Bir süredir Muharrem İnce ve çevresinin yeni parti kuracağı haberleriyle çalkalanıyor ortalık. Daha doğrusu artık aleni bir hal almış bulunuyor.
Konu bir iki gazeteciye sızdırıldı önce. CHP eğilimli gazetecilerce öfkeli bir kırgınlıkla açık edildi. İnce’nin açıklama yapması istendi. İnce, “Bu süreçte bir gazeteye, haber ajansına konuşmadım, açıklama yapmadım. Memleket için doğru olduğuna inandığım bir karar aldığımda kararımı açıklarım. Herkese iyi bayramlar” paylaşımıyla cevap verdi.
Havuz balıklama atladı konuya. Başlıklar tek merkez: CHP’de kazan kaynıyor! Bir şey yoksa da bir şey çıkarma derdinde oldukları her hallerinden belliydi. Ya da o malum söylemle, “hiçbir şey olmadıysa da bir şey oldu” modundaydılar! Özellikle Sabah ve Yeni Şafak, “müjdeler olsun” çığlıklarıyla duyuruyorlardı neredeyse haberi. Öyle ya, “erime süreci” yaşayan AKP ve Cumhur İttifakı, CHP’deki bu bölünme ile avantajlı konuma geçecekler ne de olsa.
Aynı gerekçelerle CHP cenahında, ama özellikle de “gizli CHP’liler” arasında “nereden çıktı şimdi bu” şaşkınlığı ve bir “ihanete uğramışlık duygusu” ile ele alınıyor konu. (İnanmayanlar özellikle “SoL”a bakabilir.) Sözkonusu girişimin iyi mi kötü mü olduğu tartışma ve değerlendirmeleri bu kesimin sayfalarını süsledi. Kuşkusuz “kahrolsun İnce, yaşasın Kılıçdaroğlu” diyecek halleri yok! Bunun yerine konu üzerine görüşlerini daha rahat savunabilecek pozisyonda olan burjuva gazetecilerin söylediklerini neredeyse tümüyle kendi yayınlarında yayımlamayı yeğlediler. Ya da “Yeni parti kuracağı konuşulan CHP’li Muharrem İnce’nin açıklamayı Hakkari’den değil 1. Meclis binası önünden yapacağı iddia edildi. İnce, ‘yerli ve milli bir parti’ mesajı vermek için 1. Meclis önünü tercih etti” sözleriyle haberlerinde hoşnutsuzluklarını gösterdiler.
İşin doğası böyle. Sandıktan başka bir yol görmezseniz, tüm politik ufkunuzu seçim oyunları ile sınırlarsınız. Bir kez o yola girdi mi, atılan her adım ve karşı adımı, bu pencereden değerlendirir, her geçen gün kendinizi bu oyunun gidişatına daha fazla mahkum edersiniz. Belli bir noktadan sonra isteseniz de kendinizi kurtaramayacak denli işe gömülmüş olursunuz.
Nihayetinde kendine sol, devrimci, sosyalist, komünist diyen, emeğin politikasını yapma iddiasında olan bir dizi yasalcı sosyal reformist kesim, “AKP-Saray rejimini geriletme/yıkma” adına açıktan veya üstü kapalı CHP kuyrukçuluğu yapıyor, CHP’yi destekliyor. Şimdi Muharrem İnce’nin bu çıkışıyla birlikte herkesten önce bu kesimler “hasar tespit raporu” derdine düştüler.
İnce, CHP’nin oylarını böler mi, bölmez mi; bu durum RTE ve ekibine yarar mı, yaramaz mı... Bu “dert”, bu sorular, bütün hesap ve kitabını sandık üzerine kuran, tek çıkış yeri olarak orayı gören, siyaset yapmaktan da bir tek meclis, belediye vb düzen kurumlarını anlayanların “derdi”dir.
CHP oyları bölünürse ne olur? CHP yıkılıp giderse ne olur? CHP “halk için umut olmazsa” ne olur? Seçimlerle RTE’yi indirme hayalleriniz yıkılırsa ne olur? Her gün çarşaf çarşaf yayımladığınız anketlere göre “eriyen AKP”nin sandıkta yenilgiye uğrama ihtimali mi ortadan kalkar? “Sandıkla gidebilme ihtimali” mi yitip gider? Faşizm mi gelir? Diktatörlük mü olur? Hak hukuk talep edilemez hale mi gelinir?
İşin bir ucunda “adam kazandı” mesajıyla RTE’yi oylar sayılmadan cumhurbaşkanı ilan edip ortadan kaybolan M.İnce varsa, öbür ucunda her kritik adımda dinci faşist iktidara açık destek veren, RTE’ye bugünlerin yolunu açan, dokunulmazlıkların kaldırılmasında RTE ile omuz omuza verip Kürt vekillerin zindana atılma zemini hazırlayan vb vb. CHP, CHP’nin Kılıçdaroğlu’su var.
Öyleyse sizi bu kadar tasalandıran şey nedir?
Sahi “eski Türkiye”de, “ileri demokrasi” olmayan Türkiye’de bunlar yok muydu? Ölülerimiz yerlerde sürüklenmiyor muydu? Keyfi bir şekilde “terör örgütü üyesi olmak”tan zindanlara tıkılmıyor muyduk? İşçiler zapturapt altına alınmıyor muydu? Ünlü “tensikatlar” bir dalga halinde yaşanmıyor muydu? Bu kuyruğundan bir türlü kurtulamadığınız CHP (SHP)’nin hükümet ortağı olduğu dönemde Sivas’ta yakılmıyor muyduk? “Topyekun mücadele” adıyla Kürt halkına imha operasyonları ve iç savaş başlatılmamış mıydı? “Tak şak paşalar” bu dönemin muteber insanları değil miydi? İşkence katliamlar, “bin operasyon”lar “eski Türkiye’de” yaşanmadı mı?
Böyle yüzlerce ve yüzlerce soru sorabiliriz.
AKP karşıtlığı, RTE karşıtlığı, Saray düşmanlığı öylesine kör etmiş ki gözleri, bizi kurtuluş diye bir başka cehennemin kapısında bekleyen CHP’nin kuyruğuna takma derdindeler. Bizim derdimiz sistemle, düzenle. Emekçilerin kurtuluşu bu düzeni toptan yıkmaktan geçiyor. İnce oyları bölmüş ya da bölmemiş, kendince başarılı olmuş ya da olmamış... işin özünü zerre kadar değiştirmiyor bunlar. Olsa olsa sizin son dönemlerde satmak için canınızı dişinize taktığınız ham hayallerin kırılmasını sağlar bu türden bir “bölünme”, o kadar! Kolay kandıramaz hale gelirsiniz emekçileri. Bir odak olarak sunamazsınız CHP’yi. Uzlaşmacılar kaybeder. Ve hiç kimsenin kuşkusu olmasın, kaybedecekler.