Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti... Şimdilik üzerinde kesin konuşulabilecek bu üç devlet arasındaki ilişkilerin emperyalizme ve faşizme karşı bir “Birleşik Cephe” inşasına doğru gittiğini görüyoruz.
Sadece biz mi? Emperyalistlerin borazanı diyebileceğimiz CNN, bizden daha önce olmasa bile bizimle aynı zamanda gelişmelerin bu yönünü görmüş ve buna işaret etmiş. CNN, Putin'in Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne ziyaretini ve orada yaptığı anlaşmaları, ilişkilerde gelinen yeni düzeyi “Batı”ya yani emperyalizme karşı “Birleşik Cephe”nin kurulması olarak yorumlamış.
Bu yorumunda yanılmıyor CNN. Varılan anlaşmalardan biri, taraflardan birinin saldırıya uğraması halinde tarafların birbirlerine yardım edecekleri şeklindeydi. Bu, bize NATO'nun ünlü 5. Maddesini hatırlatıyor. Bu maddeye göre NATO devletlerinden biri bir dış saldırıya uğrarsa diğer NATO devletleri bunu kendilerine yapılmış saldırı olarak kabul edip harekete geçecekler.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile Rusya'nın varmış olduğu bu anlaşma, her şeyden önce Uzak Doğu'da kapitalist G.Kore, Japonya ve bunların ağababası durumundaki ABD'ye karşı kurulmuş askeri ve siyasi blok olarak anlaşılmalıdır.
Sosyalist Kore lideri Kim Jong-Un iki ülke arasındaki ilişkilerin düzeyini ve önemini şu sözlerle ifade etmiş:
“Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, en yüksek gelişim dönemine girdi ve stratejik öneme sahip. Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, geçen yüzyılda Kore-Sovyet ilişkileri dönemiyle bile kıyaslanamayacak kadar yüksek refah dönemine girdi. (....) Kuzey Kore hükümeti, güçlü Rusya Federasyonu'nun dünyada stratejik istikrar ve dengenin korunmasındaki önemli misyonunu ve rolünü takdirle karşılıyor, Rus hükümeti, ordusu ve halkını, ülkenin egemenliğinin, güvenlik çıkarlarının ve toprak bütünlüğünün korunması amacıyla Ukrayna'da özel askeri operasyonu uygulamasında destekliyoruz”
Bu birliğin diğer önemli ayağı ise, ekonomisi, askeri gücü, insan nüfusu bakımından dev bir güç olan Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Bilindiği gibi Putin, yeniden devlet başkanlığına seçildiği son seçimlerden sonra ilk yurt dışı ziyaretini 16-17 Mayıs 2024 tarihleri arasında Çin Halk Cumhuriyeti'ne yapmış ve bunun iki devlet arasındaki güçlü ilişkilerin bir ifadesi olduğunu açıkça belirtmişti. ABD medyası, bu geziyi ve ilişkilerin geldiği düzeyi “Sınırsız ilişki kuruldu, ibre tersine dönecek” sözleriyle duyurmuştu.
Çin Halk Cumhuriyeti, daha 2022 yılının Eylül ayında, yani Ukrayna'da emperyalizme ve faşizme karşı savaşın başlamasının üzerinden sadece bir kaç ay geçmişken, “Rusya ile aramızdaki stratejik etkileşim daha da büyüyecek, onların (emperyalistlerin, bn.) hegemonyası ve güç politikasına yönelik birlikte savaşacağız” açıklamasını yapmıştı.
ABD ve diğer emperyalist devletlerin Rusya-Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti-Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerden büyük bir korku ve endişeye kapıldıklarını söylemeye gerek yok. ABD adına konuşan John Kirby, Putin'in Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne gezisini, ortaya konulan ilişki düzeyini ve varılan anlaşmaların içeriğinden duydukları endişeleri şöyle dile getirmiş:
“Endişemiz, iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleşmesidir."
Korku ve endişenin kaçınılmaz sona faydası yok, olmayacak. Emperyalizme karşı adı konmamış bir “Birleşik Cephe”nin temelleri atılıyor ve bunun geri dönüşü olmayacak. Çünkü bu sürece yol açan başlıca etken emperyalist saldırganlığın bizzat kendisidir ve emperyalistlerin bu saldırganlıktan vazgeçme koşulları bulunmuyor. Aksine, emperyalist devletler, sistemin çöküşünü önlemek için daha saldırgan politikalara sarılmak zorunda hissediyorlar kendilerini.
Emperyalist devletler saldırganlaştıkça saldırı altındaki uluslar ilk fırsatta başkaldırının yollarını arıyorlar. Afrika ezilen halklarının ABD ve Fransız emperyalizmini kıtalarından kovmaya başlamaları; Latin Amerika kıtasında pek çok ulusun emperyalist devletlere başkaldırmaya başlaması emperyalizme karşı bir “Birleşik Cephe”nin temellerinin gün geçtikçe genişlediğini ve sağlamlaştığını gösteriyor. Küba, Venezuela, Nikaragua ile Çin, KDHC, Rusya arasındaki ilişkiler düşünüldüğünde bu temellerin genişliği ve sağlamlığı daha iyi anlaşılır.
Buraya kadarı devletler arası ilişkiler ağını ifade ediyor. Ama en az bunun kadar önemli, belki de bundan da önemlisi, dünya işçi sınıf, ezilen, sömürülen, emperyalistler tarafından baskı altına alınan halklar ile devrimci komünist partiler arasında gelişmekte olan antiemperyalist bilinç, mücadele ve birlik isteğidir. Çeşitli devrimci komünist partiler tarafından oluşturulan “Dünya Antiemperyalist Platform”u emperyalizme karşı oluşturulacak bir “cephe”nin çekirdeklerinden biri olmaya aday.
Dünya işçi sınıfı, ezilen, sömürülen emekçi halkları, devrimci, demokrat güçler emperyalist devletlere karşı başkaldırıyorlar. Filistin devrimine destek gösterileri bu gerçeği tartışmasız ortaya koydu.
Emperyalizme karşı oluşacak bir “birlik” aynı zamanda antifaşist bir karakter taşıyacaktır. Çünkü, günümüzde emperyalist devletleri faşizmden ayırmak, ayrı tutmak mümkün değil. Faşizm ile emperyalist devletler, emperyalist hükümetler; nihayetinde emperyalist mali sermaye iç içedir. Ukrayna bize bunun örneğini sundu; Suriye ise bir başka örnek oldu.
Rusya, Çin, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında gelişen ittifak ve stratejik ortaklık ilişkileri emperyalist-kapitalist sistemin çöküş sürecini hızlandıracak.