Günaydın hayırlı olsun beyler. Yalnız haberiniz olsun temeli çürük yapının duvarları şiraze tutmaz! Kızmayın ama, cuma hutbeleriyle “dil koparmak” için ilan edilen seferler artık kuru gürültünün ötesine geçip kimseleri korkutmuyor.
Amacınızın nasıl bir şey olduğu aşikar ve onu tarif etmek hem gereksiz, hem de bu uğurda sarf edilecek kelimelere yazık. Madem öyle, o halde, bu cihat yolunuza, bu amacınız yar ve yardımcınız olsun. Lakin hepimiz biliyoruz ki, dil koparmak için yola çıkanlar tükürdüğünü yalayarak geri dönüyorlar!..
Korkmanıza hiç gerek yok, neden şarkılardan korkasınız ki. Yoksa onlardan biri “sağa çek” dediğinde “gitçekinizi” mi düşünüyorsunuz? Korkmayın sizi susuz köylerde dağıttığınız çamaşır makineleriyle mutlu olan insanlar kurtaracak. İneklerine icra gelen köylüler kurtaracak. İş bulamayan üniversite mezunları, atanamayan hemşireler, öğretmenler kurtaracak. Yurtlarda sapıklara emanet edilen çocukların aileleri kurtaracak. Dakika başı zamlanan peyniri tüketemeyenler kurtaracak. İşyerlerine kilit vuranlar kurtaracak. Bileğine kelepçe vurulan Migros Depo işçileri kurtaracak. Ormanlar yanarken “beyefendi”nize ait 16 tane süper dolu uçak varken bir tane yangın söndürme uçağının dahi olmadığına şahit olanlar kurtaracak. Yasakladığınız 1 Mayıslar ve Newrozlardan dolayı size müteşekkir olan Türk ve Kürt emekçiler kurtaracak. Dağa taşa yağdırdığınız bombalar kurtaracak. Libya ve Rojava halkları kurtaracak. Öyle çok ki seveniniz, neden bir iki sanatçının ettiği sözlerden korkasınız ki. Düşünmek lazım!..
Başarılarınız koruyacak sizi. Hiç kolay iş mi dünyanın en yüksek faizli borcunu alabilmeye mazhar olmak. Kolay iş mi, öğrencileri yurtsuz fakülteleri boş bırakarak talebeleri hedef haline getirmek. Kolay iş sayılır mı hiç, dünyanın en düşük maaşlı işçilerine en pahalı elektriği satmak. Bakın daha kapanan fabrikalar ve işyerlerinden dolayı işsiz kalanlar, o milyonluk işsiz ordularını saymadık bile. Başarılarınız öylesine devasa sonuçlara yol açtı ki, her biri rahat rahat yeter sizin işinizi görmeye!..
Korkmayın, hiç lüzumu yok. Nasıl olsa şarkı söyleyen sanatçıdan protesto yapan öğrenciye, hakları için yürüyen işçilerden, yaşamak için isyan eden kadınlara, yoksul memurlardan, doktorlara hepsini birer birer vatan haini ilan etmediniz mi, yetmedi gökte buluta, deliğinde fındık faresine terörist yaftasını yapıştırmadınız mı?
Nerede şimdi Emevi Camii’nde namaz kılacağını ilan eden o kafa... Karadeniz’de gaz bulduk diye kulaklarımıza ziyan şekilde bağıran dil... Nerede “Göğe bak şaşır” deyip de göğe bakmakla uzaya gitmeyi bir sayarak nara atan cevher... Hani şehir hastanelerine hepimizi peşin peşin satan deha... Nerede kafamıza çay paketini patlatan eli bol, yüce gönüllülük... Her yana dağın içine, denizin dibine, ormanın kalbine beton döken o girişimci ruh nerede... Korkuya ne hacet bakın bitti bitiyor Çanakkale Köprüsü. Oradan gelen parayla herkes milyarder olacak. Üstelik bunun için Marmara bölgesindeki her bir aracın günde üç kez bu köprüden geçmesi yeterli... Korkmayın açın “Karadeniz Çırpınırdı”yı, bir de “Dombra”yı. Hem ne korkacaksınız. İki bağırın vatan millet, din iman, sonra kazı yolmaya devam... Beraber yürüyorsunuz bu yollarda... Lakin o kaz da tek tüy bile kalmadı sanki!..
