Küçük Narin'in katli, katillerin hayalinden bile asla geçmeyecek sonuçlara yol açıyor. Katil kimdi gerçekte? Amca mı, bunların tuttuğu kiralık katiller mi; sorular böyle uzayıp gidiyor.

Bütün dikkatleri bir kaç kişinin üzerine toplayıp düzeni aradan sıyırmanın yolunu arayan burjuva medya dünyası, olayı mahalle dedikodusuna çevirip magazinleştirmek için elinden geleni yapıyor.

Küçük Narin'in katili düzen mi? Şüphesiz öyle! Ancak artık bunu söylemek cinayeti açıklamaya yetmiyor. Bu durumda bir soru açıkta kalıyor çünkü: Düzen neden ve nasıl Narin'i, Narinleri katlediyor?

Narin'in katledilmesini tek başına bir olay olarak ele aldığınızda sorunun çözümü çok basit oluyor. Oysa Türkiye ve Kürdistan'da benzer olaylar her gün, her saat ortaya çıkıyor artık. Örneğin, küçük Narin'in katledilmesinden bir kaç gün sonra bir başka yerde, yine akıl almaz bir olay meydana geliyor. Bu sefer Tekirdağ'da iki yaşında bir çocuğu tecavüz edildiği ortaya çıkıyor. Binlerce çocuk bu tür alçaklığa uğruyor, binlerce çocuk kaybediliyor, öldürülüyor.

Bu olaylar, cinayetler, sürekli artan her türlü suç, ölme ve öldürmenin sıradan bir olay haline geldiği toplum göz önüne alındığında Narin'lerin katledilmesinin ya da çocuklara, kadınlara yönelik şiddetin tekil değil, toplumsal bir hal aldığını görürüz. Bütün bu olaylar dizisinde olayları ortaya çıkaran ortak bir temel, ortak bir çizgi olmalı. Böyle bir temel var.

Bu temel, bir cümlede özetlemek gerekirse, burjuva toplumun üzerinde yükseldiği temel olarak kapitalist meta üretimidir. Türkiye ve Kürdistan'da işte bu temel sallanıyor.

Dolayısıyla kapitalist meta üretimi temeli üzerinde yükselen burjuva toplum, üzerinde yükseldiği temel sallanınca çöküyor, çözülüyor, dağılıyor. Bu çöküş ve çözülme topluma işte böyle yansıyor.

Türkiye ve Kürdistan tekelci kapitalizminin nasıl derin bir bunalım içinde olduğunu gösteren iki haber başlığını aktarmakla yetinelim. Birincisi, İngiliz Reuters haber ajansının analiz haberi. Haber şöyle: “Türk firmalar işten çıkarma ve iflas dalgasıyla karşı karşıya”

İkinci haber Edirne'den ve kısaca şöyle: “Süt üreticileri zorda, işletmeler kapanıyor, hayvancılık bitme noktasında”

Ama biz bunların buzdağının görünen kısmı olduğunu, turpun büyüğünün heybede olduğunu biliyoruz. Tarımın, sanayinkdtin, ekonominin diğer tüm kollarının derin bir kriz içinde olduğu artık ilgili herkes tarafından biliniyor.

Tekelci kapitalist düzen temellerinden sarsılırken çöküyor, çözülüyor ve çöküp çözülürken toplumun en geri kesimlerini çürütüyor.

Peki ne yapmalı? Asıl mesele, bu sorunun yanıtında yatıyor. Önce bir tespit: kapitalist meta üretimi, aynı anlama gelmek üzere, tekelci kapitalist düzen, istediği kadar derin bir kriz içinde sallansın, kendiliğinden yıkılmaz, yıkılmayacak! Burjuva toplumun çözülme ve dağılma hali içinde olması bize sadece devrimci güçlerin düzeni yıkması için koşulların son derece elverişli olduğunu gösterir; ama o kadar!

Küçük Narin'in katli bu gerçeği bir tokat gibi yüzümüze vuruyor. Tekelci kapitalist sömürü düzeninin yıkılması artık sadece mümkün değil ama aynı zamanda bir zorunluluk halini almıştır. Başka Narin'lerin, başka Sıla'ların katlinin önüne geçmenin tek yolu budur. Bu düzen, bütün kurumlarıyla, zora dayalı bir devrimle yıkılmalı!

Binlerce, onbinlerce Narinlerin, Sılaların, sokaklarda, şurada burada katledilen kadınların acısı yüreğimizi kanatırken şunu da görüyoruz: Bu insanlık dışı sömürü düzenini zora dayalı bir devrimle yıkmanın tüm koşulları oluşuyor.

Birleşik devrim günceldir! Birleşik devrimi, iktidarı ele almayı günün acil sorunu değil de bilinmez bir geleceğin sorunu olarak görenler, bilincinde olsunlar ya da olmasınlar, bir önemi yok, böyleleri burjuva sınıfın işbirlikçileri olarak tarihe geçecekler.

Bütün bu acılardan, başka başka Narinlerin katlinden kurtulmanın yolu bu karanlık düzeni tarihin çöplüğüne göndermektir. “Evet ama zamanı değil, gelecekte elbette...” diyenler, burjuva egemenliğin ömrünü uzatmaya çalışan suç ortakları olarak kabul edilecek.

Birleşik devrimin sadece mümkün değil aynı zamanda güncel olduğunun en büyük kanıtı ve belirtisi, sosyal reformist partilerin dahi devrimden, devrimci görevlerden söz etmeye başlamış olmalarıdır.

Çağrımız gerçek devrimci güçleredir: Devrimin temel sorunlarını ele almanın zamanıdır. Her devrimin en temel sorunu iktidar sorunudur. Geçici Devrim Hükümeti sorunu dolaysız egemenliğin, yani iktidarın halkın eline geçtiğinin açık ifadesi olacak. İçinde bulunduğumuz devrimci durum koşullarında seçimlerle, uzlaşmalarla, düzen içi reformlarla oyalanmak, eylem halindeki devrimci kitleleri bunlarla oyalamak ölümcül ve telafisi mümkün olmayan bir hata olacak!

Şimdi devrim zamanı! Şimdi devrim ve iktidar için ileri atılmanın zamanı!