Koşullar sert. Çelişkiler derin. Küresel iç savaş derinleşiyor, sertleşiyor. Ezen ve ezilen, bir avuç emperyalist ülke ve onların yardakçılarıyla dünya halkları, sermaye ile emek her köşede kapışıyor.
Filistin halkının devrimci savaşı tüm dünyada muazzam bir antiemperyalist dalgayı tetiklemiş durumda. Emperyalist merkezler, istisnasız hepsi, devasa kitle gösterileriyle sarsılıyor. Burjuvazinin basın-yayın tekelleri, o korkunç propaganda mekanizması, tarihte eşi benzeri görülmemiş saldırganlığına rağmen bir sonuç alamıyor. Dünya genelinde on milyonlarca insan sokaklara çıkıyor, yüz milyonlarcası sosyal medyada emperyalist görüşlere karşı tutum alıyor. Avrupa Parlamentosu gibi emperyalist burjuva kurumlar bile, AB emperyalizminin “atanmış yöneticileri”ne meydan okuma yerine dönüyor.
Filistin’de, Gazze’de sergilenen korkunç vahşet, hastanelerin bombalanması, 21 bini aşkın Filistin’linin (bunun 9 binden fazlası çocuk) ağır bombardımanlarda hedef alınarak öldürülmesi... tüm bunlar, hem 7 Ekim’de siyonist ordunun yaşadığı hezimeti unutturmak, hem dünya emekçi halklarını bu korkunç yıkım silahı ile sindirmek içindi. İşin diğer yanında Filistin halkının tümden sürülmesi, imha edilmesi, “vadedilmiş topraklar”da dikensiz gül bahçesi hayalleri ve hedefleri de var kuşkusuz.
Siyonist devletin emperyalizm desteğindeki vahşeti, arzu edilenin tam tersi sonuçlar yarattı, yaratmaya devam ediyor. Bu vahşet, bırakın sıradan insanları, düne kadar siyonist İsrail’i bir şekilde “mazur gören” geniş bir çevrede bile “yeter artık” duygusunu yarattı. Bu vahşetle, bu “uluslararası cezasızlık” ile, bu “her istediğini yapma özgürlüğü” ile dünya emekçi halklarında korku ve sinme değil, sınırsız bir öfke yarattılar. Devasa burjuva propaganda silahının etkisinin neredeyse sıfırlanmasının temelinde yatan sebeplerden biri tam da bu durumdur! Halkların burjuva ikiyüzlülüğe muazzam tepkisi, burjuva yönetimlerin tüm tehdit ve sopa sallamalarına rağmen, her yerde Filistin halkıyla, Filistin devrimiyle dayanışma gösterileri yapmak şeklinde oldu. Sokaklar, tarihte hiç olmadığı kadar Filistin bayraklarının dalgalandığı gösterilerle doldu taştı.
Emperyalizmin, görünenin aksine, nasıl bir çöküş sürecinde olduğu, nasıl kırılgan olduğu bugün daha açık görünür durumda. Ortadoğu’ya saplanmış bir hançer olan siyonist İsrail’e verilen sınırsız destek, bölgeye yığdıkları donanmalar, nükleer silahlar dahil bölge ve dünya halklarını korkutma çabaları hiçbir işe yaramadı. Yemen’deki yönetimin Kızıldeniz’i İsrail ve destekçilerinin mal geçişine kapatması, tek başına bu hamle bile, emperyalizmin esip gürlemelerinin altının ne kadar boş olduğunu göstermeye yeter.
ABD, diğer emperyalistleri ve eteklerine tutunan çakallar sürüsünü “Refah Muhafızı” adı altında Kızıldeniz’e yönlendirdi. Sözüm ona ticari gemilerin geçişini garanti altına alacaktı bu donanma. Onca debdebeye rağmen girişim daha baştan başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdiden Fransa, İtalya ve İspanya, tabanları yağlayıp bu meşhur “muhafız” grubundan ayrıldı. Avrupa’nın ticari gemilerine gelince... Sigorta şirketlerinin doğacak zararları üstlenmeye yanaşmaması, fiyatları fahiş oranlarda artırması, gemilerin rotasını Süveyş öncesi dönemdeki gibi Ümit Burnu’na çevirmeye yetti. Sonuç? Artan maliyetler, uzayan teslimat süreleri, tedarik zincirinde gecikmeler!..
Bu arada, emperyalistlere nazire yaparcasına Rusya’ya ait gemileri veya Rus petrolü taşıyan gemileri, (bu arada Hindistan vb. dahil bölge ülkelerinin gemilerini de) engellemiyor Yemen.
Hepsi bu da değil. İran, ABD’nin bu efelenmelerine karşı “Cebelitarık’ı da kapatabiliriz” şeklinde bir tehditle el yükseltti. Orada Cezayir ve Fas’ı işaret ederek yaptı bu tehdidi. Avrupa’ya soğuk terler döktürecek türden bir tehdit doğrusu.
Sonuçta en başta emperyalist ülkelerin sokakları olmak üzere, gerçekten çok güçlü gösteriler gittikçe yaygınlaşıyor. Emperyalistlerin siyonist İsrail’e verdikleri desteğe karşılık, emekçi halklar doğrudan Filistin halkının kahramanca mücadelesini, Filistin devrimini destekliyor. Hem de her geçen gün daha kitlesel ve daha kararlı bir şekilde.
Pek çok ülkede işçiler, liman işçileri, taşımacılık sektöründeki işçiler, hatta silah üretiminde çalışan işçiler, İsrail’e giden malların nakliyesine engel oluyor, grevler gerçekleştiriyor. Çeşitli ülkelerin işçi sınıfları giderek sürece doğrudan katılıyor.
Gözlerimizin önünde gerçekleşen şey, dünya devrimi dalgasının muazzam bir hızla yükselmesidir. 7 Ekim ve Filistin halkının kahraman direnişi, bu dalgaya büyük bir itilim verdi. İşçilerin doğrudan eylemlere girişmesi, antiemperyalist mücadeleyi yeni bir düzeye taşıdı.
Enternasyonalin dediği gibi, “bu kan denizinin ufkunda” yepyeni bir dünya bizleri bekliyor.