Yeni bir seçim, böylece Türkiye ve Kürdistan halklarını aldatma, oyalama, düzen sınırları içinde tutma süreci için hazır kıta bekleyenleri şimdiden uyarmalı: geçmişte bu lanetli rolü oynayarak burjuva sınıfın, faşist devletin ve dinci faşist iktidarın değirmenine çok su taşıdınız. Yeni bir devrimci kitle hareketi dalgasını düzen sınırları içinde tutmak için kolları sıvayan burjuvazi, burjuva muhalefeti bununla görevlendirmiş gibi.
İlk işaretini vermeye başladılar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Edirne İl Başkanlığı'na yaptığı ziyaret sırasında, kitlelerdeki yoksullaşmaya dikkat çekerek “geçim olmazsa seçim olur” açıklamasıyla bu işareti verdi.
Özgür Özel, emekçi sınıfların, ama özellikle de emekli kitlelerin yoksullaşmasıyla ilgili bir yığın rakam verdikten sonra, hükümetin asgari ücrete ve emekli aylıklarına zam yapmasını isteyerek şöyle dedi:
“Zamları yaparsanız sorunlar bitmez, ama hiç olmazsa birazcık geçim olur, ama geçim olmazsa hiç merak etmeyin yakında seçim olur.”
Ekonomik yaşam koşullarının zorluğu altında bunalan emekçi sınıfların ve yoksul kitlelerin isyan etme, ayaklanma eğilimlerine karşı burjuvazi her zaman alternatif olarak seçimleri gündeme getirmiştir. Haliyle, Özgür Özel'in sözlerinde burjuva politikaya dair yeni bir şey yok. İki ülkenin işçi ve emekçi kitlelerinin yaşam koşullarındaki hızlı bozulmaya karşı isyan ve ayaklanma eğilimine gireceğini tahmin ederek, şimdiden önlem almaya çalışıyor.
Burjuva cephesi böyle. Ya devrim cephesi? Asıl mesele budur. Leninistler, burjuvazinin şimdiden kitlelerin önüne “seçim” alternatifini koyma hazırlığına karşı şimdiden, “Geçim Olmazsa Devrim Olur” yanıtını veriyor ve iki ülkenin işçi sınıfına, ezilen halklarına, emekçilerine birleşik devrim yolunu gösteriyor.
Rosa Luxemburg'un sözleriyle, “Devrim dışında her şey ıvır-zıvırdır.” Özgür Özel gibi bir burjuva politikacı bile, hükümetin ücretlere, maaşlara zam yapmasının sorunları bitiremeyeceğini itiraf etmek zorunda hissediyor kendisini. Ücret ve maaşlara yapılacak zammın “hiç olmazsa birazcık geçim” sağlayacağını ama sorunları bitiremeyeceğini söylüyor.
Burjuva egemenliğin bir ayağını teşkil eden, başında CHP’nin olduğu burjuva muhalefet partileri, emekçi sınıflardaki yoksullaşmanın ve bunun sonuçlarının gayet iyi farkındalar. CHP Genel Başkanı, emekçi sınıfların ve egemen sınıfın “safra” gözüyle baktığı emeklilerin yoksullaşmasına ilişkin pek çok rakam veriyor; bu kitlelerin desteğini almak için, dinci faşist iktidara güya onların yaşam koşullarını katlanılabilir hale getirecek önerilerde bulunuyor.
Bütün bunların Türkiye ve Kürdistan emekçi sınıflarında, yoksul kitlelerinde sahte umutlar yaratmaya dönük birer demagojiden ibaret olduğunu söylemeye gerek yok. Dinci faşist iktidarın yerine CHP ya da başında CHP'nin olduğu bir burjuva koalisyon da gelse, burjuva sınıfın egemenliği koşullarında yoksul kitleler açısından değişen bir şey olmayacak. Emekçi sınıfların koşulları, burjuva sınıf egemenliği koşullarında; tekelci kapitalist düzen altında, daima daha beter olmak zorunda.
Çünkü, sınıflı toplumlarda bir sınıftan almadan öteki sınıfa bir şey veremezsiniz. Burjuva partiler ise, burjuvaziden alıp işçi sınıfına, emekçilere vermek için iktidara getirilmezler. Tersini yapmak için, işçi sınıfı ve emekçilerden alıp burjuvaziye vermek için iktidara getirilirler. Burjuva düzenin, kapitalizmin bu şaşmaz yasasında CHP bir istisna değil.
“Geçim olmazsa” ki olmuyor ve olmayacak; burjuvazi kitleleri düzen içinde tutmak için CHP gibi burjuva partiler aracılığıyla seçime-sandığa yönlendirmeye çalışacak. CHP Genel Başkanı Özgür Özel bunun ilk işaretlerini vermeye başladı. Çünkü, emeklileri yaşamdan kovacak, açlıktan ölüme mahkum edecek; çalışan emekçileri ise açlık sınırının altına itecek ekonomi politikaları dinci faşist iktidar eliyle şiddetli ve kararlı biçimde uygulanmaya başlandı.
Burjuva sınıf, on yılların toplum ve devlet yönetme birikimine sahip bir sınıf olarak, bunun her iki ülkede de isyan ve ayaklanmalara yol açacağının farkında; hem zor önlemlerini hem de kitleleri aldatma, seçimle düzen içinde tutma önlemlerini sıkılaştırmaya başladı.
“Geçim olmazsa” ki olmayacak, o halde devrim olacak. Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfına, emekçi kitlelerine, yoksul ezilen halklarına bu bilinç ve propagandayla gidilmeli. Bu düzende hiç bir biçimde ve hiç bir burjuva iktidar altında emekçi sınıflar, yoksul ezilen halklar için kurtuluş yok! Bırakalım kurtuluşu, yaşam koşullarının bir parça olsun iyiye gitme şansı bile yok. Ne seçimler, ne sandıklar ne de parlamento ile bu durum değiştirilebilir.
Fransa'daki seçim sonuçlarıyla umutları canlanan sosyal reformist ve uzlaşmacı partiler, bir kez daha kitlelere sandık-seçim çağrısı yaparak onları oyalamaya, aldatmaya, düzen sınırları içine hapsetmeye hazırlanıyorlar. İlk işaretleri gelmeye başladı bile. Seçim-sandık henüz ufukta değilken “Tek Yol Devrim” diyenlerin seçim tarihi yaklaşınca, “ya biz öyle dedik ama şimdilik başka bir yol da varmış” demeye başladıklarını yakın geçmişten biliyoruz.
Bunlara karşı uyanıklığı bir an bile elden bırakmadan, Türkiye ve Kürdistan halklarına düzenin, iktidarın, devletin onları mahkum edeceği yoksulluğa, açlığa karşı kurtuluş için “Tek Yol Birleşik Devrim” sloganını daha çok, daha sık ve daha görülür biçimde öne çıkarmak günün acil görevidir.
Burjuva sınıf, iktidarıyla, muhalefetiyle bir ayaklanmadan korkuyor. Ayaklanma eğilimi içindeki emekçi sınıflara, yoksul kitlelere, emeklilere kurtuluş çaresi olarak devrimin yolunu gösterelim.
Burjuva muhalefet partilerine devrimci komünistlerin yanıtı şudur:
Geçim Olmazsa Devrim Olacak!