Tarihin derinliklerinde, farklı yüzyıllarda yaşamış nice kadın var. Onları tanımak, duygu ve düşüncelerini, kavgalarını öğrenmek ne güzeldir. Onların yaşamını okurken elinde olmadan kendini arıyor ve ne kadar çok benzerlikler olduğunu şaşarak görüyorsun. Onların yarım kalan düşlerini gerçekleştirebilmek için sorumluluk hissediyorsun. Bir süre sonra kendi yaşamınla onların yaşamını, umutlarını, özlemlerini, gelecek güzel düşlerini, aradıkları masal aşklarını bulmaya çalışırken yakalıyorsun kendini. Hem onlar için hem de kendin için yaşıyorsun.
Kendinden önceki kuşakla gelecek adına kurulan bu köprü o kadar güçlü ki… Kendini birçok kadının deneyimi ve birikimi ile çoğalmış hissediyorsun. Onlardan aldığın güçle yürüyorsun dünyayı değiştirmek için… Tıpkı Clara, Rosa, Kollantay, Kurupskaya, Olga, Ibaruri, Mitka gibi…
Tanya’da bu kadınlardan biri… Kısacık bir yaşama sığdırdığı koskoca bir dünyaya sahip Tanya… Bu dünyayı Tanya’ya, komünist olan annesi ve babası Nadja ve Erich Bunke açtılar. Onlar kızlarını her zaman bir komünist gibi ve devrimci tarzda yetiştirdiler. Tanya anne ve babası mülteci olarak Arjantin’de bulundukları dönemde bir mülteci evinde doğdu. Çocukluğu Arjantin’de geçti. 1945’ten sonra Hitler faşizminin yenilip sosyalist bir Almanya’nın yaratıldığı günlerde ülkelerine dönebildiler. Ama Tanya, 1959’ta Küba’da gerçekleşen devrimle birlikte, o coşkuyu ve heyecanı yaşamak, devrimin inşasına katılmak için Küba’ya gitti.
Annesi onun bu isteğinin nasıl önüne geçilmez olduğunu şöyle anlatır, “Küba’ya gitme isteği çok büyüktü. … Parti, Latin Amerika’ya tekrar gitmek için ne kadar uğraştığını bildiği için Tamara’nın isteğine anlayış gösteriyordu. Yoldaşlar bir defasında ona, seni iyi tanıyoruz, sana güvenimiz tam ve nerede olursan ol, ister sosyalist, ister kapitalist bir ülkede olsun her yerde, işçi sınıfının saflarında kararlılıkla devrimci mücadeleyi sürdüreceğini biliyoruz, dediler. Küba’da Küba devriminden çok şey öğreneceğini ve bu bilginin Arjantin’de amaçladığı devrimci faaliyetinde yardımcı olacağını düşünüyordu. Eğer Latin Amerika’da mücadele etmenin görevi olduğuna inanıyor ve böyle hissediyorsa, onu engellemeye hiç hakkımız yoktu.” İsteseler de bu gücün ve özlemin önünde kimse duramazdı, çünkü Tanya kararını vermişti.
Tıpkı Che gibi bir kıta devrimi düşleyen Tanya, Küba’daki görevlerini bitirdikten sonra düşünün peşine düştü. Bu düş için her şeyden vazgeçmeye hazırdı. Devrimci bir kadın olarak, aldığı görevlerin bütün enerjisini yoğunlaştırması gerektiğinin farkındaydı. Hiç tereddütsüz hepsinden vazgeçmeye hazırdı. Ve öyle de yaptı. Che ile birlikte bir kıta devriminin gerçekleştirilmesi için Bolivya’ya gerilla mücadelesini başlatmak üzere gittiler.
Yıllar sonra ancak dönebildiler Küba’ya… Küba halkı onları omuzlarında taşıyarak bağrına bastı. Che ve diğer yoldaşları ile birlikte Tanya, 1998 Aralığında, Santa Clara kentindeki Che Guevara anıtına Fidel’in konuşmasıyla gömüldü. “Zaferimizin 40. yıldönümü arifesinde, aramıza katılmak üzere bize ulaşan, yeni takviye gücün companeroları olarak, hoş geldiniz! Hoş geldin Tanya, bir kadın ve bir komünist olarak sergilediğin ölümsüz örnekle! Hoş geldiniz Küba Devrimi davası, halkların kardeşliği ve dayanışması için kahramanca mücadele verenler!”
Yeni bir kadınla tanışmak, yeni bir yoldaş edinmek ve onun yarattığı güzelliklerle çoğalmak ister misiniz? Belge Yayınlarından çıkan Tanya adlı kitap bize bu olanağı sunuyor. Tanya’nın devrimci yaşamı tanıkların anlatımıyla sunuluyor. Kitabın önsözü ise Komutan İnti’den isteniyor. Kimdir komutan İnti? Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusunun (ELN) lideridir. Che’nin başlattığı ve tüm gücün koşulsuz kullanımını gerektiren mücadeleyi sürdürme görevi verilen kişidir. Che, Tanya, İnti (Guido Peredo) … Önsöz yazması istendiğinde İnti illegalitenin ağır koşullarında faaliyet yürütmektedir. Kitap yayına hazırlandığında ise İnti devrimci mücadelede ölümsüzleşmiştir. Bu yüzden de kendisi bu kitabı hiçbir zaman görememiş ve okuyamamıştır.
Uzun bir alıntı olmasını göze alıp bu önsözü sizinle paylaşmak istiyoruz.
