Yasak koydular. Her şey yasak. İşe gitmek dışında sokağa çıkmak yasak. 1 Mayıs kutlamaları yasak. Gösteri ve yürüyüş yasak. Miting yasak. Her tür sokak etkinliği yasak!
Salgına sığındılar, “18 günlük tam kapanma” ilanına sığındılar. Ne ki daha ilk gününde sahtekarlıkları öylesine açığa çıktı ki, söylem düzeyinde bile olsa bir “haklılık zemini” bulamadılar.
Mevcut durumda ne izin verebilecekleri bir “yasal miting” üzerinden biriken enerjinin bir kısmını boşaltabilecek alan açmaları mümkündü, ne de işçi ve emekçilere “evde kal”ma imkanı sağlayabilecek güçleri vardı. Dinci faşist iktidar attığı adımlarla uzlaşmacıların ayaklarının altındaki zemini de çekip almaktaydı.
Birleşik devrim cephesine gelince... Konfederasyonların bariz uzlaşmacı tutumlarına rağmen, emek cephesi devrimci bir ruh haline sahipti ve hasmının kışkırtıcı tutum ve uygulamaları, ondaki kararlılık ve öfkeyi bilemekten başka bir işe yaramıyordu.
Birleşik Mücadele Güçleri kesintisiz bir çalışma yürüttü. Gençlik ise Birleşik Gençlik Meclisleri çatısı altında son derece militan bir çalışmayla hazırlandılar 1 Mayıs’a. Ve bu yoğun faaliyetle zaten kazanılmış durumdaydı 1 Mayıs.
İşçi konseyleri, işçi meclisleri, işçi dernekleri ve bir dizi militan sendika, dinci faşizmin yasaklarını tanımayacaklarını ilan ederek yüklendiler faaliyete.
Ceza ve yaptırım tehditleri, hatta tutuklama ve ev hapsi türünden “modern zindan” umacası kar etmedi. Devrimci dalganın bariz yükselişi kendini 8 Mart’ta, Newroz’da, kesintisiz süren işçi eylemlerinde, kadın isyanlarında, Boğaziçililerin ateşlediği öğrenci gençlik eylemlerinde ortaya koymuştu. Besbelli 1 Mayıs, bu dalganın tepe noktalarından biri olacaktı.
Dinci faşist iktidar yasakları bu korkuyla saldı zaten. 1 Mayıs çalışmaları boyunca birleşik devrim, bu yasaklarla da boğuştu. Valilerin, mülki idare amirlerinin saçmalık düzeyindeki yasaklarını çiğneyip attı.
Yasaklar yetmedi. Genelge üstüne genelge çıkardı. Gazetecilerin olayları çekmesinin engellenmesine yönelik genelge yayımladı Emniyet Genel Müdürlüğü! Bu, son bir tehditten başka bir şey değildi. Vahşet düzeyinde işkence yapacaklarının peşin ilanıydı. Nitekim sosyal medyaya düşen görüntülerden birinde sivil polis, çekim yapan polise “devrem bunu sonra silersin” diyordu.
Sonuçta 1 Mayıs gelip çattı. Sabahın ilk ışıklarıyla kuşkusuz gözler en başta Taksim 1 Mayıs Alanı’na çevrildi. Ve erken saatlerden itibaren Birleşik Mücadele Güçleri’nin (ve birleşik devrimin bütün güçlerinin) Taksim saldırısı başladı. Her sokaktan, her köşe başından, her bariyerden (tüm Taksim ve çevresi “geleneksel” polis bariyerleriyle çevriliydi) yüklenen işçi ve emekçiler, Taksim’e yürüdüler.
Altını kalın çizgilerle çizelim. Birleşik devrim saldırıdaydı, dinci faşizm ise tüm gücüyle savunmada. Kuşatılan dinci faşizmin kendisiydi. Dağı taşı demir bariyerlerle sıra sıra çevirmesi zaten bunun itirafından başka bir şey değildir.
Mecidiyeköy, Şişli, Tarlabaşı, Sıraselviler, İstiklal... her doğrultan 1 Mayıs Alanı’na yönelen işçiler, gençler, emekçiler, dinci faşizmin savunma güçlerini hırpalayıp durdular. Bu “hırpalama” sözünü salt mecaz anlamda kullanmıyoruz. Eylemciler alabildiğine cesur, militan bir şekilde dikildiler polisin karşısına. Pasif bir tutum almadılar. Yeri geldi bariyerlerin yanı sıra polis barikatını yıkıp geçtiler; yeri geldi polislerin yakasına yapıştılar. Üstelik sadece eylemciler değil, çekim yapan yurttaşlar da aynı kararlılık ve sertlikle dikildiler polisin karşısına.
Yalnızca Taksim 1 Mayıs Alanı bu irade çarpışmasına sahne olmadı. İzmir, Ankara, Adana, Artvin, Trabzon, Antalya, Edirne, Samsun, Bursa, Urfa... Her yerde sokaklara çıktı işçi ve emekçiler. Yasakları, para cezalarını, zindan tehdidini bir çırpıda kaldırıp bir kenara attılar.
Birleşik Mücadele Güçleri, daha önce de belirttiğimiz gibi, yükselen devrimci dalganın içine doğdu. İhtiyaç duyulan bir dönemde kuruldu. Üzerine bindiği dalga ile uyumlu adımlar attığı oranda etki gücünü katbekat artırmayı başardı. Taksim saldırısı ve ülke genelindeki 1 Mayıs gösterileri, bu birleşik devrim ruhunun güçlü bir zemin bulduğunu, bu mayanın tutmakta olduğunu gösteriyor.
1 Mayıs’la birlikte bir eşik daha aşıldı. Bu 1 Mayıs eylemleri, daha doğrusu bu 1 Mayıs faaliyet süreci, bu konuda iyimser olmamız için yeterince veri sunuyor.
Birleşik Mücadele Güçleri, devrim ve iktidar temelinde yürüdükçe, birleşik devrimin tüm güçlerini kendi etrafında toplayan bir merkez, bir odak olmayı başaracaktır.