Seçim rüşveti ithamları altında hükümet birbiri ardı sıra ekonomi paketleri açıklıyor. Asgari ücrete yaptığı “müthiş zam” ardından KOBİ’lere neredeyse 22 milyar TL’yi bulacak bir kredi müjdesi verdi. Yetmedi, kredi kartı borçlularını kurtaracak krediyi de devreye soktu. Böylece Halk ve Ziraat Bankaları üzerinden seçim hamlesini yapmış oldu.
Verilen bu rüşvetlerin seçime yansımasının ne olacağı ayrı bir konu. Ama bunun emekçi halkın durumunu iyileştirmede neredeyse hiçbir etkisinin olmayacağını aklı başında tüm iktisatçılar dile getiriyor. Dahası, atılan bu adımların giderek derinleşmekte olan krizin emekçiler açısından en ufak bir hafifletici etkisi olmayacak. İflaslar ve borç ödeme ertelemeleri hız kesmedi. Ülker, Doğuş gibi en büyükler dahi vergi ve kredi borçlarının yeniden yapılandırılması için başvurdular. Tek başına bu durum bile, ekonominin nasıl bir uçuruma yuvarlanmakta olduğunun göstergesi.
İşçi ve emekçilere gelince... İnşaat sektöründeki iflaslar ve konkordatolar sonrası kısa sürede onbinlerce işçi işinden oldu. Organize Sanayi Bölgelerinde pek çok işletme işçilerinin çoğuna yol vermiş durumda. İşsizlik tüm işçilerin günlük yaşamlarının bir parçası. Ücret alamamak, ücretsiz izne çıkarılmalar, çalışma şartlarının sürekli kötüleşmesi... Sınıf her yerde eylemde. Sadece haber olan işçi eylemlerine bakıldığında bile ülkenin her yerine yayılmış irili ufaklı, kimi tekil, çoğu dağınık, sayısız eylem var. İstanbul, İzmir, Bursa, Bolu, Adana, Kocaeli, Manisa, Bartın, Mersin, Bingöl, Eskişehir, Zonguldak, Amasra, Muğla, Urfa, Ankara, Aydın, Antep, Van, Malatya, Antakya, Tekirdağ, Kütahya, Sakarya, Çanakkale, Tokat, Düzce, Şırnak... Liste böyle uzayıp gidiyor. 2018 boyunca pek çok il ve ilçe merkezinde çok sayıda işçi eylemi, gösteri, grev, direniş vb oldu. Bu kadar yaygın eylem coğrafyası mevcut şartların her türlü irade ve niyetten bağımsız olarak emekçileri harekete geçmeye zorladığını gösteriyor. Hareketin kökü sanılandan daha derin. Hiçbir palyatif hamle bu şartları ortadan kaldıramaz. Bu kendiliğinden kaynama ve en son İzmir örneğinde görüldüğü türden kabarış, engellenemez!
Ne yapmalı? Geniş işçi ve emekçi kesimlerin en temelde ekonomik gerekçeler ve taleplerle sürekli harekete geçmeleri bir gerçeklik değilmiş gibi, nesnel hayatın kendisi kendiliğinden bu hareketi yeniden ve yeniden yaratmıyormuş gibi “ekonomik ajitasyon” ile bu türden “hareket yaratma” peşinde koşan yaygın ekonomizm ve sendikalizm akımının aksine, temel politik faaliyetimiz, tüm emekçi kesimlere mevcut durumun bir devrim için sürekli olgunlaşmakta olduğunun açıklanmasıdır; “kitlelere devrimin zorunluluğunu anlatmak, onlara devrim çağrısı yapmak, uygun örgütleri yaratmak ve şiddete dayalı mücadelenin çeşitli yöntemleri ve ‘tekniği’ üzerine en somut biçimde hiç çekinmeden konuşmak bizim mutlak görevimiz ve boyun borcumuzdur.”
Hareketin dinamikleri hızla genişleyen emek çevrelerini avuçlarımıza almamıza izin vermiyor, vermeyecek. Eski dar, sıkı hareket tarzı yangın yerine dönüşmekte olan emek hareketini kucaklamakta başarısız olmaya mahkum. En militan genç işçilere gitmek, onların önünü açmak, inisiyatifine güç katmak, alabildiğine gevşek işçi çevreleri ve geniş işçi komiteleri ile ilintilenmek gerek. Hiç çekinmeden, duraksamadan bu kesimlere gitmek, bu kesimlere devrimci durumun derinliğini, devrimin zorunluluğunu ve kaçınılmazlığını anlatmak, devrim için gereken “zora dayalı mücadelenin yöntemleri” üzerine hiç çekinmeden konuşmak, onları bu politikaya kazanmak gerek. Her sınıf bilinçli işçi işyerinde, mahallesinde, sanayi bölgesinde işçi komitelerinin oluşması ve güçlenmesi için maksimum çabayı göstermeli. Mevcut devrimci şartlar komitelerin kalıcılaşmasının nesnel zeminidir. Yaratılan her örnek hızla yayılacaktır. Proletaryanın devrimci programının sürükleyici maddi güce dönüşeceği yer burasıdır.