitlelerde genel ve güçlü bir duygu oluştu. Bu yöndeki genel duygu, bireylerin duygularından daha güçlüdür. Tıpkı halk kitlelerinin yaygın cesaretinin, tek tek bireylerin cesaretinden daha güçlü ve etkin olması gibi. Geleceğe duyulan genel ve büyük umut, bu yönde oluşan genel duygu, yeni grupları, yeni yarınlar uğruna kavgaya çekiyor. Her geçen gün insanlar kitleler halinde mücadeleye atılıyor. Ve mücadele dalgası durmadan büyüyor. Böyle bir süreçte, hareketin menzile varması, proletaryanın devrimci sınıf partisinin yol göstericiliğini ve önderliğini gerektiriyor.

Marksizmin kılavuzluğunda, kapitalizmden kaynaklanan insanlığın karşı karşıya olduğu büyük sorunların üstesinden gelinebilir. Çevre sorunları, iklim krizi insanlığı felakete sürüklemeden çözülebilir. Çözüm kapitalizmde değil komünist toplumdadır. Bazı çözümler için burjuvazi üzerinde baskılar arttırılsa da, tam ve gerçek çözüm üretim araçlarının kolektif mülkiyetindedir. Devrimci çözüm, canlı, somut ifadesini anti-kapitalist ayaklanmalarda ve toplumsal devrimlerde buluyor.

Problemin devrimci çözümünü sağlayacak olan eylemleri, isyan ve ayaklanmaları güçlendirmek, devrimin yükselişini daha ileriye taşımak bizim görevimizdir. Devrimin yükselişi bizim gücümüz ve üstünlüğümüzdür. Lehimize olan durumdan yararlanmak, burjuvaziyi devirmek için çabalarımızı en üst düzeye çıkarmak yerine, edilgen bir konumda kalmak, egemen olanın yararına bir duruştur. Bu emekçi halkları olumlu, bir sonuçtan yoksun bırakmaktır. Olumlu sonuç mücadeleci bir anlayış ve devrimci pratikle elde edilir.

Devrimci pratik, proletaryanın ve diğer emekçilerin toplumsal pratiğidir, kadınların ve gençliğin pratiğidir. Ezilen ve sömürülenler bir güçtür, devrimin savaşan gücü. Tarih sahnesinde olan ve kendi kurtuluş yolunu kendi eylemleriyle açan bir konumdadır. Yani kendi tarihinin eylemcisi ve yapıcısıdır.

Halkların bir güç olduğu, savaştığı güncel durumda, tekelci sermaye sürece hakim değildir. Güçler dengesi değişmiştir. Bu yüzden, eylemler, isyanlar ve ayaklanmalar genişliyor. Toplum üst üste binen birden çok çelişki, politik ve toplumsal çalkantı sonucu alt üst oluş içinde. Bu şartlar ve ortamda, tepedekilerin lehine bir durumdan söz edilemez. Devrimci durum, kitlelerin lehine, durumun değişmesidir.

Dünya genelinde, sınıflar arasındaki güç dengesi burjuvaziden yana değil; çünkü kapitalizme karşı küresel başkaldırı, isyan ve ayaklanma var. Küresel iç savaş var. Dünya proletaryası ve halk kitleleri bu savaşı sürdürecek denli etkin bir güçtür.

Problemin çözümü kapitalist sistemin genelinde oluşmuştur. Proletaryanın yeni bir toplumsal devrimler çağını başlatması, problemin devrimci çözümüdür.

Karşıtların birliği ve mücadelesi olan kapitalist toplumun çelişkili gelişmesi, toplumu bir devrim noktasına getirdi. O halde devrim hakkında tam ve berrak bir fikir sahibi olmak için, olayların temeline, ekonomik ve toplumsal olgulara ve süreçlere kadar inmek gerekiyor. Karşıtlık ve uzlaşmaz toplumsal çelişkiler bu yolla doğru-dürüst kavranılabilir. Ama olguları ve süreçleri dış, yüzeyiyle görüşlerini sınırlayanlar o lafını çok ettikleri gerçeğe ulaşamazlar. Dolayısıyla olayları aydınlatamazlar. Bu yüzden üzerinden aylar geçtiği halde dünyadaki güncel ayaklanmalar hakkında elle tutulur bir değerlendirme yapamadılar. Dünya devrimi her yerde güçlü bir şekilde parıldar fakat uzlaşmacıların görüşlerinde hiçbir parıltı göremezsiniz. Gerçekleri yansıtan, olayları aydınlatan devrimci komünizmdir.

