“Ekonomide ve hukukta reform” sözünün edildiği günün ertesine “şafak baskınları” ile uyandık. Yüz kişi, pardon “terörist”, yataklarından derdest edilerek tutuklandı!
Ankara’ya yürümek isteyen metal işçileri, sendika başkanları, işyeri temsilcileri kaba dayakla gözaltına alındı. Üstelik aynı işkenceci polis, bir de pişkince “sakin olana vurmuyoruz” diye kendini savunuyordu!
“Reform” fatihi RTE, “özgül ağırlık” Arınç’ı reform konusundaki sözleri nedeniyle “harcadı”. Yalandan olsun bir takım “iyileştirme” sözü geveleyen Arınç, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifa etmek zorunda kaldı.
Ertesi gün RTE kameralar karşısına geçti, göğsünü yumruklaya yumruklaya “ne Kürt sorunu ya” diye başlayan tiradını attı. Demirtaş bir çırpıda “azılı terörist” oldu.
Taksim’de kadına dönük şiddete karşı yürüyen kadınlar polisler tarafından gözaltına alındı.
Ermenek madencileri, İçişleri Bakanı SS’in söz vermesiyle ara verdikleri Ankara yürüyüşünü yeniden başlatmaya çalıştı. Jandarmanın dipçiği, sopası, kalkanıyla karşılandı. İşçiler gözaltına alındı.
SS, “helikopterden atma” davası olarak bilinen iki köylünün linç edilmesi ve birinin yaşamını yitirmesi olayına dair “ama askerlerin komutanları şehit olmuştu” dedi. Yetmedi, linç girişimine rağmen hayatta kalan Osman Şiban için “milis” dedi. “Neden yargılanmadı o zaman” sorusuna da bir cevap veremedi.
HDP Van İl Binası, akşam saatlerinde basıldı. Hiçbir parti yöneticisine haber verilmeden, hırsız usulü... Bilgisayar harddiskini çalan polisler bir de “Gençlik Meclisi” odasındaki tahtaya “Selamün aleyküm, biz geldik” yazmayı ihmal etmediler. Reform denince, mizah olacak tabii! Ama asıl tuhaf olanı, kapıların kilitlerini değiştirmeleri oldu. Polis böylece parti binasına da el koymuş oldu!
Aynı gün Amed, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Ankara, İzmir ve Malatya'da ev baskınları yapıldı. Meslek odaları yöneticileri, parti meclis üyeleri, gençlik meclisi üyeleri... Evlerin kapıları kırıldı, dipçiklerle darp edildi, kelimenin gerçek anlamında terör estirildi. Gözaltına alınanlara ilişkin 24 saatlik avukat görüş kısıtlaması getirildi.
Aynı “reform” fırtınası sürerken, mafyacı çete lideri burjuva muhalefet liderine üçüncü tehdit mektubunu gönderiyor, Borsa İstanbul’un yüzde onu Katar’a satılıyor, Kanal İstanbul’un ihaleye çıkmak üzere olduğu “müjdesi” bizzat RTE tarafından veriliyordu.
Bitmedi. “Reform” konusundaki görüş alışverişleri elbette TÜSİAD ile başlıyor.
İşte dile getirildiğinde kimilerini heyecanlandıran “reform” lafı, pratik yaşamda emekçilere karşı bir kasırga gibi çoktan işlemeye başlamış bulunuyor.