Türkiye tahıl ithalatında dünya lideri oldu! Geçen yıl 2,3 milyar dolara 9.8 milyon ton buğday aldı Türkiye ve bu rakamla bu alanda dünya genelinde en fazla buğday alan ülke oldu. Üstelik bu yılın ilk beş ayında geçen yıla göre fazladan 900 bin ton ithalat yapmışız TÜİK verilerine göre.
Tarımsal üretim alanında gelinen noktayı göstermesi açısından çarpıcı bir durum.
Hükümet ise buğdayın, un ve unlu mamül üretimi için alındığını yineleyip duruyor. Türkiye un ve unlu mamül ihracatında ön sıralarda geliyormuş. Bir nevi hammadde ithalatı, mamül ve yarı mamül ihracatı... Her şey iktisat işleyişine, iktisat ekolüne uygun!
Tabii bu arada, tarım gibi yaşamsal bir alanda iç üretimin tamamen yıkıma uğraması, her an bir gıda krizine dönüşebilecek şartlarda böylesi uçuk fikirlerle kendini savunmaya çalışma, bizim aklı evvel siyasetçilerimize has olsa gerek. Özellikle pandemiyle birlikte bütün dünyada “tedarik zincirinin bozulması” ve “gıda krizi” tartışmaları almış yürümüşken!..
Ama asıl dikkat çeken nokta tarımsal alan kaybında. Düşünün. Sürekli daha fazla buğday ithal ediyorsunuz, çünkü, iddiaya göre, daha fazla un ve unlu mamül ihraç ediyorsunuz. Yani hammadde olarak buğday (ve genel olarak tahıl) ihtiyacınız sürekli artıyor. Fakat ne hikmetse içerde bu ürünlerin ekimine ayırdığınız alan, düzenli bir şekilde azalıyor! Varın üretim ve üretici yıkımını siz hesap edin.
Bu yıl buğday ekili alan miktarı 600 bin hektar (Çukurova’nın dört katı büyüklüğünde bir ekili alan) küçülecek. Dinci faşist iktidarın 18 yılında buğday ekili alanlardaki bu kayıp yaklaşık 2,5 milyon hektar. Açıkça görülüyor ki, un ve unlu mamül artışı ile övünen Türkiye, ekili alanlarını sürekli kaybediyor. Böylece Cargill’e, Monsanto’ya verilen sözler, dev tarım tekelleriyle yapılan anlaşmalar yerine getiriliyor. Gıda güvenliğiymiş, tarımsal istihdammış, çiftçilerin durumuymuş... ne önemi var? Mühim olan Ankara’daki zevatın dolmak bilmez küpüne akacak paralardır!