Bir açık tımarhane oldu ülke. Aziz Nesin öykülerine taş çıkartacak olaylar, devlet ricalinin olağan davranışları halini aldı. Saray’dan, hükümetten, parti yöneticilerinden yapılan açıklamalar evlere şenlik. Akıl, izan, ölçek, oran... hak getire.
Tarım Bakanı, eski bakan oğlu Pakdemirli, havuzun rüzgargülünün programına katılıyor ve orda çeşitli sorulara yanıtlar veriyor. Laf, et fiyatlarına geliyor. Bakan “et fiyatları yüksek değil, ürünlere baktığımız zaman Avrupa seviyesinin de altında kalmış durumda” diyor. Yanlış okumuyorsunuz. Avrupa’dan daha ucuza alıyoruz eti. Hep beraber sevinebiliriz!
Koskoca Bakan yalan söyleyecek değil ya! Özellikle son 3-4 gündeki döviz yükselişi sonrası Türkiye’de et Avrupa’dan yaklaşık 50 cent (4,10 TL) daha ucuz. Gördünüz mü, Avrupa’dan daha ucuza et yiyoruz!
Sadece et ucuz değil bizde elbette. Mesela ekmek. Avrupa’da 5-6 TL’den aşağı bulamazsınız. Bizde 1,5-2 TL! Gülmeyin. Yakında hükümetimiz tüm market ve pazar fiyatlarını karşılaştırmaya başlayabilir!
Böyle garip bir hikayeyi de RTE’den dinlemiştik. “Eskiden tuvalete 1 milyona gidiyorduk, şimdi 1 TL’ye gidiyoruz” diye övünmüştü “asrın dünya lideri”! Gülsek mi, ağlasak mı...
Sosyal medyada “dolar kaç lira olursa olsun bana ne, ben TL kullanıyorum” diyen süzmelere kim şaşar ki bu şartlarda.
Asgari ücret net 2324 TL (brüt 2943 TL). Avro hesabıyla net 282, brüt 357. Avrupa’nın en düşüklerinden Hırvatistan’da 500 avronun biraz üzerinde, Yunanistan’da 750’den yukarda, Hollanda’da 1600’den fazla. Liste böyle uzayıp gidiyor. Bu yüzdendir ki, Avrupa’da kişi başına ortalama et tüketimi 80 kilodan fazla, bizde 20 kilodan az.
Vaziyet bu. Tarım bakanı da çıkmış, hepimizle dalga geçer gibi “et Avrupa’dan daha ucuz bizde” diyor!
Bakanın bu açıklamasından sonra sosyal medyada bir alaydır koptu: “Avrupa’nın en az et tüketeni biziz. Üstelik bizde et daha ucuz. Demek ki ülke toptan vejetaryen oldu”! (Sosyal medyaya sansür yasasının hükümet için neden önemli olduğu anlaşılıyordur sanırız!)
Bütün alanlarda böyle yöneticilerimiz. Mesela Damat o meşhur “salgın/kriz döneminde pozitif ayrışan ülkeyiz” söylemini slogan düzeyine yükseltiyor. Tüm basın derhal bunun propagandasına girişiyor tabii.
TÜİK “güven endeksi” rakamlarını alın. Günlerdir hükümetinden Saray sözcülerine, havuzundan ekonomi yorumcusuna, ne harika durumda olduğumuzu yazıp çiziyorlar. Rakamlara bakıyorsunuz İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya, (hem tüketici, hem sanayici) güven endeksi oranlarında Türkiye’den daha iyi durumda! Hani pozitif ayrışan ülkeydik?
Oysa kısıtlamaların kaldırıldığı, “normale dönüş” kararı veren bütün ülkelerde benzer yönlü gelişiyor işler. Eşyanın tabiatı gereği, başka türlü olması da mümkün değil. Bütün işletmeleri kapattığınız bir dönemden sonra işletmelerin açılmasına izin verdiğiniz an, ticari hareket başlar. Rakamlar yukarı yönlü olur. Bunda şaşılacak ne var? Üstelik Türkiye, salgından önce krize girmiş, 2019 rakamları tam bir felaket. Doğal olarak küçücük bir hareket bile yukarı yönlü olacak elbet.
Meşhur “Türk’ün Türk’e propagandası” hız kesmeden devam ediyor. Gerçeklik dünyası ile hiçbir bağları yok. Düşünün. 83 milyonluk Türkiye’nin işçi sayısı, 47 milyonluk İspanya’nın işçi sayısı kadar. Ve bizdeki işsizlik oranı daha düşük!!! Böyle bir durumu ne matematik izah eder, ne sosyoloji. Zaten izaha da gerek yok. Bu bir kara mizah.