İSİG Meclisi’nin raporundan: “Türkiye’de 2013-2019 yılları arasında ‘emeklilik çağında çalışan’ en az 1925 işçi (50 yaş üstü ücretli) iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 2013-14’te tüm ücretli iş cinayetlerinin %13-14’ünü 50 yaş üzeri işçiler oluştururken son yıllarda bu oran %19’a yükseldi. Yani bugün her ölen 5 işçiden 1’i emeklilik çağında çalışırken ölenler.”
Yıllar önce “mezarda emeklilik yasası” denirken, bu “iş cinayetleri” pek hesaplanmıyordu belki. Emekçilerin ortalama yaşam süresinin (üstelik son derece “kalitesiz yaşam” olarak) düşük oluşu akıldaydı daha çok. Hoş, emekli maaşıyla geçinmenin imkansız olduğu bir ülkede, daha erken emekli olsa da çalışmak zorunda kalıyor emekçiler, o da ayrı mesele!
Karşımızda buz gibi soğukluğu rakamların. İş cinayetlerine kurban giden her 5 işçiden 1’i emeklilik çağındaki işçi!
Kapitalist ekonomide emeklilik dediğiniz bir yüktür. Büyük bir yüktür. Canlı emeğin ürettiği artı-değere dayanan bir sistem için “havadan geçinen” bu kesim nasıl yük olmasın! Hele bu yaşlı nüfusun sosyal güvenlik sistemindeki “yıkıcı etkisi” düşünüldüğünde Nazilerin “temizlik” fikirlerine şaşmamak gerek. Keza covid-19 ilk yayılmaya başladığında “sadece yaşlıları öldürüyor” sevinç naralarıyla ellerini ovuşturan burjuva siyasetçileri anlamamak mümkün mü? Hele “yaşlı Avrupa”da ortalama yaşam süresinin bunca artması ve “sosyal devlet” politikaları nedeniyle ekonomi üzerindeki baskı bunca yoğunlaşmışken...
Sonuçta adım adım emeklilik yaşı yukarı çekildi. Bunun doğal sonuçlarından biri İSİG raporundaki iş cinayetleridir. Oranların özellikle son yıllarda hızlı bir şekilde artması şaşırtıcı değil. Krizin yıkıcı etkisi derinleştikçe emeklilik yaşına geldiği halde emekliliği istemeyenler, prim gün sayısı dolduğu halde yaşı tutmayanlar, emekli olduğu halde maaşı yetmediği için “ek iş” yapanlar... zorunlu olarak çalışmaya devam etti.
Büyüme rakamlarının sürekli aşağı yönlü revize edildiği, sınai üretimin üçte bir oranında küçüldüğü bir ekonomide bu durum daha da kötüleşecek. Şeamet tellallığı değil bu. Basit iktisadi gerçekler! 2020 bütçesinde öngörülen açık 138 milyar TL (20 milyar dolar). Nisan sonu itibariyle açık 139 milyar TL! Yani ilk dört ayda geçilmiş hesaplanan açık miktarı. Damat’ın (bu arada Damat’a damat demek de suç oldu!) hazırladığı bütçe şimdiden kevgire dönmüş durumda. Varın gerisini siz düşünün!
Kapitalist toplum, gittikçe artan bir şekilde “yaşlı nüfus problemi” ile karşılaşmakta. Kendi parçalarından birini “fazlalık” olarak gören bir toplum, yıkılıp gitmeyi çoktan haketmiş demektir.