Latinler, sınıflar mücadelesi açısından gerçekten çok zengin bir laboratuvar. Mücadelenin her biçiminin tüm zenginliğiyle verildiği bir kıta. Başarılı ve başarısız gerilla mücadelelerinin, silahla alınan iktidarın sandıkla verilmesinin, seçimlerle sosyalizme yönelme deneyimlerinin, askeri faşist darbeye elde silah direnen seçilmiş devlet başkanlarının (Allende), “kurtarılmış bölge”lerin, “ölüm mangaları”nın, darbeler zincirinin...
Şili’de Allende’nin dramatik ama onurlu akıbetinden sonra, Venezuela’da Chavez eliyle demokratik halkçı bir yönetim iş başına geldi. “Seçimlerle sosyalizm” düşünü kuran cümle sosyal reformistler için ikinci bir örnek oldu. Venezuela’nın Bolivarcı devrimcileri de yine darbelerle karşılaştı. İçerden ve dışardan saldırıya uğradı. Mücadele sık sık iç savaş düzeyinde seyretti. Sınıflar arası güç dengeleri, tüm bu saldırganlığa rağmen Bolivarcı demokratik devrimci iktidarın ayakta kalmasını sağladı. Bolivarcı Venezuela hala dizginsiz bir emperyalist saldırganlıkla karşı karşıya. Habire darbe girişimleri, kendinden menkul kukla başkan (Guaido), yoğun ekonomik yaptırımlar ve emperyalist işgal tehdidi altında, ayakta kalma mücadelesine devam ediyor.
Bolivya ise, “yerli başkan” Morales’in 2006’da seçilmesinin ardından “sola” yöneldi. Güçlü bir kitle desteğine sahip olan Morales ve başında bulunduğu MAS (Sosyalizme Doğru Hareket), Venezuela’ya göre çok daha ılımlı bir ekonomik yönelim içindeydi. Bu anlamda Bolivarcı Venezuela’ya göre sosyalizme daha uzaktı. Ama her iki ülke de demokratik halkçı iktidarlara sahip olarak, kendilerine has bir yolda ilerlediler. Anayasa değişikliğiyle ülke adı Bolivya Çokuluslu Devleti oldu. Ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan yerli halk, sistem içinde belirgin bir konum kazandı.
Morales’in “kamucu uygulamaları” kuşkusuz belirli bir noktada emperyalist sermaye ve Bolivya’daki işbirlikçi burjuvalar tarafından alaşağı edilmek zorundaydı. Ne var ki seçimler ve sandık yoluyla Morales’i alaşağı edemedi sermaye. 2019 Ekim seçimlerinde Morales ilk turda kazandı seçimi. Ve çokça örneğini gördüğümüz “seçim protestoları” başladı.
Malum, şu dönem çok revaçta bu yöntem. Emperyalist burjuvazi işine gelen her yerde seçim sonuçlarının protesto edilmesini örgütlüyor. Bunun için tonla para harcıyor. Bizzat “profesyonel gösterici” yetiştiriyor/kiralıyor. Olmadı, sabotaj ve terör eylemleri örgütlüyor. Sonra seçim sonuçlarını, seçilmiş başkanları tanımıyor. Hatta Guaido ve Tihanovskaya örneğinde olduğu gibi ucube başkanlar “atıyor”!
Bolivya’da 19 günlük protesto ve örgütlü şiddet olaylarından sonra ordu ve polis 10 Kasım 2019’da darbe yaptı. Morales’i ve yardımcılarını ailelerini öldürmekle tehdit ederek istifaya zorladı. Morales, ne yazık ki bu baskılara boyun eğdi ve istifa etti. Bir liderin asla ve asla yapmaması gereken bir hareketti bu. İster kendi ailesini düşündüğü için, ister sokaklarda kan dökülmesini istemediği için olsun, istifa etmek, darbeci karşı-devrimcilerin elini kolunu serbest bırakmak anlamına geliyordu. Nitekim istifa ve köşe kapmaca haline bürünen sürgünden sonra olaylar durulmadı. Tersine, darbecilerin saldırıları arttı.
Yerli halk ve işçiler El Alto’da, Cochabamba’da, başkent La Paz’da ve diğer bölgelerde direnişe geçti. Liderlerinin gösteremediği direnci işçiler, madenciler, yerli emekçiler gösteriyordu.
Ordu, polis, kiralık paramiliter kuvvetler ise direnişe saldırdı. Yerli halk aşağılandı. Yerli halkın ulusal sembolleri (bayrakları) yerlere atıldı. MAS milletvekilleri parlamentoya alınmadı.
