5 Temmuz itibariyle Sudan’da Askeri Geçiş Konseyi (AGK) ile Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) arasında geçiş sürecine dair uzlaşmaya varıldı. Taraflar ayrı ayrı uzlaşma haberini verirken uluslararası camiadan tebrik mesajları gelmeye başladı.
Sudan’daki gelişmelere dair son yazımızı “Sudan’da ‘devrim, bedeli kan olan sivil itaatsizlikle silahlanmıştır’ ve iktidarı darbecilerden almak için bu bedeli ziyadesiyle ödemektedir” diye bitirmiştik. 3 Haziran katliamından sonra da bedel ödemeye devam etti Sudan devrimi.
Askeri yönetimin paramiliter Cancavid’lerinin eylemci kadınlara tecavüz haberleri, kaçırma ve işkence haberleri, sokak ortasında cinayet haberleri hiç eksik olmadı. Uluslararası basın ürkütücü tanıklıklarla dolu. Buna rağmen sokaklardan çekilmedi devrim. ElUbeyd’de Wed Medeni’de Sudan Limanı’nda, Mavi Nil’de, Hartum’da, Singa’da Protestolar devam etti. Bu irili ufaklı protestolardan sonra “milyonluk uyarı eylemleri” çağrısı yaptı devrim güçleri. Askerlerin her saldırı ve katliamından sonra inatla sokaklara çıkma çağrıları yükseldi. İnsanlar canlarını ortaya koyarak sokaklara çıktılar.
Devrimin aman vermez baskıları ve taviz vermez tutumu, AGK’yi sürekli köşeye sıkıştırdı. Ne uluslararası destek, ne Suudi-BAE-Mısır gerici üçgeninin cesaret telkinleri sonuç verdi. ElBurhan bir manevra yaparak 20 Haziran’da “ÖDBG dahil tüm siyasi kesimlerdeki kardeşlerimizi önkoşulsuz görüşmeye çağırıyoruz. ÖDBG’nin devrimdeki rolünü ve kitlelerin lideri olduğu gerçeğini reddetmiyoruz. Hiçbir siyasi parti dışlanmamalı. Sudan hükümetsiz daha uzun süre devam edemez.” dedi. Bir gün sonra Hemedi “Acil DestekKuvvetleri (Cancavid) taklitçisi gruplar 3 Haziran’da saldırdı, tutuklandılar.” diye başladı. AGK olarak hükümet kurmak için yetki peşindeydi Hemedi. “Uluslararası gözlemcilerin denetiminde seçim yapılıncaya kadar gecici teknokratlar hükümeti kurma” fikrini ileri sürdü ve bir Cavaignac adayına yakışır sertlikte “müzakere süreci ne kadar sürerse sürsün fikrimiz değişmeyecek” diye meydan okudu. Bu arada içerde ve dışarda AGK yoğun diplomasi yürütmekteydi. Ertesi gün AB, göçmenleri engellemesi için Cancavid’e para aktarıyor haberleri düşüverdi basına. Bu sahte kabadayının ilişki ağının nerelere ulaştığını biraz daha görmüş olduk.
Tüm bu efelenmeler, sahte kabadayılıklar, girişilen katliamlara rağmen devrimin geri çekilmemesinden duyulan korku ve öfkenin dışa vurumundan başka bir şey değildi. Öte yandan AGK, kendi tabanının sadakatinden emin değildi.1
10 Haziran’da AGK eylemleri engellemek için interneti kesti. Daha sonra interneti kestiklerini reddetmelerine rağmen, sözcü Kabaşi cuntanın interneti “bir güvenlik tehdidi” olarak gördüğünü belirtti ve interneti kestiklerini kabul etti. Askerlerin öne çıkan önderleri tutuklaması da kar etmedi. 30 Haziran’daki eyleme saldıran askerler 10 göstericiyi öldürdü, yüzden fazlasını yaraladı. Buna rağmen devrim güçleri AGK’nin “asker başkan” dayatmasını kabul etmedi. ÖDBG 1 Temmuz'da iki haftalık bir eylem takvimi açıkladı. 13 Temmuz’da ülke genelinde katliamın 40. gün eylemleri ve 14 Temmuz günü genel grev yapılacağını duyurdu.5 Temmuz’daki uzlaşma bu koşullarda meydana geldi.
AGK ile ÖDBG arasında varılan anlaşma, 11 kişilik bir geçiş konseyi oluşturulmasına dayanıyor. 5 asker ve 5 sivil üyenin bildirilmesinden sonra 11. konsey üyesi asker ve sivillerin üzerinde uzlaştığı sivil biri olacak. İlk 21 ay konsey başkanlığını askerler üstlenecek, sonraki 18 ay siviller görev alacak. Ayrıca katliamların soruşturulması için komisyonlar kurulacak. Geçiş süreci öz olarak ÖDBG’nin Mayıs ayında hazırladığı anayasa taslağına göre ilerleyecek.
Uzlaşmanın bu şekilde biçimlenmesinden sonra devrim güçleri açıkladıkları eylem takvimini iptal ettiler. Sadece 13 Temmuz’da 40. gün anması yapacaklarını açıkladılar. Ardından AGK başkanı ElBurhan, “AGK olarak üzerinde anlaştığımız şeyleri koruyacağımıza söz veriyoruz. ÖDBG ortaklarımızla birlikte çalışacağız” dedi. Hemedi ise bu anlaşmanın hayata geçirilebilmesi için herkesin iyi niyetli bir şekilde omuz omuza çalışması gerektiğini kaydetti.
Anlaşmayı takiben Darfur merkezli Sudan Kurtuluş Hareketi ve Sudan Kurtuluş Hareketi-Geçici Konsey üyesi 235 savaşçı serbest bırakıldı.
Sokaklarda anlaşmanın kırılgan olduğunu düşünenler arasında “bu dönemde gösteriler durmamalı, askerler üzerinde baskı unsuru olarak devam etmeli” görüşleri yaygın. Öte yandan Sudan Devrimci Cephe (SKH’nin de içinde yer aldığı silahlı yapı) anlaşmaya karşı çıktı ve Afrika Birliği öncülüğünde ÖDBG ile acil toplantı talep etti. Anlaşmayı “yeni tenceredeki eski/bayat balık” diye niteleyen SDC, anlaşmanın silahlı grupları hedef haline getireceğini ve bölgedeki (Darfur) baskıyı artıracağını ileri sürüyor. Öte yandan nicel olarak güçsüz olan silahlı devrimci örgütler varılan uzlaşmayı “ihanet” olarak niteliyor, “yarım devrimi kabul etmeme, rejimi tümden yıkma” çağrısı yapıyorlar.
Şimdilik gelişmelerden anlaşılan odur ki, henüz denge durumu bozulabilmiş değil. Devrimci bunalımın mevcut haliyle sürüp gitmesi mümkün değil. Ne yazık ki devrim güçleri devrimci ordudan yoksun. Devrimin hasmını ezebilecek silahlı gücünün olmayışı, karşı-devrimin ise örgütlü silahlı gücüne rağmen devrimi ezip dağıtabilecek güçten hala mahrum olması, ordu ve polis içinde gözle görünür hale gelen çözülme ve tereddüt güncel durumu özetliyor. Böylesine hassas dengelere oturan bu kırılgan uzlaşma çok kısa sürede hükümsüz kalacak, taraflardan birinin kesin zaferiyle sonuçlanacak çatışmalar kısa sürede başlayacaktır.
Sinan KALELİ
07.07.2019