“Bir partizan merkezinin inşası, büyük sırları saklayabilen, gerektiğinde bunlara beraberinde mezara götürebilen demirden karaktere sahip insanlar gerektirir. Ayrıca bu insanlar özverili olmalı ve olağanüstü bir özdisipline sahip bulunmalıdırlar.
“Esas mücadeleden önceki bu karmaşık aşamada bir araya gelen erkek ya da kadınların yaşamı temelden değişir. Çalışma heyecan vericidir; ne kadar iyiyse ve ne kadar ilerlerse, kıtanın bir bölümünün özgürlük mücadelesine başlayacak oluşum halindeki kol o kadar iyi fark edilir. Çabaların başarıyla taçlanması için; zor değil, kişinin tamamen bilinçli uyduğu katı bir disiplin gereklidir. Bu bilinçlilik –her kurtuluş hareketinde temel bir unsur- “normal olarak” bir erkeğin ya da bir kadının erişmeye çalıştığı her şeyden vazgeçişi içerir. “Eski” yaşam geçmişte kalır, gömülmüştür ya da en azından ondan uzaklaşmak için büyük çaba sarf edilir. Büyük özverilerde bulunmaya hazır yeni bir insan şekillenir.
“Fakat bu devrimci hazır oluşa giden yol uzundur.
“Tanya bu uzun yoldan geçerek, başka insanların vazgeçilmez saydığı her şeyden vazgeçti.
“Sessizce, alçakgönüllülükle tehlikenin üstüne gitti; düşman çevreye inat büyük gerilimlere ve yüklere katlanarak, unutulmaz yiğit Comandante Ernesto Che Guevara’nın önderlik ettiği Nancahuazu’daki partizan hareketinin inşasında önemli bir çalışma yürüttü.
“Devrimci mücadelede böylesine bir özveriyle saf almaya Tanya’yı iten neydi?
“Küba devrimi, emperyalizme karşı yiğitçe mücadele ve dünyaca ün kazanan insanların cesurca ortaya çıkışının, tüm dünyada birçok genç üzerinde olduğu gibi onun üzerinde de derin bir etki uyandırdığını düşünüyorum. Özellikle Che gibi kişilikler sömürülen ve ezilen halklara yeni hedefler, yeni umutlar verdiler.
“O –duyarlı bir kadın, komünistlerin kızı, kendisi de davranışlarıyla ve eylemleriyle komünist- kıtamızın devrimci sürecine aktif katılma görevinin bilincindeydi.
“Avrupa’yla Latin Amerika’nın etkisi onda iç içe geçiyordu. Karakterinin şekillenmesinde elbette her ikisinin de katkısı vardı.
“Latin Amerikalı olarak gelecekteki yiğitçe mücadeleleri ve hiçbir dürüst insanın görmezden gelemeyeceği tarihsel olayları önceden seziyordu; halkın gerek sevinçleri gerekse de acıları onu harekete geçiriyordu. Bu yüzden sevinçle ve sanki çok doğalmışçasına gerçek bir devrimci olmaya karar vermişti.
“Bir gün Bolivya’ya geldi. Onunla çalışan yoldaşlar onu silahlı mücadeleye hazır oluşu nedeniyle takdir ediyorlardı; kendisini son derece hümanist bir göreve adadığı için takdir ediyorlardı; kararlılığı ve sadakati nedeniyle takdir ediyorlardı.
“Devrimci çalışma koşulları bana, onunla çok az bir araya gelme fırsatı sundu. Nancahuazu’da da durumumuz böyleydi. Che’nin grubuyla, o dönemde Tanya’nın bulunduğu Joaquin grubunun bir araya gelememesine yol açan koşullar biliniyor. Ancak isadan, Joaquin grubundan bütün partizanların katledildiği Vado del Yeso pususuna kadar ayrıntılı olarak neler olduğunu bilmiyoruz.
“Hiç kimse, Tanya dahil hepsinin yiğitçe mücadele etmiş olduklarından kuşku duymuyor. Hiçbiri teslim olmadı, hiçbiri inancını yetirmedi. Onlar günün birinde Latin Amerika’da zafere ulaşacak idealleri savunurken öldüler.
“Bu yüzden bizim için Che ölmedi –Tanya, Joaquin, Chino ve birçok başka kahraman da ölmedi. Çünkü fiziksel ölüm, düşünceleri öldüremez. Che’nin önderlik ettiği Bolivyalı partizanların ölümünden düşünceler güçlenerek çıktı ve yaygınlaşıyor, tüm dünya gençliğinin mücadele bayrağı haline geliyor.
“Tanya tüm kadınlar için bir örnektir ve devrimci mücadelede onların önemini vurgular. Kadınlara karşı daha birçok feodal ön yargıların egemen olduğu kıtamızda o sınırları yıktı ve yerini aldı, bunun için onu bugün sevgiyle anıyoruz.
“Tanya üzerine, okumadığım kitaba önsöz yazarken belki de şunu söylemek, en iyi saygıyı göstermek olacaktır.
“O Latin Amerika’nın özgürlüğü için yiğitçe öldü; fakat cesur, gerçekten devrimci bir kadın örneği olarak yaşamaya devam ediyor.”
İnti’nin dediği gibi Latin halklarının yükselttiği “Zafer ya da Ölüm” sloganlarında devrimci bir kadın olarak yaşıyor Tanya… Bizleri çoğaltıyor, güçlendiriyor…
ÖNSÖZ, 16. Sayı, Kış ‘10