Bir Beyaz Saray klasiği!.. Başkanlar değişir, beyazlar, siyahlar, ahmaklar, bunaklar gider gelir. Ama ikiyüzlülük hep baki kalır.
Kendi ajandasına aykırı en ufak gelişmede silahları kuşanıp, yeri göğü birbirine katar ABD. Ama “kendi oğlanları” bir herze yediği zaman, sadece “endişeli” olur. Ve bu “endişeli” olduğu olayların hemen hepsinde perde arkasında silüeti daima belirgindir. Artık iş o noktaya geldi ki, Washington’dan ne zaman bir “endişeliyiz” açıklaması gelse, otomatik olarak sürecin ya aktif bileşeni, ya da en azından pasif onay vericisi olduğunu anlıyoruz.
Örneğin Türk devletinin “sınır ötesi” icraatları karşısında ABD’nin “resmi açıklamalarına” bakın, hep aynı sözü görürsünüz: Endişeliyiz! Geriye doğru birkaç yıllık açıklamalarına bakın, neredeyse kelimesi kelimesine benzediğine tanık olursunuz. Mesela, uzunca bir süredir “sınır ötesi operasyon”un ötesine geçip doğrudan işgal halini alan “Kuzey Irak” saldırıları karşısındaki tavrına bakın. Son birkaç yıldır Beyaz Saray açıklamaları bu kelime ile özetlenir: Endişeliyiz! TSK onlarca karakol (hatta “kalekol”) kurmuş, sayısız “askeri nokta” oluşturmuş, MİT’in ikinci ana karargahını yaratmış, gece gündüz SİHA’larla saldırılar düzenliyor olmuş, suikast, adam kaçırma, çeteler oluşturma vakayı adiye haline gelmiş... ABD’nin tavrı hep aynı: Endişeliyiz!
Geçelim “Kuzey Suriye”ye. Burada Türk devleti, Güney Kürdistan’daki konumundan çok daha açık, belirgin bir “toprak tırtıklama siyaseti” üzerinden işgal harekatları yaptı, yapıyor. Azez-Cerablus adımıyla başladıkları resmi işgal harekatlarını, Afrin, Serekaniye, Gri Spi ile sürdürdüler. Yetmedi. M4 karayoluna inme ve yolu denetime alma saldırılarından asla vazgeçmediler. Ayn İsa-Til Temir hattına yüklenip duruyorlar. Afrin bölgesinde Til Rıfat’ı sık sık yokluyorlar. Bir gözü ve kulağı daima Halep bölgesinde. Fırsat yaratmaya çalışıyorlar. Geçtiğimiz sene IŞİD’lilerin Haseke’deki “cezaevi isyanı”nın baş aktörüydüler. Geniş çaplı işgal için bir köprü başı yaratma girişimiydi. Qamışlo’da, Kobane’de kamikaze dronlarla, SİHA’larla ve doğrudan bombalı saldırılarla kesintisiz saldırı halindeler. İşgal bölgelerindeki dinci çeteleri Özerk Yönetim alanlarına saldırtıp duruyorlar. Uzun sözün kısası, Türk devleti, Rojava’ıy tamamen işgal etmek için aralıksız, kelimenin gerçek anlamında aralıksız saldır ve girişimlerini sürdürüyor.
Tüm bu olaylar ve burada sayamadıklarımız karşısında Özerk Yönetim’e ve SDG’ye “destek veren”, onunla “müttefiklik ilişkisi kuran” ABD ve “Koalisyon Güçleri”, fiilen kılını bile kıpırdatmıyor. Dönem dönem Beyaz Saray’daki “brifinglerde” basının karşısına geçip “endişeliyiz” diyor! Eski ve yeni “endişelenmelerden” bazı örnekler:
“Suriye’nin kuzeybatısının Türkiye tarafından tek taraflı bir kararla bombalanması bizi ciddi şekilde endişelendirmektedir çünkü o bölgede bizim güçlerimiz bulunuyor.”
“Birleşik Devletler, Suriye’nin kuzeydoğusunda artan askeri eylemlere ilişkin gelen haberlerden derin endişe duyuyor.”
“Kobani'ye yönelik bombardıman raporlarından derin endişe duyuyoruz ve sivil can kayıplarını üzüntüyle karşılıyoruz. ABD, tüm tarafları gerilimi düşürmeye çağırıyor”
Bu türden açıklamalar, olsa olsa Rojava devrimine “yamanmış” Amerikancı liberalleri tavlamaya yarar. Ya da daha tam ifadeyle, bu liberal kanada siyasi bir argüman sunmaya hizmet eder. Ama fiili olarak, en azından ABD’nin pasif göz yumması olmaksızın, TSK’nın, değil SİHA saldırısı, gözlem için basit bir drone bile uçuramayacağını bilen herkes, Türk devletinin bu yoğunlaşan saldırılarının ardında Washington’ı görecektir.
Bu köşede daha önce bu ikiyüzlülüğün örneklerini çok defa kanıtlarıyla gösterdik. Rojava’nın işgaline nasıl izin verildiğini, ceplerde taşınan haritaları, SDG savunma hatlarının kaldırılarak TSK’ya kolay harekat alanı sağlandığını resmi kanıtlarıyla ortaya koyduk. Kürdistan devrimini tasfiye etme konusunda Türk devleti ile ABD emperyalizmi arasında milim farklılık yoktur. Kürdistan devrimini boğmak, Kandil başta olmak üzere devrimci güçleri bir şekilde tasfiye etmek, Güney Kürdistan’dan sonra Rojava’da da ENKS üzerinden Barzani çizgisinde bir işbirlikçi yönetim oluşturmak, ABD emperyalizminin temel hedeflerinden biridir. Bu açıdan “endişeliyiz” açıklamalarının hakikaten endişeli oldukları anları yansıttığı olaylar, bu yönelime zıt gelişmelerin ortaya çıktığı olaylardır. Tıpkı ENKS karşı-devrimcilerinin Rojava’da devrimci güçlerin baskısıyla karşılaştığı zamanlarda olduğu gibi:
“ABD, Kürt Konseyi’nin (ENKS) birkaç ofisine yönelik son saldırılardan derin endişe duymaktadır. Siyasi söylemde gözdağı vermeye ve şiddete yer yok. Tüm tarafları, ilgili tüm tarafların yararına olacak kararlara barışçıl bir şekilde katılmaya çağırıyoruz.”
Görüldüğü gibi ABD her daim endişeli! Kiminde göstermelik, kiminde gerçekten. Çökmekte olan bir emperyalist güç için endişe, varoluşun olağan biçimi olsa gerek!