Emperyalistler ve işbirlikçileri, ordu ve polise dayanarak darbe yaptı. Vahşet uyguladı. Ama Bolivya halkının direnişini kıramadı. Sert çatışmalara ve kayıplara rağmen, madencilerin güçlü eylemleri, yerli işçi ve emekçilerin tüm ülkeyi felç eden yolları ablukaya alma eylemleri, darbeci cuntanın duruma hakim olmasını engelledi. Cunta, işin başında kullandığı “beyaz özentisi yerli” Anez’i daha fazla taşıyamadı. Karşı-devrimi kendi gölgesinde birleştirebilecek bir “lider” de çıkartamadı. Alttan gelen devrimci baskı, baş eğmeyen kitleler, cuntanın (zaten işin başında da pek oluşmayan) iç bütünlüğünü bozdu, çelişkilerini artırdı.
Cunta, salgını bahane ederek seçimleri iki defa erteledi. Normalde hızla seçime gitmesi gereken ülke, karşı-devrimin üzerinde anlaşabildiği ve seçimleri kazandırabilecekleri bir aday çıkmadığı, öte yandan MAS adayının kazanmasının kesin olduğu şartlarda seçimler sürekli ertelendi. Bunun üzerine Bolivya emekçileri bir kez daha sokaklara çıktı. El Alto’yu, bu iktisadi can damarı, ablukaya aldılar. Giriş çıkışlara izin vermediler. Genel greve gittiler. Cuntanın saldırıları işe yaramadı.
Bu şartlar altında 18 Ekim’de seçimlere gidileceği açıklandı.
Ortam çok gergin. Zira MAS adayı Arce tüm yoklamalarda açık ara önde. Ve ilk turda seçimi kazanma olasılığı yüksek. Gün gün yapılan anketlerde oy oranı sürekli artıyor. İkinci tura kalma ihtimali yoklamalarında da muhtemel rakibi Mesa’ya 10 puan fark atarak seçimi kazanıyor.
Bu şartlarda emperyalistler ve işbirlikçileri seçimlere nasıl gidecek? Her tür hilenin yapılacağı, baskı ve saldırıların gerçekleşeceği aşikar. Sandıktan kendine uygun sonucu çıkartmak için ne gerekiyorsa yapacaktır. Peki ya bir terslik olursa?
Şimdiden TV ekranlarına kimi yerliler çıkartılarak “MAS’a oy vermezsem tarlam ve evim yakılacak, tehdit altındayım” propagandası başladı. (Bizdeki propagandalara nasıl da benziyor!) Bu tür propagandalar, MAS’ın sandıklarda hile yapacağı (ne tuhaf, resmi ve fiili iktidarı elinde tutan cunta değil, ama MAS hile yapacak!!!) yaygarası, seçimlerde “kazara” MAS kazanırsa, sonuçların tanınmayacağını gösteriyor. İşin ilginci, darbeyi meşrulaştırma aracı olarak iş gören OAS bile, Morales’in seçildiği seçimlerde bir hile tespiti yapamamıştı. Şimdi “iktidardan sürülen” MAS, böyle bir hileyi nasıl yapacak?
İşin aslı, cuntanın ve emperyalistlerin bu türden “kazaya” meydan vermemek üzere hazırlandıkları ortada. Cunta, seçimden sonraki 48 saat boyunca her tür gösteriyi, protestoyu yasaklama kararı alma niyetinde. Gizli saklıları yok. Açık açık “MAS iktidara gelmeyecek” diyorlar. Dolambaçlı söz, ima vs değil. Bunu net bir şekilde söylüyorlar. Bunun anlamı şu. Sandıklardan MAS çıkmayacak! Es kaza çıkarsa “hile yapıldı” deyip tanımayacaklar zaten. Ama asıl hazırlıkları, sandıklardan MAS’ı çıkartmama yönünde.
Cuntacılar silah alımları yaptılar. Paramiliter kuvvetler oluşturdular. Özel “sivil toplum örgütleri” kurdular. Sandıkla gitmeyeceklerini peşinen ilan ediyorlar. (Bunu bizim sandık düşkünlerimiz için özel olarak aktarmış olalım!)
Her hal ve şartta önümüzdeki Pazar günü yapılacak seçimlerden sonra ortalık durulmayacak. Tersine çatışmalar daha da yoğunlaşacak. Devrimle karşı-devrimin kavgası sandıkla çözülmez çünkü. Bu tarihsel dersi bir kez de Bolivya’da alacağız.
Sinan Kaleli