< Missilleme Ve İsrail'in Kofluğu

Aslında, başlıktaki ifadenin doğrusu, “emperyalistlerin ve siyonist İsrail'in kofluğu” olmalıydı. Nedeni basit, kolayca anlaşılabilir. İran'ın misillemesi, daha çok kanaate, düşünsel çıkarımlara dayanan bir iddiayı tüm somutluğuyla kanıtladı.

Leninistlerin de ileri sürdüğü, pek çok çevre tarafından da kabul edilen şuydu: Siyonist İsrail'in yürütür göründüğü savaş, gerçekte siyonist İsrail'in değil, ABD-NATO-Britanya ve diğer emperyalistlerin savaşıydı; onlar tarafından yürütülüyordu. Dahası, bölgedeki Arap gerici devletleri, örneğin Ürdün gibi devletler, bu emperyalistlerin yancıları olarak, karınca kararınca, çapları ve güçleri her ne ise, o ölçüde yardım ediyorlardı.

ABD-NATO'nun savaşa dolaylı filan değil, doğrudan nasıl katıldıklarına dair örnek vermeye gerek yok. Bu gerçeği kendileri bizzat ifşa ettiler. Ama örneğin, Fransa gibi bazı emperyalist devletler var ki, bu savaşa, hiç iz bırakmadan, sessiz-sedasız katılıyor; siyonist İsrail etrafındaki koruma şemsiyesinde yer alıyorlar. Fransa, misilleme karşısında çaresiz kalınca, saklandığı delikten bir açıklama yaparak varlığını belli etmek zorunda hissetti kendini: Fransa Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada şöyle deniyor:

Macron, İran'ın İsrail'e düzenlediği yeni saldırıları en sert şekilde kınadı" ifadesi kullanılırken, Fransa'nın İran'dan gelen tehlikeyi engellemek için Orta Doğu'daki askeri imkanlarını kullandığı ifade edildi.”

Oysa çocuklar bile biliyor ki, İran misillemesinde Fransa'ya yönelik en ufak bir tehdit yoktu. Hani halk arasında denir ya, Fransa nire, İsrail nire” diye; durum tam da böyle. Peki Fransa neden böyle bir açıklama yapma gereği duydu? Çünkü, Fransa da diğer tüm emperyalist devletler gibi, kendini siyonist İsrail devletiyle özdeşleştiriyor. Bu özdeşleştirmeye itiraz edilmemeli. Siyonist İsrail bir devlet değil, bir ileri karakoldur. Emperyalist devletlerin tümü tarafından korunan bir karakol.

Yanlış mı? Değil elbette. Siyonist İsrail, emperyalist devletlerin, dünya hakimiyetini korumak ve sürdürmek için, komünizme, SSCB'ye karşı Batı Asya'ya (Ortadoğu) soktukları bir kamadır. Kuruluş tarihi, komünizmin dünyaya yayılma eğilimine girdiği; emperyalistlerin ise dünyanın her tarafında histerik bir antikomünist kampanya yürüttükleri; ABD'de komünistlere karşı sürek avı başlattıkları, Hitler'den artan kalan Nazileri Kızılordu'nun önünden kaçırıp bugünler için sakladıkları tarihti. İşte bu tarihte bu ileri karakol inşa edildi. Dönemin somut koşulları ve güç ilişkileri içinde SSCB'nin bu karakolun meşruiyetine onay vermiş olması gerçeği değiştirmez.

Misilleme, emperyalistlerin kendi güçleri ve Batı Asya'daki bekçi köpeği durumundaki işgalci siyonist İsrail'in gücü hakkında yarattıkları “yenilmez, en üstün askeri güç” vb vb. mitinin bir efsaneden ibaret olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. İsrail, içi kof, şişirilmiş bir balondan ibarettir. Sadece o da değil. Emperyalistlerin de aynı durumda olduklarını görüyoruz. Elbette bu tespit, onları hafife almak gerektiği anlamına gelmez. Ama, Batı Asya'da (Ortadoğu) savaşan emperyalistlerin bizzat kendileriydi ve ne kadar aciz kaldıklarını hep birlikte gördük. Misillemeden bir kaç saat önce İran halkına “merak etmeyin yakında sizi özgürleştireceğiz” diye seslenen siyonist çete başı Netanyahu, dut yemiş bülbüle döndü.

