Zin ve Sıti’yi aşk öylesine değiştirmişti ki, dönemezlerdi eski hallerine... Dadıları Hayzebun onları garip halde bulunca, “Her biriniz iki gözümün nurusunuz / Koruyucunuz Allah olsun sizin / Benim canım feda olsun size / Doğru söyleyin bana ne oldu halinize.../(...) Bu şaşkınlık mıdır yoksa sevda hayali mi”
Sıti ve Zin anlatırlar yüreklerindeki derdi...
Newroz günü iki delikanlıya tutulduklarını, ama onların kim olduklarını bilmediklerini söylerler... Yüzüklerle nişan ettik sevgimizi derler. Dadı kurtarmak için namuslarını Tacedin ile Memo’yu aramaya gider... Aşklarından olmuş hasta bulur onları... Verin yüzükleri, laf gelmesin namuslarına ve en kısa zamanda gelin isteyin kızlarımızı. Memo aşkının simgesi olan yüzükten ayrılmak istemez ama söz olsun da istemez yarine.
Tacedin Sıti’yi istemek için büyüklerini gönderir beye...
Bey yiğit Tacedin’e vermeyecektir de kime verecektir Sıti’yi... Düğün dernek kurulur... Xanî, uzun uzun anlatır düğünü... belgesel tarzında sunar bize o günün adetlerini.
Bu kadar çabuk Tacedin’in mutluluğa ermesine dayanamaz Bekir... Tacedin’den korkar ama fitne ve fesatlıktan vazgeçmez. Bey’e fısıldar içindeki kötülüğü. Sıti’yi çarçabuk verdiğini, onun daha iyilerine layık olduğunu söyler. Bey ise, “Hiç değişir miyim ey bedbaht / Tacedin ve Memo’yu Kayser’in tahtına” Fesadının yeterli olmadığını anlayan Bekir, başka yollar arar kendine... “Sen Sıti’yi Tacedin’e verdiğin gün / O da kendi yönünden Memo’ya vermiş Zin’i”
Nasıl olur... Beyin izni olmadan kuş uçmaz, kervan geçmez... Ne mümkün beyin izni alınmadan karar vermek bir şey hakkında... Zin’i Memo’ya vermek kimin haddine... Fesat yerini bulur... Bekir yakalamıştır doğru noktadan... Kükrer Bey... Bir aşk masala dönüşür bundan sonra...
“Gönlümde vardı gerçekten
Zin’i Memo’yla şereflendireyim ben.
Halit ceddine varıncaya kadar,
Pederin ve ataların ruhlarına and içerim ki
Âdem soyundan olan erkek cinsine
Zin’i karı olarak asla vermeyeceğim
Başından bezmiş olan varsa
İşte Zin...”
Hangi zorbalık, hangi tehdit aşkı dize getirebilmiştir ki, beyin meydan okuması buna yetsin...
Zin yemeden içmeden kesildi... “Gönlünün derdi oldu gıda ve yiyecek / Gözyaşları da oldu şerbet ve içecek / Güneşin karşısındaki ayın mehtabı Zin” oldu biçare. Zin aşkını, derdini, gamını dilsiz yaratıklara söyledi... Kimi zaman bir mum, kimi zaman pervane böceği oldu dert ortağı... İnsanoğluna ise anlatmadı derdini.
Memo deliye döndü sevgilinin yüzünün hayalinden. Memo’da aşkını, derdini Dicle’ye anlatır, dert ortağı olur Dicle Memo’ya... “Ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir! /Ey âşıklar gibi sabırsız ve sükûnetsiz nehir!” Rüzgardır bir başka dert ortağı Memo’ya. “Mürekkebi gönül kanı atan bu mektubu / Bir siyah gözbebeği atan şu sayfayı / Cemalinin önündeki perdeyi titretmeden / Bir arzuhal gibi tenha olarak ver eline / Sakın ha! Perdeyi yellendirmeyesin / Yar mektubu okuduğu zaman”
Bey ve yanındakiler tüm bir konak ava gittiğinde Zin kendini bahçeye attı. Memo’nun aşkından yanan yüreğini biraz olsun rahatlatmak için... Ateşler içinde yanan Memo’da duramadı içerde. Attı kendini sokağa ve bir anda buldu Zin’in karşısında... Konağın bahçesinde... oldu Zin’in isteği, Memo kalktı geldi yanına... Dayanamadı Zin’in yüreği, bayıldı, yığıldı kaldı orada... “Ciğeri kanlı olan Memo görünce / Sedef içindeki bir inciye benzeyen Zin’i” buluştu elleri birbiriyle... Aşk denizine daldılar unutarak her şeyi... Fark etmediler avdan dönen topluluğu... Karşılarında buldular Bey’i Memo ve Zin… Abasının altında Zin, yaralı bir ceylan gibi kalakaldı... Memo, Bey’e Zin’i ceylan olarak tanıttı. Dostu, sırdaşı, arkadaşı Tacedin anladı Memo’nun derdini koştu bir çare aramak için. Hiç tereddütsüz evini ateşe verdi... Mülkün ne kıymeti vardı dostluğun yanında... Feryat figan dağıldı kalabalık... Kaldı Memo ve Zin yalnız... Yaralı ceylan Zin uzaklaşır oradan...
Beko… Hain, fesat Beko yine iş başındadır... Dedikoducular, hilekârlar, kıskançlar iki sevgilinin haberlerini dolaştırırlar tüm meclislerde. Kurulur fesat tezgâh. Beko fısıldar beyin kulağına,
“Namusa aykırı atan bu haberin
Hakikatini nasıl ortaya çıkaralım?
Suçun ipucunu nasıl ortaya çıkaralım?
Bekir dedi ki; “Emir ver Memo’yu çağırsınlar,
İkiniz halvete oturunca
-Memo gerçek aşıktır bunu iyi bil-
Kendisiyle satranç oyna sen,
Şartını da “Gönül dileği” olarak koş,
O zaman sırrın hakikati meydana çıkacaktır.”
Gönlündeki sevgiyi inkar etmeyeceğine emindir Bekir... Beylerin, Bekirlerin oyunundan habersizdir Memo.. Bilmez “Beyler yılanların şahının soyundandır / Zehir sahibi ve mühür sahibidirler / Mühürleri bastıkları zaman, bil ki zehirdir/ Sevgi gösterdikleri zaman da bil ki hışımdır.”