Reformistler üzerinden atlıyor, fakat burjuva devleti yıkmadan, problemin çözümü nasıl gerçekleşecek? Bu devletin baskıcı yapısı emekçi kitlelerin başkaldırısı arttıkça daha da güçlendiriliyor. Burjuva devlet, halk kitlelerinin eylemleriyle ayaklanmalarıyla, devrimci zoruyla yıkılır.

Ayaklanmanın olduğu her yerde, kitleler devlet güçleriyle çatışıyor, devlet iktidarıyla hesaplaşıyor. Burjuva devlet, emekçilere, sermayeye boyun eğdirmenin bir aracı olduğundan emekçi halkın mücadelesi, bu güce karşı gelişiyor. Bu topraklarda emekçi ittifakı ve toplumsal hareket faşizme ve sermayeye karşı mücadelede gelişiyor. Aynı şekilde başka yerlerde de, kitlelerin toplumsal mücadelesi sermayeye ve bu gerici zor aygıtına karşı gelişiyor. Biz, halk kitlelerinin toplumsal hareketinden, mücadelesinden söz ederken, toplumsal mücadelenin sınıf karakterini ortaya koyuyoruz. Reformistlerse burjuva çevrelerle birlikte hareket etmek anlamında kullandıkları bu kavramın, sınıfsal karakterinin üstünü örtüyorlar. Uzlaşmacılıkları bütün görüşlerine yansıyor.

Proletaryanın sınıf mücadelesi, işçi sınıfını her yerde iktidara getirmese de, sınıf bu mücadelede yetkin savaşçı bir konuma gelmiştir. Bugün proletaryanın eylem gücünün etkisini artırdığını her yerde görebiliriz. Başka bir anlatımla buna proletaryanın vuruş gücü diyebiliriz. Devrimci sınıfın vuruş gücünün etki derecesi, farklı durumlarda farklı olur. Emekçi sınıfın vuruş gücü, kendi bilinç, örgütlülük ve savaşçılık düzeyine bağlı olarak arttığı gibi, karşı tarafın genel olarak teşhir olması zayıf düşmesi ve çöküşte olmasıyla da artar; çünkü bu durumda, düşman üzerinde daha büyük bir etki yapar ve daha kısa zamanda sonuç alır. Devrimci sınıfın eyleminin vurucu gücünün etkisi yalnızca pratiğinden gelmez; asıl olarak büyük amacından gelir. Halkın ve devrimin öncüsü olan proletarya kapitalizmin ezdiği tüm güçleri, birlikte harekete geçirerek, eylemin etki gücünü ya da vuruş gücünü artırmış olur. Güncel eylemler ve ayaklanmalar bu bakışla değerlendirilsin. Devrimci sınıf partisinin yönlendiriciliğinin, emekçi sınıfın eylem gücünü ve etkisini güçlendirdiğini söylemeye bile gerek yoktur.

Proletaryanın ve emekçi halkın içinde bulunduğu ağır baskı koşulları, yaşam koşullarının iyice kötüleşmesi, devrimci etkisini daha geniş alanlara ulaştırır. Devrimci durum, patlayıcı toplumsal koşullarda devrimci kitle eyleminin etkisi çok ileri düzeylere çıkar. Küçük bir kıvılcımın koca bir bozkırı tutuşturması, patlayıcı sosyal koşullarda proletaryanın eylem gücünün ya da vuruş gücünün etkisinin nerelere varabileceğini anlatır.

Proletaryanın eyleminin etki gücü ne denli artarsa artsın, bu günkü toplum çerçevesinde bugünkü koşullardan daha iyi koşullar vermez. Emekçilerin toplumsal durumu, daha kötü olacaktır. İşçi sınıfı eyleminin hedefi yeni bir toplum kurmak olmalıdır. Daha iyi koşulları, ancak daha iyi bir toplum verebilir.

C.DAĞLI