Savaş bitmedi; Lübnan ve Filistin topraklarında bütün şiddetiyle sürüyor. Yukarıda söylediklerimiz, bu güncel savaşta zaferin cepte olduğu anlamına elbette gelmez. Savaşların sonunu önceden bilmek mümkün değil. Ama şunu büyük bir kesinlikle söyleyebiliriz: Önünde sonunda Filistin ve Lübnan halkları kazanacak; siyonist İsrail, tarihi ve geleceği olmayan, devlet kılığındaki bir çete olarak varlığının sonuna büyük ölçüde yaklaşmış olacak.

Gerici İran'a gelince... Bu dinci-gerici devletin, varlığını korumak ve sürdürmek için şimdi siyonist İsrail ve emperyalistlere karşı savaş vermek zorunda kalmış olması ne onun karakterini değiştiriyor ne de onun tarihini bize unutturabiliyor. Bu dinci gerici devletin ellerinde, vinçlerle kaldırılarak idam edilen komünistlerin; Halkın Fedaileri ve TUDEH' militanlarının, Kürt devrimcilerin kanı var. Kadınlara yönelik ortaçağ vahşeti var. Bu gerici devlet, Afganistan'da Sovyetler Birliği ve Demokratik Afgan Cumhuriyeti'ne karşı ABD ve NATO'nun başını çektiği emperyalist koalisyonun yanında savaşmış bir devlettir.

Dahası, bu dinci gerici devlet, Filistin devrimini devrimci-sosyalist çizgiden çıkarmak için Filistin topraklarında dinci gericiliği yeşertmek, devrimci, marksizmden güçlü biçimde etkilenmiş örgütleri güçten düşürmek için elinden geleni yapmış bir devlettir. İran gerici devleti, bu amaç için bir taraftan elindeki tüm olanaklarla Filistin topraklarındaki dinci-gerici örgütleri güçlendirmeye çalışırken diğer taraftan sonradan “düşman” olacağı Katar gibi gerici Arap devletleriyle birlikte çalışmaktan geri durmadı.

İran komünist güçleri ve İran proletaryası bu tarihi unutacak değil. İran devrimci-komünist güçleri gibi, ezilen Kürt halkı, yoksul kitleler de ne bu tarihi ne de daha dün, Mahsa (Jina) Amini ayaklanmasında kitlelere karşı uyguladığı katliam ve zulmü unuturlar.

Bununla birlikte, günümüzde varlığını korumak için siyonist İsrail üzerinden emperyalist devletlerle yaptığı savaş dünya devrimci hareketine, Filistin devrimine; emperyalist-kapitalist sistemin çöküşüne katkı sağlıyor; bu çöküş sürecinin hızlanmasına katkı yapıyor. Komünistler elbette buna kayıtsız kalamazlar. Dünya devriminin gelişmesi için verilen mücadele bu savaşta İran'ın ve müttefiklerinin siyonist İsrail'e; onun omuzları üzerinden emperyalistlere karşı zaferinden yana olurlar ve emperyalistlerin İran karşısında muhtemel bir yenilgisini dünya devriminin kazanımı olarak kabul ederler. Ama buradan hareketle gırtlağına kadar komünist kanına batmış gerici-dinci İran'ı müttefik vb ilan etmezler.

Bir kaç gün önceki misilleme, birincisi, bu savaşın siyonist İsrail üzerinden emperyalist devletlerin savaşı olduğunu; ikincisi, yeri geldiğinde gerici güç ve devletler dahi dünya devrimi için, emperyalist-kapitalist sistemi yıkacak, en azından zayıflatacak savaşlara girmek zorunda kalıyorlar.

Dünya devrimi her bakımdan güçleniyor!