Korkmayın ama sanki şu aralar hesaplarınız hepten yanılıyor gibi. Artık hizmet ettiğiniz burjuva sınıfa da pek yaranamıyorsunuz. Tabii ki üç kuruş için üç milyon insanı öldürebilen bir sınıf üç kuruş için size hiç kıyar mı? Hem siz onca oy almışken!..
Tabii ki “bitçek gitçek” dendi diye gitmezsiniz siz, fakat üzülmeyin. Emekçiler bu açıdan iyi tanıyor sizi, zaten bu yüzden de o muştulu güne eli boş gelmemek için kızılcık ağacından fırınlanmış asalar yaptırdılar, sağlam yürümektir niyetleri bilesiniz!..
Şimdi bütün bu esprileri bir kenara bırakıp ciddileşirsek; elde kalan nedir? Niye bu insanlar bu kadar çok korkuyorlar. Bu paniğin hatta paranoyanın nedeni nedir? Çünkü yaşanılan şey sadece bir ekonomik kriz, hatta bir sistem krizi değil. Bunun çok ötesinde kapitalizmin çöküşüdür. Bu çöküş öyle evreye ulaştı ki, onu durdurmak için atılan her adım, her şeyi daha da berbat etmekten öte sonuçlar yaratamıyor. Dahası çok da önemli olmayan bir söz, böylesi bir dönemde baraj setlerini yıkarak, kıyamet sellerini özgür bırakacak dinamit etkisi yaratabilir. CHP de bundan dolayı herkesin sesini kısmak istiyor çünkü yamaçlarda devasa karların biriktiğinin ve tek yankının dehşetli bir çığa dönüşebileceğinin bilincinde...
Kapitalizm çok çarklı ama çok da komplike olmayan bir makinedir. Çarklar bir ters dönmeye görsün. Büyük çarklar önce küçük çarkları yemeye sonra da birbirlerini öğütmeye başlar. Makinenin içi artık bir mahşer yeridir. Zembereği boşalan boşalana. Zaten çok da sürmez başlar gövdesi de parçalanarak dökülmeye ve geriye kalan artık sadece bir hurda yığınıdır. Kapitalizm sadece emekçileri değil, kendi sınıfını da öğüten bir sistemdir. İşte tam böyle anlarda dönemin şanslı idarecilerinin abuklamalarına şahit olunur. “Ekonomi gözlerdeki ışıktır” ya da “Almanya bizi kıskanıyor” gibi. Başta bu sabuklamalar espri sanılır, sonra bakılır ki, yok; ciddiyetsizlikle dolu cahiliye gerçeğinin, deha dağarcığının dilinden arz-ı endam eyleyen şuursuzluk tam da budur.
Ancak bunda şaşıracak bir şey yok. Kapitalist sistem ölümcül evresine girmişken ve burjuva büyükbaşlar birbirlerine karşı hançer çekmişken onların idarecilerinin işler karıştıkça her açıklamalarının nörolojik bir vakaya, her adımlarının da daha büyük bir felakete işaret etmesi her halde abesle iştigal olmasa gerek.
Burjuva muhalefetin çaldığı saza gelince. Bu şarkı aynı bayat şarkı. Hükümeti kurban edip sistemi kurtarmak peşindeler. Yani yaşanan trajedileri unutturmak şu anki idarecileri tek suçlu ilan etmek sonra emekçilere yeni travmalar yaşatmaktır. Oysa emekçilere gereken bileklerine zincir vurulan Migros Depo işçisine gereken, terörist ilan edilen Boğaziçililere gereken, her gün katledilen kadınlara gereken, yok sayılan Kürt halkına gereken, doğaya gereken, kurda kuşa, denize gereken, yepyeni bir başlangıçtır. Artık iyice bir küf tutan ve baştan sona irin kokan bu sistemden onun icraatlarından ve tüm savunduklarından kesin bir şekilde kurtulmaktır.
Kenan Kızıl