“Sana düşman, bana düşman, Düşünen insana düşman…”
Devletin faşist saldırıları ve baskıları her geçen gün artarken, karşısında öfkeyi de sabrı da son damlasına kadar taşırıyor. Şubat ayının son günü (dün) yaşadığımız olaylar, düşmanın neler yapabileceğini, bir kez daha gösterdi.
İlki artık “alıştığımız” görüntü yine Kürdistan’dan. Çocuklar ve zırhlı araçlar…
Batman Bağlar’da zırhlı bir aracın çocukları kovaladığı görüntüler düştü sosyal medyaya. Emniyet Müdürlüğü'ne ait zırhlı aracın çocukların bulunduğu alana hızla girerek kovaladığı ve çocukların ezilmemek için kaçtığını gördük…
Yıllardır süratle caddelerde, sokaklarda hız yaparak çocuklara-yaşlılara çarpan, ezen zırhlılar mahkemelerde ve soruşturmalarda “kaza” denilerek, öldürülenler “suçlu” gösterilerek aklandılar her zaman. Ancak bu görüntüler, bu “kaza”ların ne derece bilinçli bir “katliam” olduğunu bir kez daha gösterdi.
Bir diğer haberse Nevşehir Hacıbektaş’tan… Devlet terörünün coğrafya ya da ırk dinlemediğinin bir delili olarak yaşandı. Ulaş Bardakçı için yapılan “Ulaş Bardakçı Ölümsüzdür” yazılaması nedeni ile bir gencin evi basılarak gözaltına alındı. Gece saatlerinde evi basılan ve arama yapılan Burak Aysu’nun hamile olan ablasının ikiz bebeklerinden birinin kalbi durdu, öldü.
TKP üyesi idi Burak ve Ulaş Bardakçı yazılaması nedeni ile “terör örgütü üyeliği” ile suçlandı, çıkarıldığı mahkemece de serbest bırakıldı.
Ev basınları sırasında ev halkına işkence etmek ya da öldürmek de sıradanlaşan günlük olaylar arasında geliyor. Gerek Kürdistan’da gerek Türkiye’de polis baskınlarında yere yatırılıp başına silah dayanalar, dipçiklerle darp etmeler, işkenceler, hatta Dilek Doğan örneğindeki gibi infazlar vakayı adiyeden sayılıyor.
Yeni olan şey ise, bir süredir artık “duvar yazılamaları” gibi basit sebeplerle dahi evlerin basılıp insanların terör örgütü üyelikleri ile suçlanmaları, ev hapisleri ile hatta tutuklama talebi ile yargılanıyor oluşları…
İşçi ve emekçilerin, Kürt halkının, gençlerin, kadınların yüzünü sokağa dönmesi ile korkuyla her yana, her şeye saldıran devlet, “bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecek”…
“Ve elbette ki, sevgilim, elbet, / dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, / dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, / işçi tulumuyla, / bu güzelim memlekette hürriyet.”