"Güvenli sokaklar istiyoruz” diye harekete geçtiler ve milyonlarca canı katletmek üzere kolları sıvadılar. Hızla kamuoyu oluşturmak için adımları attılar. Sosyal medya hesapları, troller, onlardan daha beter durumda olan burjuva medya hemen bu katliamın hazırlığını yapmaya koyuldular.
Evet, sokakları bizimle birlikte paylaşan kediler, köpekler için katliam anlamına gelecek bir yasa idi bu. Haftalarca ekranlarımıza sokaklarda köpek saldırısına uğrayan yaşlılar, korkutulan insanlar, köpeklerin parçalayıp öldürdüğü söylenen çocuklar doldu birden. “Bakın medeni Avrupa’ya” dendi, “bakın hiç sokaklarında kedi köpek var mı?” Bu esnada Paris’in göbeğinde Eyfel’in çevre sokaklarında fareler cirit atıyordu.
Evet, elbette “güvenli sokaklar” istiyoruz. “Güvenli sokak” denince aklınıza ne geliyor? Kapınızın önüne kıvrılmış uyuyan köpekler mi, yoksa saat biraz geç ise ya da sokak biraz tenha ise karşılaşabileceğimiz envai çeşit “insani tehlike” mi? Çocuğunuzu üst sokaktaki bakkala gönderip iki ekmek bir süt aldırmak istediğinizde kaç defa düşünüyorsunuz ve ne düşünüyorsunuz? Köşede karşılıklı yatan iki köpeğin saldıracağını mı, köşeyi dönerken bir arabanın çarpacağını mı, birisinin ensesine vurup elinden parasını alacağını mı, yoksa bir arabaya atıp götürebileceklerini mi? Kadınsanız sokağa çıkarken son bir kez aynaya bakıp sokakta rahat yürümenize engel olacak bir şey var mı diye düşünürken aklınıza gelen tehlike ayağınıza dolanıp bir süt, bir salam isteyen tüylü yaratıklar mı oluyor, yoksa sokakta, metroda, avm’de, otobüste karşınıza çıkacak ard niyetli insan türü mü oluyor? Erkekseniz de bu tehlikeden azade değilsiniz, yolda, trafikte, alışverişte, sokağın ortasında her an canınızdan olabiliyorsunuz.
Tehlike nerede?
O. iki defa köpek saldırısına uğradığını söylüyor. Biri çocukken, kendi boyunun iki katı kadar bir dövüş köpeği sahibinin elinden kurtularak küçük çocuğun eteğini kapıyor ve ona ömür boyu bir köpek korkusu miras bırakıyor. Bir diğer saldırı ise 30 sene sonra, sahibinin tasma ile gezdirdiği köpeğin düz yolda yanından geçerken ısırıp dişlerini geçirmesi... İki saldırının faili de sahipli ve tasmalı, “eğitimli” köpekler... M.’nin köpeklerden ödü kopuyor çocukluğundan beri. Uzaktan havlama sesi duyduğunda bile dehşete kapılıyor. Çünkü dünyaya gözlerini açtığında ilk gördüğü, duyduğu sesti bu. Minicik gözlerini ilk açtığında bir tarlada yolun kıyısında başında bir çoban köpeği havlıyor, uluyor ve insanların dikkatini bu terk edilmiş bebeğe çekmeye çalışıyordu... A. uzun yıllar köpek travmasını aşamamış bir diğer kadın. Yeni yeni yürümeye başladığında minik bir süs köpeği, o çığlık çığlığa koşmaya çalışırken havlayarak peşinden kovalıyordu. Binlerce, milyonlarca olay anlatılabilir hayvanlara dair.
Kapıdan sokağa çıktığınızda -aslında çıkmanıza bile gerek yok, eve otururken bile- hayatınızı tehlikeye atabilecek ne kadar çok olayla karşılaşabiliyorsunuz... Hırsızlık, gasp, trafik kazası, taciz, tecavüz, cinayet, kör kurşun... Sokakta bir insan size seslendiğinde hızını artırmayan, duymazdan gelmeyen var mı, özellikle kadınsanız? Kaç haber duydunuz-okudunuz açık bırakılan kuyulara düşen ölen çocuklar ya da yetişkinler hakkında? Sokakta tartışma sırasında bıçaklanarak öldürülenler hakkında? Sadece sokakta yürürken kılıçla öldürülen kadına dair haberi kim unuttu? Ya da daha günler önce sağanak yağmurda elektrik çarpması nedeniyle ölen iki kişiyi? Birkaç hafta önce eve temizliğe giden genç bir kadının cesedi 6 parçaya ayrılmış halde bulunmadı mı? Ya da evinin yakınında oynarken araba çarparak öldürülen ve davası yıllardır kamuoyunu sarsan Rabia Naz? Evine gitmeye çalışan Özgecan?
Evet, sokaklarımız tehlike dolu ve o tehlikelerin kaynağı dört ayaklı dostlarımız değil. İstatistiklere baktığımızda sokakta saldırıya uğradığımızda bunun sebebinin sokak hayvanları olması ihtimali %0,17... Sağanak yağmurlarda sel sularına kapılıp boğulma ihtimalimizden çok daha düşük... Yahut kadınsanız bir erkek tarafından öldürülme ihtimalinizden neredeyse bin kat daha düşük bir oran...
Mecliste bu katliam yasası görüşülüyor şimdi. Detaylarına girmeyeceğiz. Kaç milyon sokak köpeği olduğu, barınak sayısı, maliyeti... Bunların hepsini hayvanseverler, uzmanlar, veterinerler açıklıyor, katletmek yerine alternatiflerini de ortaya koyuyor. Sokak hayvanları ortadan kalktığında doğacak sonuçları, ekolojik dengenin nasıl bozulacağını da açıklıyor verilerle. Hayvanların katledilmesine örnek olarak gösterilen “Medeniyet” dediğimiz Avrupa ülkeleri ise uzun yıllar önce bu “sorunu” katlederek çözmüş olduğu için, sokaklarında gördüğümüz hayvanlar artık lağım fareleri ve çeşitli sürüngenler olduğunu da bir not olarak düşelim.
Hayvanlar ya da hayvanseverlik değil, insanlık bir sınavdan geçiyor. “Çözüm” adı altında bir katliam sunuluyor. İnsani barınma, kısırlaştırma, hayvan nüfusunun ve yaşam alanlarının iyileştirilmesi için acil önlemler istenirken, karşılığında getirilen “çözüm” barınaklara doldurularak açlıktan, hastalıktan ve bakımsızlıktan ölüme terk etme... Kimse kimseyi kandırmasın. Bugüne kadar hayvan barınaklarının durumu ne idi ki, şu an 4 milyon sokak köpeğini doldurduğumuzda durum ne olur...
Evet, her şeye düşmanlar. İyiye, güzele, müziğe, sanata, renklere, kendinden olmayana, hayvanlara, doğaya, eğitime, bilime, kadına... Her şeye düşmanlar. Ancak insanlık ve insani bir toplum, bu nefreti yenecek.
“Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı
Sevmekle başlayacak her şey”
Sibel Deniz