NATO’nın ikinci büyük ordusu günlerdir Rojava’yı bombalıyor. Rojava devrimci güçleri yoğun obüs ve top atışları, hava saldırıları altında destansı bir kahramanlıkla direniyor.
Savaş büyük bir ayrıştırıcıdır. Dost düşman belli olur. Sahtekarların yüzündeki maskeler düşer. Daha düne kadar “demokrasi ittifakı” diye kapıları çalınan, baş köşelere buyur edilenlere bakın!
Hepsi, ama hepsi dinci-faşist iktidarın (onların deyimiyle “sarayın”) ardında hizalandılar! Gördünüz değil mi “içi yana yana tezkereye evet” diyenleri? Ya da “her şey çok güzel olacak” çığlıkları eşliğinde göklere çıkarılan Ekrem’i? İşte size CHP! Saadet’in, İyi Parti’nin veya diğer burjuva partilerin farklı olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa?
Bütün bu burjuva temsilciler iyi kazılsın hafızalara. Bu savaşın rüzgarları savrulup gidince yine sureti haktan görünmeye çalışacaklar. Yine aramızdan birileri utanmadan bu katil yardakçılarını pazarlamaya çalışacak bizlere... “en geniş birlik” niyetine! Kanmayın, inanmayın bunlara. Görün işte, hepsi orada, emekçilerin karşısında saf tutmuş. Hepsi elbirliği içinde ölüm kusuyor bizim saflarımıza!
Alın size “demokrasi ittifakı” işte! Sahi Berlin’de konferans salonlarında boy gösterenler nerede şimdi? Madem sözkonusu olan demokrasi, neden ileri atılmıyor hiçbiri? Bir halkın üzerine bombalar yağmasına yüksek sesle karşı çıkmak demokrasinin ilk gereği değil mi?
Evet, savaş ayrıştırıcıdır. Politikanın devamı olarak her savaşın sınıfsal bir özü vardır. İlerici veya gericidir. Ona göre konumlananlar da ilerici veya gerici...
Rojava’yı işgal ve ilhak etmeyi amaçlayan, Kürt halkının tüm kazanımlarını kan ve ateşle boğmayı hedefleyen Türk burjuva sınıfının bu savaşı gericidir! Bu savaşın arkasında sıralanan tüm güçler de aynı şekilde gericidir. Burjuva güçlerin hepsi, istisnasız hepsi, bu savaşta faşist devletin arkasında sıralandılar. Sözümona “AKP faşizmini geriletmek” adına ittifak arayışı yapılan hangi burjuva parti, kurum ve kişi varsa, tek bir fire vermeden Rojava’yı yakıp yıkmayı hedefleyen bu savaşa destek verdiler. Katil sürüsü çetelerle kol kola girmekten gocunmadı hiçbiri.
Evet, savaş ayrıştırıcıdır. Safları netleştirir. Burjuva kampın saflarını sıklaştırdığı gibi emek cephesinin saflarını da sıklaştırır. “Milli çıkarlar” diyerek, “ulusal güvenlik” diyerek pazarladıkları bu savaş geniş emekçi yığınlarda bir şoven dalga yaratamadı. Başaramadılar! Sınıra koşan gazeteci kılıklı gerici güruhla, her akşam ekranlarımızı zorla işgal eden ağzı bozuk “bilir kişileri” ile onca uğraşmalarına rağmen, başaramadılar. Bu gözü dönmüş “gazeteci” kılıklı adamlar, sokaklarda röportaj yaptıkları halktan istedikleri cevabı alamayınca polise şikayet edecek kadar çaresizleşmişler. Burjuva dünyada çürüme ve yozlaşma, bu çukur insanları en görünür yere çıkarıyor!
Savaş ayrıştırır. Emekçiler, hiçbir şey bilmiyorsa, bu savaşın tüm yükünün kendi omuzlarına bindirildiğini görüyor, biliyor. Savaşın bedeli olarak ölüm emekçi evlerin payına düşer. Zamlar, yokluklar yine emekçilere. Grev yasakları, savaş hali uygulamaları, eylem yasakları, sansür, baskı, kovuşturma... tümü emekçilerin payına. Öyle ya, “vatan için fedakarlık” etmek gerek ne de olsa!
Saraylarda saltanat sürenler, şatafat içinde ömür geçirenler, cebinde çifte pasaportlarla dolaşanlar, çocuklarını yurtdışında “seçkin okullarda” okutanlar, askerliği para ile yapıp “vatan millet Sakarya” diye haykıranlar, bu kendi gerici savaşlarında bile asla cephe yüzü görmeyecek, asla bedel ödemeyecekler. Yoksulların çocuklarının kanı üzerinden “vatan” sevecekler! Onların emrine amade basın ordusu, televizyoncusu, okumuş profesörü, diyaneti, camide hocası... üstümüze süslü sözlerle “vatanseverliğin erdemlerini” saralayacak utanmadan.
Kanacak mıyız?
Savaş yoğunlaşıyor. Gittikçe daha derinlere saplanıyor Rojava’yı işgale giden ordu. Bizim olmayan, bizim çıkarımıza olmayan bu savaşın ağır yükü gittikçe daha fazla biniyor emekçi halkın omuzlarına. Bu yükün ağırlığı yavaş yavaş belirmekte olan savaştaki başarısızlıklarla birleştiğinde Sarayların, burjuva iktidarların gümbür gümbür yıkıldıklarını hep birlikte göreceğiz.